Dikkat çeken tespit: Türkiye söylentileri tarihe gömdü
Türkiye'nin hidrokarbon tarihindeki en büyük rezervi keşfettiğini ve bu keşfi Karadeniz gibi zor bir alanda, bakir bir bölgede, derin denizde gerçekleştirdiğini söyleyen Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener, 'Türkiye, yakaladığı büyük balık ile Türkiye'de petrol yok söylemini tarihe gömmüş, bu bağlamda yeni umutların yeşermesini sağlamıştır' diye konuştu.
İzmir Ekonomi Üniversitesi Sürdürülebilir Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu, Karadeniz'de yapılan yeni doğal gaz keşfiyle toplam rezerv miktarının 405 milyar metreküpe çıktığını hatırlatarak, "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın da sunmuş olduğu veriler doğrultusunda Sakarya Gaz Sahası’nda yıllık olarak 10 milyar metreküp mertebesinde doğal gaz üretimi gerçekleşirse, 2019 tüketim miktarlarına göre Türkiye’nin yıllık doğal gaz talebinin yüzde 22’sinin, yaklaşık 40 yıl boyunca bu rezervden sağlanması mümkün olacaktır." dedi.
Biresselioğlu, Sakarya Gaz Sahası'nda yapılan yeni keşfe ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Fatih sondaj gemisinin temmuz ayından bu yana Karadeniz’de çalışmalarını aktif bir şekilde sürdürdüğünü söyledi.
Zonguldak’ın 170 kilometre açıklarında Tuna-1 araştırma kuyusunda yapılan çalışmalarla birlikte 2 bin 100 metre derinlikte uluslararası standartlarda dev yatak kategorisine girebilecek 320 milyar metreküplük bir doğal gaz rezervi keşfedildiğini vurgulayan Biresselioğlu, "Hız kazanan çalışmalar, bin metre daha derine inildikçe iki katmanın daha var olduğunu göstermekte. Tuna-1 araştırma kuyusunda 4 bin 500 metreyi aşkın derinliğe inilerek tamamlanan arama çalışmalarında 85 milyar metreküplük ilave bir rezerv daha keşfedilmiş bulunmaktadır. Böylece, toplam rezerv miktarı 405 milyar metreküpe çıkmıştır. Bu miktar, Türkiye tarihinde keşfedilmiş en büyük hidrokarbon kaynağıdır." dedi.
Önümüzdeki aylarda yine Sakarya sondaj sahasında Türkali-1 kuyusunda doğal gaz çalışmalarının devam edeceğine işaret eden Biresselioğlu, "Burada alınacak olumlu sonuçlar ile de bu miktarın daha da artması beklenmektedir. Temmuz ayında keşfedilen rezerv ve bunu takiben yeni sismik çalışmalarla yapılan rezerv miktarı revizyonu, Türkiye için pek çok fırsatı beraberinde getirebilir. Başta enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, cari açığın düşürülmesi ve daha büyük bir çerçevede enerji güvenliğinin arttırılması gibi fırsatların elde edilebileceği beklenmektedir." diye konuştu.
Biresselioğlu, keşfedilen rezervlerin uluslararası arenada da Türkiye’nin enerji diplomasisinde daha aktif bir oyuncu olmasını sağlayacağını ve stratejik karar alma süreçlerine daha fazla katılım sağlayabilmesi gibi siyasi sonuçları da beraberinde getireceğini kaydederek, şunları söyledi:
"Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının da sunmuş olduğu veriler doğrultusunda Sakarya Gaz Sahası’nda yıllık olarak 10 milyar metreküp mertebesinde doğal gaz üretimi gerçekleşirse, 2019 tüketim miktarlarına göre Türkiye’nin yıllık doğal gaz talebinin yüzde 22’sinin, yaklaşık 40 yıl boyunca bu rezervden sağlanması mümkün olacaktır. Yapılan yeni sismik çalışmalar ve rezerv miktarı revizyonları ise söz konusu üretim miktarının kademeli olarak artması anlamına gelmektedir. İlk olarak Temmuz ayında keşfedilen 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi Türkiye’nin 7 yıllık ihtiyacına karşılık gelirken, duyurulan ek rezerv ile birlikte bu süre 10 yıla yaklaşmaktadır. Diğer sahalarda yapılacak keşiflerle bu rakamların artması da beklenmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin denizde yapacağı aramalara devam etmesi de önemlidir."
"REZERV KOLAYCA TİCARİLEŞTİRİLEBİLECEK BİR ALANDA"
Sakarya Gaz Sahası'nın büyük enerji şirketlerinin yatırım yaptığı Romanya ve Bulgaristan doğal gaz arama sahalarına yakınlığı sebebiyle oldukça stratejik bir noktada olduğunu belirten Biresselioğlu, aynı zamanda Sakarya Gaz Sahası lokasyonunun bulunan rezervin üretime geçmesi durumunda kolayca ticarileştirilebileceği bir alanda bulunduğuna işaret etti.
Biresselioğlu, Tuna-1 kuyusunda elde edilen tecrübe ve Karadeniz’de daha önce yapılmış sondajlarda elde edilen bilgi birikimi ve uluslararası iş birlikleriyle Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de keşiflerin devam edebileceğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Sakarya Gaz Sahası ve yapılan doğal gaz keşfi ile birlikte, uzun vadede Türkiye’nin değişmekte olan enerji politikasından en çok etkilenecek ülkenin her ne kadar son yıllarda ithalattaki payı azalsa da Rusya olması beklenmektedir. Sakarya doğal gaz sahasında yapılan keşiflerin zamanlamasının Türkiye’nin en önemli gaz tedarikçisi Rusya ile sözleşme güncelleme dönemine denk gelmesi ve rezervin potansiyeli, Karadeniz’deki rezervin önemini arttıran unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu rezerv ve keşfedilecek diğer rezervler, uluslararası alanda Türkiye’nin elini güçlendirebilir. Aynı zamanda, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de yeni keşiflerin yapılması halinde, Türkiye doğal gaz üretiminde uzun vadede söz sahibi konuma gelebilir. Bu kapsamda, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de, arama çalışmaları, doğal gaz üretimi, ihracat bağlantıları gibi alanlarda uluslararası işbirlikleri de gündeme gelecektir. Burada önemli olan başka bir husus ise enerji güvenliği kavramı çerçevesindeki tedarik güvenliğidir. Türkiye’nin keşfettiği rezervler sayesinde, diğer ülkelerden, siyasi gelişmelerden, pazar koşullarından etkilenmeyen bir doğal gaz tedariğine sahip olması bu konudaki belirsizlik ve risklerin de azalması anlamına gelecektir."
"TÜRKİYE’DE PETROL YOK SÖYLEMİ TARİHE GÖMÜLDÜ"
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener de, Tuna-1 kuyusunda daha alt katmanlarda ulaşılan seviyelerin test edilmesi neticesinde yüzde 26 oranında bir rezerv artışı sağlandığını belirtti.
Türkiye'nin hidrokarbon tarihindeki en büyük rezervi keşfettiğini ve bu keşfi Karadeniz gibi zor bir alanda, bakir bir bölgede, derin denizde gerçekleştirdiğini vurgulayan Akyener, "Türkiye, yakaladığı büyük balık ile Türkiye’de petrol yok söylemini tarihe gömmüş, bu bağlamda yeni umutların yeşermesini sağlamıştır. Tüm bu süreçleri de profesyonel bir şekilde yerli imkanlarla yönetebilmiştir." dedi.
Akyener, 405 milyar metreküplük bir rezerve sahip gaz sahasının ortalama 16 ila 16,5 milyar metreküp arasında bir plato seviyesiyle üretilebileceğini ve ilk üretimin 2023'te başlayacağı varsayılırsa 2027’lerde Türkiye’nin üretiminin neredeyse yüzde 30’unun yerli kaynakla gerçekleşebileceğini söyledi.
Keşfedilen rezerv miktarının ne anlama geldiğinin bazı kıyaslamalar yapılarak anlaşılabileceğini ifade eden Akyener, şunları kaydetti:
"Örneğin üzerinde büyük kavgaların döndüğü Doğu Akdeniz’e odaklanırsak, Mısır kendi kaynak potansiyelini üreterek, LNG yoluyla ihracat çalışmaları yapmakta, İsrail ise tam kapasite üretime geçebilmek için Türkiye gibi bir rotaya veya büyük bir markete ihtiyaç duymakta. Geriye keşfedilmiş ve üzerinde kavgaların döndüğü rezerv anlamında sadece Kıbrıs adasının güneyindeki Afrodit, Calipso ve Glaucus yapıları kalmakta. Bu üç yapının tahmini rezervlerini topladığımızda ise yaklaşık olarak 319 milyar metreküplük bir hacim ortaya çıkmakta. Dolayısıyla, Türkiye Karadeniz’de Doğu Akdeniz’deki kavganın enerji boyutu noktasındaki sebepleri dahilinde masada duran pastadan daha büyük bir pastayı keşfetmiş durumdadır. Öte yandan ilave 85 milyar metreküplük rezerv artışı ise neredeyse 89 milyar metreküplük Glaucus yapısı ile aynı oranda kaynağa sahiptir. Yani bu rezerv artışı ile her ne kadar aynı saha içerisinde olsa da, Türkiye sanki yeni bir saha bulmuş gibidir. Öte yandan bu keşiflerle Türkiye’nin eli, Güney Gaz Koridoru fikrini her yönlü destekleyen AB ve ABD ile en büyük gaz ihracatçısı konumunda olan Rusya karşısında daha da güçlenecektir. Bu sektör dahilinde geliştirilen milli teknolojiler, mavi vatanımızda çok daha büyük atılımların yapılabilmesine zemin hazırlayacaktır."