ABD'de 65 bin, Türkiye'de 28 bin dolar!

SETA Ekonomi Araştırmacısı Doç Dr. Mevlüt Tatlıyer, gelir bakımından ülkeler arasında bir karşılaştırma yaparken ortak bir para birimi olması gerektiğine dikkat çekerek, bunun Satınalma Gücü Paritesi ile mümkün olacağını dile getirdi. Tatlıyer, “Piyasa kuru ile hesaplandığında Türkiye’nin kişi başı milli geliri 9 bin dolar iken, SGP’ye ise 28 bin dolar” bilgisini verdi.

ABD'de 65 bin, Türkiye'de 28 bin dolar!
ABD'de 65 bin, Türkiye'de 28 bin dolar!
GİRİŞ 14.07.2021 13:38 GÜNCELLEME 14.07.2021 13:38
Bu Habere 64 Yorum Yapılmış

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı(SETA) Ekonomi Araştırmacısı Doç Dr. Mevlüt Tatlıyer, Kriter Dergisi'nde Zengin ülkeler aslında ne kadar zengin' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında Türkiye ve ABD'nin kişi başı milli gelirini karşılaştıran Tatlıyer, "2019 itibariyle ABD’de kişi başı milli gelir 65 bin dolar. Türkiye’de ise 9 bin dolar. Bu rakamlar bize ABD’nin ortalamada Türkiye’nin yaklaşık 7 katı kadar zengin olduğuna işaret ediyor. Ancak Satın Alma Gücü Paritesi'ne göre Türkiye’nin 7 katı değil, yaklaşık 2,5 katı kadar zenginmiş demek. Bu hala epey büyük bir fark. Fakat ilki kadar göz korkutucu değil" ifadelerini kullandı.

İşte Tatlıyer'in o yazısı:

2019 itibariyle ABD’de kişi başı milli gelir 65 bin dolar. Türkiye’de ise 9 bin dolar. Bu rakamlar bize ABD’nin ortalamada Türkiye’nin yaklaşık 7 katı kadar zengin olduğuna işaret ediyor. ABD Türkiye’den 7 kat daha mı zengin? Hayır. Peki, aradaki fark ne kadar? İşte bunun için Satınalma Gücü Paritesi SGP’yi kullanıyoruz. ABD’nin SGP’ye göre kişi başı milli geliri değişmiyor, yine 65 bin dolar. Çünkü ABD referans ülke. Türkiye’nin SGP’ye göre kişi başı milli geliri ise 28 bin dolar.

Türkiye’yi gelir hususunda diğer ülkelerle nasıl karşılaştırırız? Her ülkenin para birimi diğerinden farklı, Avro Bölgesi hariç. Sözgelimi, 2019 itibariyle Norveç’te kişi başı milli gelir 664 bin kron oldu, Brezilya’da 34 bin real, ülkemizde ise 52 bin Türk Lirası. Farklı para birimlerini, birbirleriyle karşılaştıramazsınız. O nedenle ortak bir para birimine “gelmeniz” gerekir. Peki, nasıl? Çoğumuz için bu soruya verilecek çok net bir cevap var: Kişi başı milli geliri piyasa kuru üzerinden dolara çevirmek. Bu şekilde dünyadaki bütün ülkeleri birbirleriyle karşılaştırabilirsiniz. Zaman içerisinde yaşanan değişimi de gözler önüne serebilirsiniz. Piyasa kurunu sadece kişi başı milli gelir karşılaştırması yapmak için değil, asgari ücret karşılaştırmaları ve hatta tek bir ürün için fiyat karşılaştırması yapmak için de kullanabilirsiniz ve kullanırsınız.

KILÇIKSIZ KONULAR

Peki, bu şekilde piyasa kuru üzerinden milli geliri, asgari ücreti veya tekil ürün fiyatlarını dolara veya avroya çevirmek ne kadar sağlıklı bir yaklaşım? Bu soru bile çoğu insana epey şaşırtıcı gelecektir. Çok bariz ve “kılçıksız” olduğu düşünülen bir konuda, bu şekilde şüpheci bir soruyla karşılaşmak, insanı doğal olarak şaşırtır. Fakat net bir şekilde ifade edecek olursak, milli geliri piyasa kuru üzerinden dolara çevirmenin gerçekten ciddi handikapları var ve nihayetinde ulaşılan “rakamlar” gerçeği yansıtmaktan epey uzak. Bu söylediklerim ilginç gelebilir, fakat bu gerçeğin ta kendisi. Öyle ki zaten ülkeler arasında anlamlı karşılaştırmalar yapabilmek için piyasa kurunun bize anlamlı bir resim sunmadığından hareketle, dünyada çok sayıda ülke ortak programlar çerçevesinde ve ciddi bir emek harcayarak Satınalma Gücü Paritesi (SGP) diye bir kur üretmeye çalışıyor. Ortaya çıkan SGP kurlarını da ülkemizde TÜİK, küresel bazda ise Dünya Bankası, OECD ve IMF gibi kuruluşlar yayınlıyor.

2019 itibariyle ABD’de kişi başı milli gelir 65 bin dolar. Türkiye’de ise 9 bin dolar. Bu rakamlar bize ABD’nin ortalamada Türkiye’nin yaklaşık 7 katı kadar zengin olduğuna işaret ediyor. Peki, gerçekte yaşanan bu mu? Çoğu insan için sorulmasına bile gerek olmayan bu sorunun cevabı aslında net bir şekilde “hayır”.

Peki, piyasa kuru bize neden doğru bir resim sunmuyor? Bu durumun arkasında iki temel neden var: Ülkeler arasında fiyat farklılıklarının olması ve döviz piyasalarında yaşanan dalgalanmalar. Bunlardan ilkinin özellikle önemli olduğunu belirtmeliyim. Milli geliri piyasa kuru üzerinden dolara çevirenlerin yaptığı çok temel bir varsayım var: Ülkeler arasında fiyat farklılıkları yoktur. Fakat bu varsayım aslında pek geçerli değil. Ülkeler arasında ciddi fiyat farklılıkları bulunuyor. Özellikle dış ticarete konu olmayan ürünlerde. Misal, İstanbul’da ortalama bir berberde saç tıraşı kaç TL’dir? Diyelim ki 40 TL. Peki ABD’de? Eyaletten eyalete ciddi bir değişim var, ama “You Probably Need a Haircut” isimli kuruluşa göre ortalaması 53 dolar. Peki, 53 dolar kaç TL yapıyor? Bugünün kuru (8,70) üzerinden 461 TL. Hadi diyelim, TL şu anda normal değerinin altında ve “doğru kur” 7,40. Bu durumda da 392 TL yapıyor. Aynı saç kesimi Türkiye’de 40 TL iken ABD’de 400 TL düzeyinde. Bakınız, aynı saç kesimi ABD’de milli geliri 53 dolar artırırken, bizde milli geliri sadece 4,5 dolar (40 TL) artırıyor. Ne zaman? Milli geliri piyasa kuru üzerinden hesap edince.

Burada saç kesimi sadece bir örnek. Özellikle dış ticarete konu olmayan mallarda ülkeler arasında önemli fiyat farklılıkları görülüyor. Ve her zaman ortaya şöyle bir tema çıkıyor: Daha zengin ülkelerde fiyatlar daha yüksek olma eğilimindedir. Yani, saç kesimi ABD’de Türkiye’den daha pahalı olmak durumunda. Peki neden? Aslında, literatürde buna verilmiş iyi bir cevap var: Balassa-Samuelson etkisi. Teknik detaylara boğmak istemediğimden aşırı basitleştirme pahasına şöyle açıklamak istiyorum: Hangi berber müşterilerine daha yüksek fiyat “çekebilir” ve çeker? Zengin semtteki mi fakir semtteki mi? Müşterileriniz “zengin” ise siz de yüksek bir saç kesim fiyatı belirleyebilirsiniz. Lütfen şimdi bu durumu tüm ekonomiye yayın. Sonuç? Zengin ülkelerde fiyatlar genel olarak epey yüksek olur. Yineleme pahasına vurgulamak istiyorum: Ne zaman olur bu? Piyasa kuru üzerinden ülkeleri karşılaştırdığımızda. Şu halde, piyasa kuru üzerinden ülkeleri sağlıklı bir şekilde karşılaştırabilmemize imkan yok. Neden? Çünkü ülkeler arasında fiyat farklılıklarının olmadığı şeklindeki temel varsayım (özellikle dış ticarete konu olmayan) çoğu mal ve hizmet için hiçbir şekilde çalışmıyor.

SATINALMA GÜCÜ PARİTESİ

İşte SGP de burada devreye giriyor. SGP ile hangi problemi çözmeye çalışıyoruz? SGP ile işte tam da ülkeler arasındaki bu fiyat farklılıklarını “sıfırlamaya” çalışıyoruz. SGP ile aslında dolar gibi bir kura ulaşıyoruz. Bu, ülkeler arasında fiyat farklılıklarının olmadığı “özel” bir kur. Piyasa kurunu “anında” öğrenebilirsiniz. Bir saniyenizi alır. Hiç para veya emek harcamanıza da gerek olmaz. Ama satın alma gücü paritesi adı verilen kuru “öğrenebilmek” için çok ciddi bir iş gücü, zaman, emek ve para harcamanız gerekir. SGP’de özdeş mal ve hizmetlerin ülkeler arasındaki fiyat farklılıkları “teker teker” hesaplanır ve bu şekilde bu fiyat farklılıklarını sıfırlayacak özel bir kura ulaşılır. (Bu kurun ismi de genel olarak “uluslararası dolar”dır, hatta sadece dolar’dır. Bu biraz kafa karıştırıcı gelebilir ama “SGP’ye göre kişi başı milli gelir şu kadar dolar” dediğimizde buradaki doların uluslararası dolar olduğunu, piyasa kuru olmadığını anlamamız gerekir.) Ortaya çıkan bu özel kur ile artık bir ülkenin kişi başı milli gelirini veya asgari ücretini başka bir ülke ile “çok daha güvenli” bir şekilde karşılaştırabilir hale gelirsiniz. Belirtmek gerekir ki SGP yöntemi de mükemmel değildir, ama piyasa kuru yaklaşımına göre çok daha iyidir.

ABD NE KADAR ZENGİN?

Başta sorduğum soruya geri döneyim: ABD Türkiye’den 7 kat daha mı zengin? Hayır. Peki, aradaki fark ne kadar? İşte bunun için SGP’yi kullanıyoruz. ABD’nin SGP’ye göre kişi başı milli geliri değişmiyor, yine 65 bin dolar. Çünkü ABD referans ülke. Türkiye’nin SGP’ye göre kişi başı milli geliri ise 28 bin dolar. Piyasa kuruna göre kişi başı milli gelirimiz -hatırlayalım- 9 bin dolar civarındaydı. Bu ne demek? Kabaca ABD’de fiyatlar Türkiye’dekinin ortalamada üç katı seviyesinde imiş demek. ABD de Türkiye’nin 7 katı değil, yaklaşık 2,5 katı kadar zenginmiş demek. Bu hala epey büyük bir fark. Fakat ilki kadar göz korkutucu değil.

Piyasa kurunu kullanmanın ikinci sakıncası ise kısa vadede piyasa kurlarında yaşanabilecek ciddi dalgalanmalar. Bir ülkenin para birimi dolar karşısında bir haftada yüzde 10 değer kazanınca o ülkede dolar cinsinden kişi başı milli gelir de bir haftada yüzde 10 artmış oluyor. Peki, gerçekte yaşanan bu mu? Milli gelir nedir? Bir ülkenin bir yılda ürettiği mal ve hizmetlerin toplam miktarı. Bunun birkaç günde yüzde 10 düzeyinde artması ya da azalması makul ve mümkün bir şey midir? Yoksa artıp azalan şey kafamızdaki imgeler midir? Ani kur hareketlerinin veya dalgalanmaların yeterince reel sonuçları var, bunları inkar edemeyiz. Ama burada ürettiğimiz somut ürünlerden; ekmeklerden, otomobillerden, ilaçlardan, gömleklerden vs. söz ediyoruz. Şu halde, döviz piyasaları dalgalı olabildiği ve olduğu için de piyasa kurlarını karşılaştırma yapmak için kullanmak çok doğru değil. Bize bu nedenle de SGP gibi sağlam bir ölçüt gerekiyor.

Hasılı, birisinin ülkeler arası karşılaştırma yaptığını gördüğümüzde, bakmamız gereken ilk şey bu karşılaştırmaya temel teşkil eden ölçütün piyasa kuru mu, yoksa satın alma gücü paritesi mi olduğu olmalı. Çünkü ikisi epey farklı yerlere çıkıyor.

Son bir not: İnsanlar ekonomiyle iç içe yaşadıkları ve ekonomiden ciddi şekilde etkilendikleri için -yani oldukça anlaşılabilir gerekçelerle- ekonomiyi çok bildiklerini düşünmek istiyorlar ve düşünüyorlar. Fakat bu yazıda sadece bir örneğini göstermeye çalıştığım gibi, ekonomi sanılandan çok çok daha karmaşık bir yapıya sahip ve “ekonomik bilgi”ye ulaşmak asla kolay değil, hele bir “piyasa kuru tıkı uzaklığında” hiç değil.

KAYNAK: KRİTER DERGİSİ/MEVLÜT TATLIYER
YORUMLAR 64
  • AHMET52 2 yıl önce Şikayet Et
    hayatı boyunca vergi ödememiş içtiğim sigaranın çoğu vergi abi diyen. benim aldığım herşeyden devlet vergisini alıyor deyip yaptığı hiçbir alışverişten fiş fatura almayan. devletten daha mı zenginim ben abi diyen devlet tabi yapacak diyen. devletin 1 askerinin 1 polisinin devlete 1 aylık maliyetinin ne olduğunu merak edip araştırmamış ya düşünmemiş toplumuz. Sağlığın güvenliğin huzurun sağlanması için harcanan paraları hiç saymayan bir toplumuz biz.
    Cevapla
  • AHMET52 2 yıl önce Şikayet Et
    sosyal medyada geçirdiğimiz zamanı doğru kaynaklardan doğru şekilde öğrenerek geçirmiş olsak toplumun sosyal medyanın yalanlarına inanarak öldük bittik naraları atmaları azalır. bu ülkede asgari ücretli işçi çalıştıran adamlar ya da kadınlar asgari ücretle bir insan nasıl geçinecek diye nutuk atıyor. 2000 dolarlık cep telefonu ile cari açık neden yüksek twiti atan toplumuz biz. ya da köyde yaşayıp yumurtayı yoğurdu bakkaldan alan ya da istanbulu kışlık köyü yazlık olarak kullanan 10 milyon emeklinin yaşadığı bir ülkeyiz.
    Cevapla
  • AHMET52 2 yıl önce Şikayet Et
    tüm dünya da gıda fiyatlarının pandemi dolayısı ile artmasından sebep ülkemizde de ihracat aşırı atmasına bağlı olarak döviz kurunun da baskısı ile gıda fiyatları son bir kaç yılda nerdeyse 2 katı zamlanmıştır. ancak bu gıda ve ham madde ürünlerinde sadece türkiye de olan birşey değildir. tüm dünyada hayat pahalılaşmış plastik ham maddesine nerdeyse %150 zam gelmiştir. iç piyasa üreticisi dış piyasaya sattığı fiyattan gıda fiyatını artırması sebebiyle gıda fiyatları artmıştır. tabi bunlar sebeplerden birkaçı fiyatların artmasının birçok sebebi bulunmakta. ürüeticisinden tutun tüketicisine ihracat ithalat hepsini toplu olarak değerlendirmek gerek.
    Cevapla
  • AHMET52 2 yıl önce Şikayet Et
    2003 yılında akaryakıt üzerinden alınan vergilerin şu anda da aynı oranda alınıyor olsa mazotu 30-40 tl den kullanmak zorunda kalabilirdik
    Cevapla
  • Gakko 2 yıl önce Şikayet Et
    ABD de bir kişi 2aylık la en lüks araç alabiliyor bizde 20 yılda anca 2 el araç ya alırız ya alamayız
    Cevapla
  • Alli 2 yıl önce Şikayet Et
    Otomobil ureten ülkelerde ikinci el araçlar ucuz olur,çünki devlet sıfır araç satılsın diye sıfır aracın fiyatını sülbanse eder. Millet sıfır araca kolay ulaşınca ikinci el ucuzlar.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle