'Denge kuruldu, oldubittiye izin vermeyeceğiz'

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Türkiye'nin gönderdiği Yavuz ve Fatih sondaj gemilerinin çalışmalarına ilişkin, Doğu Akdeniz'de denge kurulduğunu ve artık sahaya çıkıldığını belirterek, bölgede bir oldubittiye de izin vermeyeceklerini söyledi.

'Denge kuruldu, oldubittiye izin vermeyeceğiz'
'Denge kuruldu, oldubittiye izin vermeyeceğiz'
GİRİŞ 06.07.2019 16:53 GÜNCELLEME 06.07.2019 16:53
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)  Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay,  İsviçre'nin Cenevre kentinde gerçekleştirdiği temaslar,  DoğuAkdeniz'deki son gelişmeler ve kapalı Maraş'a ilişkin, AA muhabirine  değerlendirmelerde bulundu. KKTC hükümeti olarak Kıbrıs Türkünün sesini duyurma ve görünürlülüğünü  artırma hedefleri kapsamında Cenevre'ye geldiğini belirten Özerzay, Cenevre'de,  Birleşmiş Milletler'in (BM) çok önemli kuruluşları olduğu için ziyaretin ayrıca  önemli olduğunu vurguladı.

Özersay, BM İnsan Hakları Konseyi'nin ülkelere yönelik raporlar  hazırladığını anımsatarak, "BM'nin yıllık olarak hazırladığı raporlar arasında,  KKTC'deki insan hakları durumuna ilişkin çeşitli başlıklar da var. Bu bağlamda  biz de insan hakları konusunda atmamız gereken adımları ve yazılan rapordaki  beklentinin, gerçekten doğrunun ne olduğunu tespit etmek için, yerine göre de  raporda yer alan olgular, rakamlar ve olaylar itibarıyla doğru olmayan hususları  düzeltmek için burada birtakım görüşmeler yapıyoruz." dedi. Suriye'deki iç savaşın tetiklediği göç dalgası konusunda BM Mülteciler  Yüksek Komiserliği (BMMYK), Kıbrıs'taki "kayıp şahıslar konusunda" Uluslararası  Kızılhaç Komitesi (ICRC), insan hakları durumuna ilişkin de BM İnsan Hakları  Yüksek Komiserliği gibi önemli kuruluşların yetkilileriyle görüş alışverişinde  bulunmak üzere Cenevre'de olduğunu dile getiren Özersay, tek görevlerinin Kıbrıs  sorunun çözmek olmadığını, ayrıca sığınmacılar, mülteciler ve kayıp şahıslar gibi  güncel konulara da çözümler üretmek gibi görevleri olduğunu ifade etti.
 
"Bir engelleme ile karşı karşıyayız"
 
Özersay, Cenevre'de farklı kurumlarla görüştüğünün ama Rum kesiminin  engellemeleriyle karşılaştıklarının altını çizerek, şöyle devam etti:  "Şunu vurgulamak istiyorum; biz bir engelleme ile karşı karşıyayız.  KKTC'nin ve Kıbrıs Türk halkının görüşlerini, önerilerini, endişelerini  beklentilerini ve taleplerini uluslararası örgütlerde, platformlarda dile  getirmeye çalışırken, Kıbrıs Rum tarafının, özellikle Kıbrıs Rum Dışişleri  Bakanlığının engellemeleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Somut bir örnek vereyim.  Biz buraya gelmeden önce, Rum tarafının Cenevre'deki Temsilciliği (bazı  kuruluşlara) birtakım mektuplar göndermiş. Yapacağımız görüşmeleri iptal  ettirmeye çalıştılar. Aslında bize göre, çağ dışı bir uygulamayla sesimizi  kısmaya, kesmeye çalıştılar. Ama başaramadılar. Biz birilerine bir şey gösterme  derdinde değiliz. Biz sadece pragmatik şekilde sorunları çözmeye çalışıyoruz."
 
Özersay, Rum kesiminin engellemelerine karşı ilgili kuruluşlarla  yapacakları görüşmeleri önceden açıklamadıklarına dikkati çekerek, "Çünkü bizim  için önemli olan bağcıyı dövmek değil üzümü yemektir, sonuç almaktır ve pragmatik  şekilde ileriye bakmaktır." diye konuştu. Rumların engelleme girişiminin samimiyeti ve mantığı olmadığını, iki  toplumun ortak problemleri bulunduğunu ve ancak diyalog yoluyla sorunların  çözülebileceğini anlatan Özersay, bu tür davranışların Kıbrıs Rum tarafının  kapsamlı çözüm ve samimiyetini sorgulamalarına neden olduğunu belirtti.
 
Özersay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz Kıbrıs Türkünün taleplerini, endişelerini, düşüncesini,  vizyonunu, perspektifini ve kendi kurumlarıyla bugüne kadar ne yaptığını ve  bugünden sonra da ne yapmayı düşündüğünü anlatmak için buralara geliyoruz.  Dolayısıyla biz orada varız, oradayız ve var olmaya da devam edeceğiz. Onun için,  Kıbrıs'ta bulunması gereken şey, her şeyden önemlisi adı ne olursa olsun barış  içerisinde bir arada var olmaktır. Bu felsefeyle önümüzdeki dönemde de sadece  Kıbrıs Rum tarafının değil, hiç kimsenin bizim sesimizi kısmasına ve kesmesine  izin vermeyeceğiz. Bu bizim vazgeçebileceğimiz bir mücadele değildir. Biz silahlı  çatışmanın olduğu 1950'li ve 1960'larda hiçbir şeyimizin olmadığı bir dönemde  bile vazgeçmedik. Canımıza, malımıza mal olmasına rağmen vazgeçmedik. Bu yüzden  görüşlerimizi aktarmaktan, imkan bulduğumuz her platformda sesimizi duyurmaktan,  kapıdan içeriye almadıklarında pencereden girmekten geri durmayacağız. Biz  yılmayız, herkes bunu bilsin."
 
"Yetkilendirilmiş şirketler görüşsün"
 
Son aylarda gündemden düşmeyen Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon yatakları  konusunda Rum kesimi ile iş birliği yapmaya hazır oldukları mesajını veren  Özersay, bölgede çatışma riskinin ortadan kaldırılması ve istikrarın sağlanması  için KKTC olarak esneklik gösterdiklerini belirtti.Kudret Özersay, bu konudaki iş birliğinin iki taraf arasında  yapılmasının şart olmadığına, "ileri bir yetkilendirmeyle" lisans verdikleri ve  verecekleri şirketler arasında da sorunun çözülebileceğine işaret etti.
 
Şirketlerin, iki toplum adına hidrokarbon yataklarına ilişkin görüşme  yapmalarının önünde hukuki engel bulunmadığına dikkati çeken Özersay, "Bu bir  çıkış yoludur. Bu bölgede yatırım yapmaya yönelmiş olan şirketler, Rum tarafına  doğru mesajı verdikleri takdirde enerji alanında bir iş birliğinin başlayacağına  ben yüzde yüz eminim. Çünkü biz pragmatik yaklaşımı şirketler üzerinden yapalım  diyerek göstermiş durumdayız." değerlendirmesinde bulundu.
 
 "Gayri adil durum Türkiye'yi iki sondaj gemisi sahibi yaptı"
 
 KKTC Dışişleri Bakanı Özersay, Ada çevresinde enerji kaynaklarına  ilişkin şunları söyledi:  "Rum kesimi liderliği defalarca, belki kendi siyasetinin bir ürünü  olarak fakat fark etmez ama uluslararası kamuoyunda açıkça bu kaynaklar Kıbrıslı  Türklere de aittir demiş durumdadır. Bu gerçeği kimse değiştiremez. Bu  açıklamalar, BM'nin raporlarına girmiş durumdadır. Avrupa Birliği'nin (AB) de  'Kıbrıslı Türkler de bu kaynakların ortağıdır ve bundan yararlanmaları gerekir'  şeklinde açıklamaları vardır. Eğer Kıbrıslı Rumlar ve uluslararası aktörler bunu  bizi yatıştırmak için söylüyorlarsa bile artık o eşik geçildi."
 
Rumlara pek çok kez hidrokarbon yatakları konusunda iş birliği yapma  çağrısında bulunduklarını anımsatan Özersay, "Ama belli bir noktaya geldikten  sonra 'gelin bunu birlikte yapalım. Eğer yapmazsanız biz de sizin yaptığınızı  yapacağız' dedik. Belki birileri bize o dönemde gülmüştü. Ama bu gayri adil  durum, Türkiye'yi iki tane sondaj gemisi sahibi yaptı." diye konuştu.  Özersay, Türkiye'nin, petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri için Doğu  Akdeniz'e gönderdiği sondaj gemileri "Yavuz" ve "Fatih"in Türkiye'de ve KKTC'de  bir neslin mürettebat alanında yetişmesini sağlayacağını vurguladı.
 
 "Yavuz ve Fatih gemileri denge oluşturdu"
 
Türkiye'nin bölgede "dengeler değişmeden ve çok geç kalmadan" yaptığı  hamlenin önemine işaret eden Özersay, "Şimdi fiilen sahadayız. Sahada olduğumuz  için de yarın, öbür gün durulması gerekiyorsa, oturulup konuşulması gerekiyorsa,  herkes duracak, herkes oturacak. İleriye gidilecekse herkes ileri gidecek.  Anlaşılacaksa, herkes bu anlaşmanın içerisinde olacak." ifadesini kullandı.
 
Özersay, "Yavuz ve Fatih" sondaj gemilerinin bölge barışı ve istikrarı  açısından bozulan dengeyi kurduğunu ve artık sahada olduklarını vurgulayarak,  Kıbrıs Rum kesimini daha rasyonel ve pragmatik davranmaya ve birlikte iş birliği  yapmaya davet etti.  KKTC ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de bir oldubittiye izin vermeyeceğine  değinen Özersay, Kıbrıslı Türklerin tartışmasız bir şekilde sahibi olduğu  alanlardaki çalışmaların engellenmesinin mümkün olamayacağını söyledi.
 
Özersay, "Türkiye'yi sahada fiilen kontrol sahibi olan, Kıbrıs Türkünü  de yine sahada aktör haline getiren nedir biliyor musunuz? Aslında Türkiye'nin  batısında Yunanistan ile yaşamış olduğu ve fiili durumlarla oluşturulan  oldubittilerle geçmişte yitirmiş olduğu birtakım yerlerdir. Yani bu tecrübe  Türkiye'yi ve Kıbrıs Türkünü de bu açıdan da biraz daha uyanık olmaya  yöneltmiştir. Geldiğimiz nokta bu anlamda kendi içinde bir iç dengeyi  barındırıyor diye düşünüyorum." diye konuştu. 
  
"Maraş'ın açılması olasılık dışı değil"
 
1974'ten beri kapalı olan Maraş'ın açılmasıyla ilgili tartışmalara da  açıklık getiren Özersay, "Yakın gelecekte Maraş'ın açılması olasılık dışı  değildir." dedi. Özersay, KKTC hükümeti olarak Maraş'ta envanter çalışması yapılması  yönünde karar aldıklarını anımsatarak, öncelikle bölgedeki mülklerin kime ait  olduğu, bu mülklerin, otellerin, evlerin ve  altyapının son durumunu tespit etmek  istediklerini aktardı.
Kapalı Maraş konusunda hükümet ortaklarıyla görüş birliği içinde  olduklarını belirten Özersay, hangi modelin kullanılacağının yapılacak envanter  çalışmasının verilerine göre ortaya çıkacağını ifade etti.

Özersay, envanter çalışmasının önümüzdeki aylarda tamamlanacağını  aktararak, şunları kaydetti:    "Bunun tespitini yaptıktan sonra, bu veriler ışığında doğru ve  uygulanabilir bir politikanın ne olduğuna o gün karar vereceğiz. Bu, evet kapalı  Maraş'ın kademeli olarak açılması noktasına da varabilir. Eldeki rakamlara  baktığımız zaman, aslında 'iyisi mi hiçbir şey yapmamak doğru olur çünkü bu bizi  bir yere götürmez' sonucuna da varılabilir. Ama çıkacak olan veriler çerçevesinde  eğer mümkünse biz eski sakinlerinin, vakıflar idaresinin mülkiyet haklarına halel  getirmeyecek bir model ile kapalı Maraş'ın artık bir askeri bölge olmaktan çıkıp,  sivil bir bölgeye dönüşmesi, orada yaşamın yeniden tesis edilmesi yönünde hükümet  olarak birtakım adımlar atmayı düşünüyoruz."
 
KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay, Cenevre  ziyaretinden önce kapalı Maraş'ı bizzat ziyaret ederek durumu görme imkanı  olduğunu hatırlatarak, geçmişten günümüze buraya ait yapılmış olan çalışmaları ve  raporları toparladıklarını, uzmanlardan oluşan bir ekip oluşturduklarını ve  ekibin tespitlerine göre politikalarını belirleyip hayata geçirme kararlılığında  olduklarını sözlerine ekledi.  Bakan Özersay, Cenevre ziyareti kapsamında, BM Cenevre Ofisine  Akredite Basın Mensupları Birliği (ACANU) tarafından düzenlenen "Kıbrıs ve Doğu  Akdeniz'de Son Gelişmeler" başlıklı basın toplantısında ve Cenevre Diplomasi ve  Uluslararası İlişkiler Üniversitesinin düzenlediği "Kıbrıs Konusunda Alternatif  Bir Yol" başlıklı konferansta da konuşmuştu.

KAYNAK: AA
YORUMLAR 2
  • Hasan 4 yıl önce Şikayet Et
    Doğu Akdeniz'e savaş uçağı yollamalı ek olarak fırkateyn yollanmalı ne olur ne olmaz.
    Cevapla
  • Ahmet 4 yıl önce Şikayet Et
    Kıbrıs açıklarında en az 50 savaş gemisi yollamalıyız her duruma hazırlık yapmak lazım bu kefereler birsey yapmadılar sondaj gemilerine
    Cevapla