Bakan Kurum 14 maddelik sonuç bildirgesini açıkladı! İşte yeni yol haritası
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum iklim değişikliğine ilişkin olarak önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Kurum "Ülkemizin tamamında sel, heyelan, erozyon, taşkın tehdidi altında bulunan bölgelere yeniden inşa faaliyetine kesinlikle izin verilmeyecektir. Tüm bu risk altındaki yapılar için uygun alanlar belirlenecek ve kamulaştırma ve o alanlarda dönüşüm projeleriyle taşıma süreci başlatılacak" dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, "İklim Kanunu için temel ilke, sorumluluk ve eylemleri içeren kapsamlı bir İklim Değişikliğiyle Mücadele Raporu'nu Meclisimizin takdirine sunacağız. Bu çok detaylı bir çalışma. İnşallah Meclisimizin çıkaracağı İklim Kanunu'na da gerekli altyapıyı sağlayacak ve altlık oluşturacaktır." dedi.
Kurum, Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "İklim Değişikliğiyle Mücadele Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, iklim değişikliği meselesinin uluslararası kurumların, liderlerin ana gündem maddelerinden biri olduğunu söyledi.
Küresel bir kriz olan bu meselenin ülkelerin var olma, yok olma, zenginliklerini kaybetme veya koruma ve gelecek nesillerin güzel bir dünyada yaşayıp yaşayamayacağı meselesi olduğunu belirten Kurum, "Özellikle son 50 yılda tüm devletler, dünyamızın, iklim değişikliği nedeniyle, önümüzdeki dönemde geri dönüşü mümkün olmayan bir yıkımla yüz yüze kalacağını görmektedir. İklim değişikliğiyle mücadele, etkileri bakımından Kovid-19 sonrasında dünyanın en önemli gündem maddesi olacaktır. Bu nedenle sorumluluk bütün dünyanındır, hepimizindir." diye konuştu.
Dünya ısındıkça, ekosistemlerin ve insanların ayak uyduramayacağı kadar hızlı değişimlerin meydana geldiğine işaret eden Kurum, Türkiye'de de aşırı hava olayları nedeniyle, sel, heyelan, hortum gibi şiddeti sürekli artan afetler yaşandığını dile getirdi.
Afetlerde can kayıpları yaşandığını, çiftçilerin, vatandaşların emeklerinin heba olduğunu aktaran Kurum, gıda deposu olan bölgelerin kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldığını söyledi.
Kurum, nehirlerdeki su seviyelerinin düştüğünü, kuraklığın tüm bölgelerde önemli bir boyuta ulaştığını belirterek, şöyle devam etti:
"Şunu özellikle vurgulamak isterim ki iklim değişikliğiyle mücadele sadece bir çevre mücadelesi değildir. Pek çok sektörümüzü derinden etkileyen bir kalkınma meselesidir. Sadece son 20 yılda dünyada 7 bin 500 büyük doğal afet gerçekleşti ve bu doğal afetlerde 1,2 milyon insan hayatını kaybetti. Bu felaketlerin küresel ekonomiye etkisi yaklaşık 3 trilyon dolara ulaşmış durumda. İklim değişikliği kaynaklı afetlerin, ülkemizde de sanayiden tarıma, istihdamdan emek verimliliğine, ticari hareketliliğimizden kamu ve özel sektörümüze milyarlarca liralık etkisi olmaktadır. Bu nedenle çevreci üretime, yenilenebilir enerji kaynaklarına, karbon emisyonunu en aza indirecek politikalara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu mesele, kalkınma meselesi olduğu kadar, bir taraftan da sağlık meselesidir. Bir tarım ve hayvancılık meselesidir. Aynı zamanda su, kuraklık ve enerji meselesidir. Hülasa hepimiz, tüm bakanlıklarımızla, milletimizle, kamu ve özel sektörümüzle, yerel yönetimlerimizle iklim değişikliğine uyum sağlamak zorundayız."
"İKLİM KANUNU'NA İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ AŞİKARDIR"
Bakan Kurum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 18 yıl boyunca "İnsanın bu dünyadaki gayesi dünyayı güzelleştirmektir" diyerek, özellikle iklim değişikliğine dair adımları hep bu anlayışla atmaya gayret gösterdiklerini vurguladı.
İklim değişikliğiyle mücadelede küresel ölçekteki gayretler gibi ulusal anlamda da acil önlemlerin yer aldığı büyük projeleri, bakanlıklar, yerel yönetimler ve üniversitelerle yapmaya gayret gösterdiklerinin altını çizen Kurum, bu kapsamda İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı ile 541 eylem ve bu eylemlerden sorumlu kuruluşları belirlediklerine işaret etti. Kurum, 7 bölgeye dair "Bölgesel İklim Değişikliği Eylem Planlarını" hazırlayıp uygulamaya geçtiklerini ifade etti.
Bir taraftan Sıfır Atık Projesi ile geri dönüşüm anlayışını Türkiye'de yaygınlaştırıp, diğer taraftan Sıfır Atık Mavi ile deniz kirliliğiyle mücadele edip, su kaynaklarını korumaya çalıştıklarını dile getiren Kurum, "Bir taraftan Türkiye Çevre Ajansıyla depozito iade sistemini daha etkin bir şekilde yürütüyor, öte taraftan da tasarruf merkezli akıllı şehir uygulamalarımızı hayata geçiriyoruz.Yine inşa ettiğimiz tüm yapılarda, güneş enerjisi sistemlerini tesis ediyor, enerji savurmayan, güçlü yalıtımı olan binalar yapıyoruz. Ayrıca binalarda yağmur suyu toplama sistemini zorunlu hale getirerek doğal su kaynaklarımızı koruyoruz." diye konuştu.
Korunan alan büyüklüğünü arttırdıklarını anlatan Kurum, Türkiye'ye millet bahçeleriyle yeni ekolojik koridorlar kazandırdıklarını, böylece karbon yutak alanlarını artırarak, Türkiye'nin sera gazı emisyonlarını azaltma hedefini gerçekleştireceklerini söyledi.
Bugün iklim değişikliğiyle çok daha etkin, kararlı ve topyekun mücadele etmenin şart olduğuna değinen Kurum, "Bu anlamda, ülke olarak adeta bir seferberlik ruhuyla hareket etmek için bir İklim Kanunu'na ihtiyaç duyduğumuz aşikardır." dedi.
14 MADDELİK SONUÇ BİLDİRGESİ OKUNDU
Kurum, "Üniversitelerimizle, sivil toplum örgütlerimizle, belediyelerimizle, özel sektörümüzle yaptığımız toplantı ve istişareler ve şimdi açıklayacağımız sonuç bildirgemiz, Meclisimizde yapılacak İklim Kanunu çalışmaları için bir referans olacak, bir kaynak oluşturacaktır." diyerek, İklim Değişikliğiyle Mücadele Çalıştayı'nın 14 maddelik sonuç bildirgesini okudu.
"İklim Kanunu için temel ilke, sorumluluk ve eylemleri içeren kapsamlı bir İklim Değişikliğiyle Mücadele Raporu'nu Meclisimizin takdirine sunacağız. Bu çok detaylı bir çalışma. İnşallah Meclisimizin çıkaracağı İklim Kanunu'na da gerekli altyapıyı sağlayacak ve altlık oluşturacaktır." diyen Kurum, tüm kurumların, sera gazı emisyonlarının azaltımına ve iklim değişikliğine uyum sağlamasına yönelik 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı'nı uygulamaya koyacaklarını kaydetti.
Kurum, "Bölgesel İklim Değişikliği Eylem Planlarıyla, 7 bölgemiz tüm alanlarda iklim değişikliğine uyumlu hale getirilecek, bu çerçevede akıllı şehir ve sıfır atık uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Ülkemizin her yerinde, enerji verimli, iklime duyarlı yeni yerleşim alanları kuracağız. Bu anlamda Toplu Konut İdaresi Başkanlığımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 18 yılda bir milyon konut üretti. İnşallah bundan sonra yapılacak uygulamalarda gerek Sıfır Atık uygulaması, gerekse yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında yine Toplu Konut İdaresi projeleri ve kentsel dönüşüm projelerinde zorunlu hale getirilecek. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en çok yaşandığı sektörler olan tarım, hayvancılık, turizm, yenilenebilir enerji ve sanayi alanlarında yatırımlarımızı en verimli şekilde yönlendirecek mekansal strateji planı hazırlıyoruz. Bu plan bitmek üzere, bu çerçevede bütün ölçeklerde yeni mekansal planlamalar uygulamaya konulacak ve yatırımlar bu planlar çerçevesinde doğru bir şekilde yönlendirilecektir." bilgisini paylaştı.
2023 yılına kadar tüm ülkede yaygınlaştırılacak Sıfır Atık Projesi kapsamında atıkların geri kazanım oranı 2035 yılında yüzde 60'a çıkarılacağına dikkat çeken Kurum şöyle devam etti:
"2050 yılında ise evsel atıkların düzenli depolama ile bertarafına son verilecek. Ülkemizde halihazırda yüzde 2,5 olan arıtılarak yeniden kullanılan atıksu oranını 2023 yılında yüzde 5’e, 2030 yılında ise yüzde 15’e çıkarılacak adımlar atılacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim kapasitesi arttırılacak. 2030 yılına kadar, elektrik üretimimiz güneş enerjisinden 10 cigavat, rüzgar enerjisinden ise 16 cigavat kapasitesine çıkarılacaktır. İklim dostu yatırımların destekleneceği, mücadele kapsamında çok önemsediğimiz tesislerin emisyon ticaret sistemini temiz üretim teknolojilerine yatırım yapan tesisleri ödüllendiren Emisyon Ticaret Sistemi hayata geçirilecek. Enerji ve sanayi tesislerinin iklim ve çevre dostu üretim yapmalarına yönelik tedbir ve teşvikler arttırılacak. 2023 yılında binalarımızda kullandığımız fosil yakıtlar yüzde 25 oranında azaltılacak. 2030 yılına kadar da tüm binalarımız enerji kimlik belgesine sahip olacak. Bu çalışmalar başlamış durumda."
"2021 YILI ÇEVRE YILI OLACAK"
Kurum, kamu ve özel sektörün, iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarına yönelik teşvik ve finansman imkanlarının geliştirileceğini, uluslararası finansman kaynaklarına erişim imkanlarının arttırılacağını da söyledi.
"Ülkemizin tamamında, sel, heyelan, erozyon, taşkın tehdidi altında bulunan bölgelere yeniden inşa faaliyetine kesinlikle izin verilmeyecektir. Tüm bu risk altındaki yapılar için uygun alanlar belirlenecek ve kamulaştırma ve o alanlarda dönüşüm projeleriyle taşıma süreci başlatılacaktır." diyen Kurum, bu anlamda Trabzon, Rize, Ordu ve Giresun'da çalışmaların yürütüldüğünü dile getirdi.
Kurum, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en çok yaşandığı su kaynaklarının etkin yönetimi ve korunması için tüm kurumlarla iş birliği geliştirilmesi ve suyun tasarruflu kullanılmasına yönelik önlemlerin belirlenip, uygulanacağını aktardı.
"İklim değişikliği konusunda üretilen çalışmaların ve verilerin paydaşlarımızın ve kurumlarımızın erişimine açık olduğu Ulusal İklim Değişikliği Platformu ile bilimsel araştırmalarımızın yapılacağı ki bu bilimsel araştırmalarda hocalarımız, yerel yönetimlerimiz, sivil toplum örgütlerimiz de olacak, politikaların belirleneceği ve takip edileceği Ulusal İklim Değişikliği Araştırma Merkezini kuracağız." ifadelerini kullanan Bakan Kurum, tüm bu çalışmalar ve hayata geçirilecek yeni düzenlemelerle 2021'in bir çevre yılı olacağını söyledi.
Çoğu ülkenin iklim konusunda isteksiz davrandığı, yeterli çabayı göstermediği böylesi bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde ve Emine Erdoğan himayelerinde Türkiye için son derece önemli bir adım atıldığını vurgulayan Kurum, "Dünyayı en az kirleten ülke olmamıza rağmen iklim değişikliğiyle mücadelede yine doğal kaynaklarımızın korunması amacıyla ülkemizde birçok uygulamayı yapıyoruz. Bu uygulamalarla birlikte de eminim ki dünyada eşi benzeri olmayan tedbirleri almış olacağız. Ülkemiz için son derece önemli bir adımı atıyoruz. Küresel iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki çalışmalarımızı, Sıfır Atık Hareketi'nde olduğu gibi yine Saygıdeğer Hanımefendi'nin himayelerinde yürütmeyi arzu ediyoruz." dedi.
EMİNE ERDOĞAN: BÜYÜK RESMİ ÇOĞUNLUKLA GÖREMİYORUZ
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, iklim değişikliği ile mücadele edilecekse zaferin, yeni yaşam kültürleri inşa etmeden kazanılamayacağını bildirdi.
Emine Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "İklim Değişikliğiyle Mücadele Toplantısı"nda katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına, toplantı kapsamında yapılan çalıştaylarda ortaya konan yol haritasının, iklim krizinden çıkılmasına vesile olması temennisinde bulunarak başlayan Emine Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere, emeği geçen herkese ve tüm katılımcılara şükranlarını sundu.
Emine Erdoğan, 2020 yılının takviminin, bütün dünyayı etkisi altına alan felaketlerle işaretlendiğini söyledi.
Koronavirüs salgınının da hayatları etkilediğine işaret eden Emine Erdoğan, "Bununla beraber, iklim değişikliğine bağlı felaketler, bizleri gerçekten nefessiz bıraktı. Eskiden bir felaket olduğunda, durup soluklanacak, kendimizi toparlayacak bir aralık bulabiliyorduk. Ancak, şimdi daha yaşadığımız şeyi tüm boyutlarıyla anlayamadan, yeni bilinmezliklerle karşılaşıyoruz. Büyük resmi çoğunlukla göremiyoruz. Yangın olduğunda söndürmeye çalışıyor, sel olduğunda verdiği hasarı tamir etmeye gayret ediyoruz. Ama yangınların, sellerin ve diğer afetlerin esas nedenlerine inip, tam anlamıyla mücadele edemiyoruz." diye konuştu.
Emine Erdoğan, geçen sene Avustralya, ABD, Asya ve Afrika'daki yangın, kasırga ve sel gibi yaşanan felaketleri anımsatarak, "Kendi ülkemizde, rekor düzeyde sıcaklıklar gördük. Anadolu'da ilk kez kum fırtınası tecrübe edildi. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre, 1990 yılından itibaren aşırı hava olayları sürekli artış halinde. 2019 yılı 935 olay ile en fazla afetin yaşandığı yıl olarak kayda geçti." ifadelerini kullandı.
Son günlerde yaşanan kuraklığın da "endişe verici" olduğuna dikkati çeken Emine Erdoğan, yağan kar ve yağmurun bir nebze de olsa içlerini rahatlattığını dile getirdi.
Bunun karşı karşıya olunan tehlikenin geçtiği anlamına gelmediğine işaret eden Emine Erdoğan, "Biz insanların şöyle bir özelliği var, stresle ve endişeyle başa çıkmak için bazı gerçekleri göz ardı ediyoruz. Üzülerek ifade ediyorum ki artık böyle bir lüksümüz yok. Son dönemeçteyiz. Elimizde gidişatı olumlu yönde değiştirebilecek son on yılımız var ve bu fırsatı değerlendirebilecek son nesiliz." değerlendirmesini yaptı.
"MASKE VE PLASTİK ELDİVENLER YEPYENİ BİR KİRLENMENİN KAPISINI AÇTI"
Emine Erdoğan, koronavirüs salgınının tüm olumsuz getirilerin yanında çok önemli bir gerçeğin daha altını çizdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Maalesef, iklim değişikliğiyle ilgili yürütülen işler, gerileme kaydetti. Gerek ülkemizde gerekse tüm dünyada tek kullanımlık malzemelere karşı büyük bir bilinçlenmenin fitili yakılmıştı. Ancak maske ve plastik eldivenler yepyeni bir kirlenmenin kapısını açtı. Birleşmiş Milletler, salgınla ilişkili atığın neredeyse yüzde 75'inin çöp sahalarına ve sulara karışacağını ön görüyor. Buradan çıkartmamız gereken sonuç, bugün korona salgını yarın beklenmedik başka bir felaketle yüzleşebiliriz. İşte bu noktada, dünyayı değiştirmek için elimizde kalan sınırlı vakitten taviz vermemeliyiz. Tabii şunu da unutmamak gerekir, iklim değişikliğiyle mücadele, yalnızca Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın meselesi değildir. Tüm kurumlarımızın görev alanına düşen sorumluluklar var. Eğitimden ulaşıma, belediyecilikten turizme kadar, hayatı tüm yönleriyle yeniden tasarlamak için el ele vermeliyiz."
"UNUTMAYALIM, DEĞİŞİM BİREYDEN BAŞLAR"
Emine Erdoğan, bu konuda ileriyi gören adımlar atılması gerektiğini belirterek, "Kaçınılmaz olana adapte olmanın, yönetilemez olanı azaltmanın, yollarını da aramalıyız. Yani saatlerimizi yeniden ayarlamalıyız." dedi.
Bu konuda iki yönlü bir çalışma yapılması gerektiğini dile getiren Emine Erdoğan, "Bunun ilk ayağı, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak. Yani, orman alanlarını çoğaltıp, farklı enerji kaynaklarına geçmek. İkinci ayağı ise iklim adaptasyonuna yönelik acil önlemler almak." ifadelerini kullandı.
Emine Erdoğan, iklim değişikliği konusunun tüm bireyleri ilgilendirdiğini vurgulayarak, 2020'de yapılan bir araştırmanın verilerine göre, "iklim değişikliği konusunda endişeli misiniz?" sorusuna her 10 kişiden 7'sinin "endişeliyim." şeklinde cevap verdiğini aktardı.
Bu cevabın, artan iklim felaketlerini herkesin, bizzat yaşıyor olmasından kaynaklandığına değinen Emine Erdoğan, şöyle devam etti:
"O halde, krizle mücadelede endişe hisseden bu büyük kitleyi işin içine nasıl katacağız, işte bunu da düşünmemiz gerekiyor. Halihazırda yapılması gerekenler A'dan Z'ye ortada, 'yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmek, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak, şehirleri yeniden tasarlamak' gibi nice adım... Ancak tüm bunlar o kadar büyük başlıklar ki bu hedeflerin yerine getirilmesinde bireylerin yeri maalesef gözükmüyor. Vatandaşımız, iklim krizinden haberdar ama sanki bu krizi bir başkası onun adına çözecekmiş gibi düşünüyor. Unutmayalım, değişim bireyden başlar. Eğer iklim değişikliği ile mücadele edilecekse zafer, yeni yaşam kültürleri inşa etmeden kazanılamaz. Bu noktada sosyologlara, psikologlara, iletişimcilere de çok büyük iş düşüyor. Yani fen bilimleri kadar, sosyal bilimlerin de iklim değişikliği ile mücadelede büyük bir sorumluluğu var. Çünkü seçilen yeni yol, yeni bir yaşam tarzı demek."
Değişen her bir bireyin etrafındakileri etkiledikçe, bu insan kümelerinin birleşip ortaya yepyeni, dönüşmüş bir toplum çıkacağını ifade eden Emine Erdoğan, iklim değişikliğiyle mücadelenin, çok yönlü bir mücadele olduğunu vurguladı.
Herkesin alacağı basit önlemlerin başarının anahtarı olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkati çeken Emine Erdoğan, "Mesela, gereksiz ışıkları kapatmanın, elektrikli cihazları bekleme konumunda bırakmamanın önemini anlatalım. Isı kaybının önüne geçmenin çift camlı pencerelerle mümkün olduğunu anlatalım. Klima yerine, vantilatörle serinlemenin, enerji tasarrufu sağlayacağını izah edelim. Mutfakta, banyoda, temizlikte, çamaşırda ve ev atıklarının yönetilmesinde püf noktalarını topluma taşıyalım. Tüketim alışkanlıklarının, düşük karbonlu bir yaşam tarzı ile ilişkisini daha çok konuşalım." önerilerinde bulundu.
Emine Erdoğan, yaşanan son felaketlerin tüm dünya için büyük bir uyanışın vesilesi olması dileklerini iletti.
NESLİ TÜKENEN KUŞ SESİNİ DİNLETTİ
Konuşması sırasında Havai adalarında nesli tükenen endemik bir kuş türünün, 1987'de kaydedilen son sesini dinleten Emine Erdoğan, "Bu kuş türü, dişilerin ve erkeklerin birbirlerine söyledikleri şarkılarla meşhurdu. Fakat yaşadıkları bölgeye insanların gelip, yeni virüsler getirmesi ve küresel ısınmayla, değişen dengelere yenik düştüler. Sonra, tek tek dünyadan ayrıldılar. Onlar artık yalnızca masallarda yaşayacaklar. Dinleyeceğimiz ses, hayatta yapayalnız kaldığını bilmeyen, son erkek kuşun, son şarkısıydı. O, tüm letafetiyle hiç gelmeyecek eşini çağırırken, bizlere yeryüzünün en acıklı melodisini bıraktı." diye konuştu.
Bu sırada duygulanan Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dünyadan silinen bu ses, bu alemde bir daha asla işitilmeyecek ve bu hazin yok oluşun kaydı, her dinlediğimizde içimizi sızlatacak, bize sorumluluklarımızı hatırlatacak. Ve elbette elimizdeki nimetlere şükrümüzü artıracak. Gölgesinde serinlediğimiz ağaçların, denizlerde yüzen balıkların, vapurların seyrine eşlik eden martıların, yağan yağmurların varlığına şükredelim. Daha önemlisi, bu nimetlere hakkıyla davranamadığımızı idrak edelim. Bu idrakle öyle bir çalışalım ki, çocuklarımıza ve torunlarımıza yok olmuş türlerin, tükenmiş kaynakların, kayıtlarda kalmış anılarını bırakmayalım. Ben şahsen çocukluğumda yediğim domatesin tadını bilmeyen torunlarım için üzülüyorum. Etrafımız çiçek dolu, herkes birbirine çiçek armağan ediyor ama ne yazık ki, bahçeli evlerimizdeki gülün, sümbülün kokusunu alamıyoruz. Tabiatın seslerini, kokularını bir bir kaybediyoruz. Umuyorum ki böyle toplantılar, en azından elimizdeki tabii değerleri koruma konusunda bizlere bilinç aşılar."
Konuşmasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Emine Erdoğan'a çini tablo hediye etti.
Toplantı da Bakan Kurum, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelesini ve hedeflerini ortaya koyan "İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi"ni kamuoyuna açıkladı.
-
Aaaa 3 yıl önce Şikayet EtOtopark yönetmeliği kaçıncı kez erteleniyor ne zamana sokaklar araç işgalinden kurtulacakBeğen Toplam 1 beğeni
-
davut 3 yıl önce Şikayet EtYıllardır aynı laflar değişen bişey yok. Adam yola sıfır apartman dikiyor bırak otoparkı tek araç park edecek yer bile ayırmıyorBeğen Toplam 3 beğeni
-
İstanbullu 3 yıl önce Şikayet EtTürkiye Cumhuriyeti hükümetleri kuraklığa ve çölleşmeye karşı 80 milyon vatandaşın milli seferberlik ruhu ile her yıl olmak şartı ile kişi başı 10 ağaç dikilmesi ile önlem almak alınabilir, şayet bu tür su, ağaç, orman, çevre, tasarruf, önlemleri alınmaz ise geleceğimiz karanlıktır, kuraklıktır, çölleşmiş bir ülkedir,...Beğen Toplam 2 beğeni
-
yemez 3 yıl önce Şikayet EtYa ya ya şa şa şa bakan kurum çok yaşaBeğen Toplam 2 beğeni
-
hasan 3 yıl önce Şikayet Etsu kaldirimlarda arac gormek.istemiyoruz ayrica ototparksiz binada .su isi halledin artikBeğen Toplam 2 beğeni