Türkiye'de radyo yayıncılığı her geçen gün kan kaybediyor

Kanal 7 Medya Gurubu Planlama ve Teknik Daire Başkanı Muzaffer Şafak, Türkiye'deki radyo yayıncılığına ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Türkiye'de radyo yayıncılığı her geçen gün kan kaybediyor
Türkiye'de radyo yayıncılığı her geçen gün kan kaybediyor
GİRİŞ 06.07.2021 15:34 GÜNCELLEME 06.07.2021 15:34
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

İşte o yazı:

Radyo yayıncılığı, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte yayın yapan radyo sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor.

Bu durum radyo ile birlikte Televizyon sektöründe de kendini göstermeye başladı. Ancak Radyoya olan etkileri Televizyondan daha fazla hissedilir hale geldi. Özellikle radyo yayınlarındaki bu artışın aslında sektörün de her geçen gün kan kaybetmesine neden oluyor.

Sayısal karasal radyo yayınlarının başlayamaması nedeniyle mevcut analog FM frekans bandında taşınabilecek radyo sayısı 200 Khz (standart dışı) aralıkla en çok 100 adet yayın iletilebilmektedir. Bu durum karasal olarak iletilecek radyo sayısını sınırlayarak sert rekabet ortamının oluşmasını engellemektedir. Ancak internet ve uydu üzerinden yapılan radyo yayınlarının iletim sınırı ise neredeyse yok gibi.

Karasaldan iletilen radyo yayınlarının sayısının sınırlı olması ancak internet üzerinden iletilmekte olan sayının her geçen gün artması nedeniyle sektör her geçen gün etkisini ve gelirlerini yitirmesine sebep olmaktadır.

RTÜK kayıtlarında lisanslı olarak yayın yapan kuruluş sayısı ulusal 38, bölgesel 99, yerel 922 adet olmak üzere toplam 1059 radyo yayınlarını sürdürmektedir. Yaklaşık olarak bir bölge ya da ile yayın yapan radyo sayısı ortalama 30 ile 100 adet arasındadır.  Bu sayılara internet üzerinden yapılan lisanslı ya da olmayan radyo sayılarını ilave edersek çıkan toplam sayının   büyüklüğü şaşırtıcı olacaktır. Bu durum özellikle reklam gelir paylaşımının tahammül edilemez seviyeye çıkaracağı görülecektir. Sanıyoruz Radyo sektörünü bölgesel ve yerel yayıncılar için zor günler bekleyecek.

Diğer yandan teknik ve işletme giderleri olarak kısa bir analiz yaparsak özellikle metropollerde yayın yapan ulusal ve bölgesel yayıncıların arasında rekabet etmeye çalışan yerel yayıncıların hayli zorlandığı görülecektir. Ana giderler olarak RTÜK’e her yıl ödenen Yıllık frekans kullanım ücretleri, Elektrik, istasyon Kira, verici bakım onarım giderleri, personel ücretlerinin tamamı yerel yayıncıları zorlamaktadır.

Tabloyu daha da netleştirmek için 2018 yılı EBU radyo dinleme eğilimleri 2015’te %85,5, 2017 yılı %84,8 oranında düşmeye başladığı görülmektedir. Pandemi sürecinde bu oranın çok daha yükseleceği tahmin edilmektedir.

Türkiye’de, Nielsen 2018 yılı radyo dinlenme oranları ise, 12-24 yaş arası %49, 35-40 yaş arası %64, SES gruplarında AB de %67, DE de %52 olduğu görülmektedir.

Bu verilerden genç kuşakların internet ve diğer mecralardan radyo dinleme oranının git gide düştüğünü buna karşılık ilginç şekilde SES gruplarında ise AB’nin yüksek olduğu görülmektedir.

Dinleme cihazları ve yaş grupları incelemesinde; Oto radyolarından dinleme 12-24 yaş grubunda %59, digital ortamdan 12-24 yaş grubunda %16, 45+ da %8 TV’den dinleme 12-24 yaş grubu %13, 45+ %15 oranlarını görmekteyiz.

Ayni araştırmada Radyo ve Televizyonların reklamlardan aldığı 2015 ve 2018 yılı paylar; Televizyonlar için 2015 yılı %50, 2018 yılı %47, Radyoların reklamlardan aldığı pay ise 2015 yılı %2,1, 2018 yılı %3,3, Digital ortamdan 2015 yılı %22,9, 2018 yılı   %28.9 olarak gerçekleşmiş.

Tüm verilerden, hızlı olmasa da Radyo dinlenme ve reklamlardan aldığı payların düşüklüğü görülmektedir. Sonuç olarak Radyo yayıncılığının sürekli kan kaybettiği görülmektedir. Özellikle radyo sektörünün düzenlenmesi ya da ilgili kuruluşlarca regüle edilmesi sanıyoruz gerekli hale gelecektir.

Karasal sayısal radyo yayınları yapılmış olsaydı hangi standart kabul edilirse edilsin (Dab Dab +, HD radyo ve diğerleri) kaliteli radyo yayınlarına etkisi yüksek olacak ancak çok sayıda radyo yayıncısının sisteme katılmasıyla sektör içinden çıkılmayacak sorunları da beraberinde yaşaması kaçınılmaz olacaktır.

Bunlarla uzun süredir baş etmeye çalışan radyo sektörü, müzik meslek birlikleri telif giderleri, uydudan yayın yapıyorsa uydu transmisyon giderleri ile birlikte yıllık frekans giderleri, verici enerji, yakıt, bekçi, yer kirası gibi diğer giderler de ilave edildiğinde toplam giderlerinin dayanılmaz hale geldiği ifade edilmektedir. Bu durum yerel ve bölgesel radyo yayıncıları için reklam gelirlerinin de sınırlı olması nedeniyle daha da zorlaştığı anlatılmaktadır.

Ulusal radyolar bu zorluklarla reklam gelirlerinin kabul edilebilir seviyede olmasıyla tahammül edebilmektedir. Ancak ulusal radyolar bile küresel salgının etkileri Televizyonda olduğu gibi bu klasmandaki radyoları da kıskacına almaya devam etmektedir.

Dinleyici aracı dışında radyo yayınlarını vericiler dışında akıllı telefon veya tabletlerinden kolayca erişebilmektedir. Ancak görsel yayınlara erişim eskisinden daha kolay ve ekonomik olması nedeniyle dinleyicilerin radyo yayınlarına olan talebinin azaltmaya başladığını görmekteyiz.

Radyo yayınlarının devamı elbette vaz geçilmez olmalıdır. Olağanüstü zamanlarda haberleşmenin bilgi iletiminin en kolay ve pratik yolu radyo kuruluşları ve onların işlettiği vericilerdir. Bu şekilde geniş kitlelerin bilgilendirilmeleri kolay ve hızlı olacaktır. Bu bile radyoların devamı için geçerli ve önemli bir neden olacaktır.

Bu konuda ekonomik desteğin ve özendirmenin ilgili regülasyonlar ve devlet tarafından sağlanması, sübvanse edilmesi radyo kuruluşlarına nefes aldırabilecektir.

YORUMLAR 1
  • serhat sarıgül 2 yıl önce Şikayet Et
    yarım saat reklam vermesinler
    Cevapla