Güllüoğlu neden 'Karaköy' dedi?
Karaköy Güllüoğlu'ndan baklava aldığınız zaman üzerinde 'başka şubemiz yoktur' yazar. Ancak Güllüoğlu Baklavaları her tarafta var. Peki bu firmaların birbirinden farkı ne?

İzmir Prodüktivite Merkezi ve Ege Bölgesi Sanayi Odası işbirliğiyle düzenlenen II. Aile işletmeleri Sempozyumu, Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Toplantı Salonu'nda düzenlendi. Katılımın hayli yoğun olduğu sempozyuma Karaköy Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Güllü ile birlikte İnci Holding'ten Emel İnci Önal, Nurus A.Ş.'den Birten Gökyay, TEBA Şirketler Grubu'ndan Teoman Baygan, Dimes Gıda Sanayi ve Ti¬caret A.Ş.'den Ozan Diren, Hacı Bekir Lo-kumları'ndan Doğan Şahin ve Cemilzade Şeker ve Lokumları'ndan Fatma Cemiloğlu konuşmacı olarak katıldılar.
Türkiye'nin önemli aile işletme yöneticilerini bir araya getiren sempozyumda, 'Aile İşletmelerinde Çatışma Alanları Ve Çözüm Önerileri' başlığıyla katılımcılara hitap eden Karaköy Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Güllü, kendi hatalarından ve başarılarından sorumlu olmak amacıyla Güllüoğlu adının başına Karaköy ibaresini eklediklerini ve Galata Kulesi'ni de amblem olarak seçtiklerini söyledi.
KARAKÖY GÜLLÜOĞLU BİR AİLE MÜESSESESİDİR
Aile işletmeleri denilince, bir ailenin bireyleri tarafından kurulmuş ve o ailenin kontrolünde olan işletmelerin anlaşılacağını söyleyen Nadir Güllü, 'Şu anda, istanbul'un çeşitli yerlerinde ve istanbul dışında Güllüoğlu adını taşıyan baklavacı dükkanları görmektesiniz. Bunların bir aile işletmesi çatısı altında olduğunu düşünebilirsiniz. Ama, durum böyle değildir. Bu dükkanlar, bir aile işletmesine değil, bir sülalenin mensuplarına ait ayrı ayrı işletmelere işaret etmektedir. Yani Güllüoğlu denilince, bir aile şirketi değil, sülale şirketleri akla gelmelidir. Bizim şirketimiz olan Karaköy Güllüoğlu, bu işletmelerin biridir. Tarife tam uyan bir aile işletmesidir.' şeklinde konuştu.
Karaköy Gülüloğlu'nun kuruluş sürecini tarihsel yönleriyle katılımcılara anlatan Nadir Güllü, müesseselerinin geçmişinin, Mehmet Çelebi'nin 1800'lü yıllarda, Gaziantep'te baklavacılığa başlamasına dayandığını, Mehmet Çelebi'ye de yörede 'Güllü Çelebi' dendiğini ifade etti.
Güllü Çelebi'nin oğlu Hacı Mahmut Efendi'nin baklavacılığa devam ettiğini, sonraki yıllarda dört oğlunun da baklavacı olduğunu anlatan Nadir Güllü, 'Dört karde¬şin biri, benim dedem Hacı Mustafa Efendi... Ama, dedem, kardeşleri ile anlaşmazlığa düşüp ayrı bir dükkan açmış. Erken vefat edince de, diğer kardeşler dükkana sahip çıkmışlar. Babam Hacı Mustafa Güllü, o zaman küçükmüş. Amcalarının yanında yetişip usta olunca, baba dükkanından ayrılıp, kardeşi Halit Güllü ile ortak dükkan açmış. 1949 yılında da istanbul'a gelmiş; Karaköy'de istanbul'un ilk fırınlı baklavacı dükkanını açmış. Amcam Halit Güllü Gaziantep'teki dükkanda baklavacılığa devam etmiş. Babamın amca oğlu Vasıf Güllü de, daha sonra İstanbul'a gelmiş.' ifadelerini kullandı.
MÜŞTEREK MARKA SÖZLEŞMESİ
Bütün bu dükkanların Güllüoğlu diye tanındığı halde, bu markanın Vasıf Güllü adına kayıtlı olmasının dava konusu olduğuna vurgu yapan Nadir Güllü, 'Ama marka üzerinde hak iddia edenler, 1971 yılında re'sen müşterek marka sözleşmesi ile, davayı sulhen halletmişlerdir.' dedi. [ Müşterek marka sözleşmesinin, sadece bir markanın kullanım hakkının birden fazla kişiye verilmesi ile sınırlı kalmadığını söyleyen Nadir Güllü, hak sahibi olanların müşterek markayı nasıl kullanabileceklerine dair şartları da içerdiğini anlattı.
Bu şartların bir çoğunun çok ilginç olduğunu ifade eden Nadir Güllü sözlerini şöyle sürdürdü: 'Örneğin, zorlayıcı bir neden olmadıkça müşterek marka sahiplerinin iş yerlerinde ve imalathanelerinde bulunmaları, yani işin başında durmaları şart koşulmuştur. Sözleşmeye göre, müşterek marka sahipleri, diğer hak sahiplerinin iş yerlerinden en az 100 metre uzaklıkta yeni iş yeri açabilirler, iş yeri değiştirdikleri veya işi bıraktıkları takdirde, iş yerlerini, aynı işi yapanlara devredemezler. Yeni iş yeri kiralarken, kira kontratına tahliye halinde ' iş yerinin üç yıl aynı işi yapana kiralanamayacağını şart koşacaklardır.Müşterek marka sahiplerinin birinin ölümü halinde, ancak bu iş ile iştigal edebilecek erkek çocukları müşterek markayı kullanabilir. Müşterek marka sahipleri
müşterinin talep ettiği malın tamamını veremediği takdirde, noksan kısmını diğer müşterek marka sahibinden temin eder.'
İŞİN BAŞINDA DURMAK ESASTIR
Müşterek Marka Sözleşmesi'nin bazı maddelerinin de farklı müesseselerde geçerli olduğunu hatırlatan Nadir Güllü, 'Örneğin bizim müessesede işin başında durmak esastır. Babam, 80 yaşına yaklaştığı halde her gün katlı otopark altındaki meşhur dükkanımızda ikindiye kadar kasa ba¬şında oturmaktadır. Ben, her sabah imalathaneye girerim. Öğleden sonra da katlı otopark altındaki dükkanda bulunur, müşteriler ile bizzat ilgilenirim.' dedi.
KENDİ MARKAMIZI OLUŞTURDUK
Beş parmağın beşinin bir olmadığı gibi, sülale mensuplarının, hatta kardeşler arasında anlayış farkları bulunabileceğine işaret eden Nadir Güllü, 'Aynı adı taşıdığımız için, bu farklardan dolayı, bazen çok zarar görüyoruz. Bizde, sadece kendi hatalarımızdan sorumlu olmak ve doğru, güzel işlerimizin başkalarınca istismarını önlemek için, Güllüoğlu adının başına Karaköy ibaresini ekledik; Galata Kulesi'ni de amblemimiz yaptık. Böylece, Güllüoğlu adını taşıyan diğer müesseselerden ayrı bir kurumsal kimlik kazanma yoluna girdik.' şeklinde konuştu.
Kendisinin, Karaköy Güllüoğ-lu'nda 2. kuşağı, Güllüoğlu baklavacılık ge¬leneğinde ise 5. kuşağı temsil ettiğinin altını çizen Nadir Güllü, 'Benden sonra aile işletmemizin, hiçbir bölünmeye uğramadan, daha nice 5 kuşak yaşayacağına ina¬ıyorum. Buna zemin hazırlamak için, şirketimizin kurumsallaşmasına özel bir önem vermekteyim.' ifadeleriyle konuşmasını noktaladı.
Kaynak: Tatlı Hayat dergisi