TBB'den kredilerle ilgili önemli açıklama

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın, piyasaların uygulamalara pozitif tepkiler verdiğini söyledi. Aydın, "Enflasyonist bekleyişlerde düzelme var. Faiz oranlarında aşağı yönlü bir seyir var. Türkiye'nin risk göstergesi (CDS) düştü." dedi

TBB'den kredilerle ilgili önemli açıklama
TBB'den kredilerle ilgili önemli açıklama
GİRİŞ 31.10.2018 12:55 GÜNCELLEME 31.10.2018 12:55

Capital ve Ekonomist dergilerinin düzenlediği "Bankacılar Zirvesi"nde konuşan Aydın, "Dünya ekonomisi oldukça karışık bir görünüm sergilemektedir. Krizin bittiği ve eski büyüme dönemlerine dönüldüğüne yönelik beklentiler hala zayıf. Güvenli davranmak isteyenlerin sayısı risk almak isteyenlere göre daha fazladır. Bu da ticaretin ve büyümenin gecikmeli olmasına yol açıyor" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Toparlanma var, büyüme hızı yüzde 1.0'ler düzeyinden yüzde 3.5 düzeyine çıktı, ancak iki konu hala tartışmalıdır. Birincisi, büyümenin sürdürülebilir olup olmadığı, ikincisi neden yaygın değil, belli bölgelerle sınırlı kaldığıdır.

Bu tartışmaya neden olan başlıca gelişmeler şunlardır:

Uluslararası finansal piyasalarda imkanlar daha sınırlıdır, bundan dolayı gelişmekte olan ülkelere giden sermaye miktarı azaldı.

Borçlanma faizleri yükselmektedir. LİBOR faizi 3 yıl içinde yüzde 0,60'tan yüzde 3.0'ü geçti.

Petrol fiyatları yükselen bir seyir izliyor. Petrol ithal eden ülkeler açısında maliyet artışı demektir. Uluslararası ticareti sınırlandıran korumacı ve yasaklayıcı yaklaşımlar tedirginliğe ve yönsüzlüğe neden olmaktadır.

Bölgemizdeki jeopolitik riskler yüksek kalmaya devam ediyor. Yine bölgemizdeki ülkelere yönelik yaptırımlar ticareti ve finansal hizmetleri olumsuz etkilemektedir.

AB küresel krizin zorluklarını yaşarken Brexit gibi önemli bir mesele ile de uğraşmaktadır. Bundan dolayı dünya ekonomisinde kısa dönemde sürekli ve istikrarlı bir büyüme ve ticaret ortamının oluşması kolay görülmüyor.

Hal böyleyken, dikkatli olmak gerekiyor. Disiplini elden bırakmadan, dengeleri sağlam kurmak ve sürdürmek, tüm zorluklara rağmen bir yandan döviz gelirlerimizi, bir yandan da iç tasarruflarımızı arttırmaya yönelik daha fazla çaba göstermek gerekiyor.

PİYASALARIN ATEŞİ DÜŞÜYOR

Böyle bir dönemde, dış gelişmeler ve iç dinamikler dikkate alınarak hazırlanan ve uygulanan yeni bir ekonomik programımız var. Piyasalar uygulamalara pozitif tepkiler veriyor.

Para piyasalarında oynaklık azaldı. TL'nin değer kaybı durdu, en kötüyü dikkate alırsak değerlenme var

Enflasyonist bekleyişlerde düzelme var. Faiz oranlarında aşağı yönlü bir seyir var. Türkiye'nin risk göstergesi (CDS) düştü. Bankaların yurtdışı borçların çevrilmesindeki gayretleri önemli ölçüde başarılı oldu. Krediler ile mevduat arasındaki fark azalmaya başladı. Merkez Bankası rezervlerindeki düşüş önemli ölçüde yavaşladı

Uluslararası ilişkilerde de olumlu gelişmeler var; ABD ile daha yapıcı bir iletişim var, AB ile ilişkiler yeniden rasyonel bir yörüngeye oturdu.

Özetle, piyasaların ateşi düşüyor. Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Bu sayede kısa vadeli olsa yurtdışı kaynak girişinin yeniden artması, ticari ilişkilerin normalleşmesi, likidite baskısının azalmasını bekliyoruz.

Şimdi sıra üretim, yatırım ve ticari alanlarda toparlanmaya geldi. Bu çerçevede, bankacılık sektörü olarak yaptığımız çalışmaları şu şekilde özetleyebiliriz:

Dış kaynak girişinin sürmesi için olup-bitenlerin banka bilançolarına etkileri ve Yeni Ekonomik Program hakkında muhabirlerimizle, yurtdışı kreditörlerle ve yatırımcılarla görüşüyoruz. Kaynakların ekonomi için en doğru alanlarda ve miktarlarda kullanılması için öncelikleri belirliyoruz.

Bu bağlamda, kredilerin çevrilmesi için bankalar olarak tek tek veya birlikte müşterilerimiz ile sürekli iletişim içindeyiz. Tüm çabamızla kredi kanallarını açık tutmaya, vade ve fiyatlamalarda esneklik sağlamaya gayret ediyoruz. Bu aşamada hepimizin dikkat etmesi gereken konu, ekonominin şoklara karşı direncinin yüksek kalmasıdır.

Bundan dolayıdır ki makro dengeleri daha sağlam kurmayı amaçlayan programın uygulanmasına tüm sektörler olarak destek vermeliyiz.

Olup bitenleri doğru anlamalıyız. Esas olan Türkiye ekonomisinin sağlıklı büyümesidir. Zor dönemlerde, her birimizin kendimiz için en iyisini yapıyor olmak makroekonomi için doğru olmayabilir.

Kişisel veya sektörel sorunlarımızı ülke sorunu haline getirmemeliyiz. Talep ve önerilerimizi oluştururken rasyonel olmalıyız. En iyi yaptığımız işe odaklanıp daha iyisini yapmalıyız. Dönem birbirimizi anlama ve destek olma, yardım etme, işbirliği ve güç birliği yapma dönemidir.

Konularımız yönetilebilir ölçektedir. Türkiye ekonomisi sağlam bir bünyeye sahiptir ve güçlü bir yapıdadır. Yeni Ekonomik Program'ın beklentileri iyileştireceğine ve öngörülebilirliği artıracağına inanıyoruz.