Türkiye’de saklı 3,5 trilyon dolarlık hazine: Türkiye'yi zengin eder
Türkiye'de 3,5 trilyon dolarlık yer altı serveti bulunuyor. Madencilik sektörü, izin süreçlerinin hızlandığı ve yatırım ortamının netleştiği yeni bir mevzuatla dışa bağımlılığı azaltacak üretim seferberliği çağrısı yapıyor.
Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, Türkiye’de 3,5 trilyon dolarlık yer altı servetinin ekonomiye kazandırılmayı beklediğini belirterek, “Madencilikte yatırım ortamının öngörülebilirliğini artıran, izin süreçlerini hızlandıran ve kurumlar arası koordinasyonu güçlendiren bir mevzuat yapısına ihtiyaç var” dedi.
Türkiye maden rezervi açısından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alırken, âdeta büyük bir servetin üzerinde oturuyor.

Türkiye dünyada madencilikte adı geçen 168 ülke arasında maden çeşitliliğinde 8’inci, rezervde 22’nci ve değerde 28’inci sırada yer alıyor. Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, Türkiye’de 3,5 trilyon dolarlık yer altı servetinin ekonomiye kazandırılmayı beklediğini söyledi.
Tüm ülkelerin amacı Çin'in tekelini kırmak:Dünyanın peşindeki maden için Türkiye'ye teklif
Yılmaz, Türkiye’de madenlerin ekonomik bağımsızlık açısından son derece önemli olduğunu belirterek, “Madenciliğin önüne sürekli engeller çıkarmak yerine, bu sektörün gelişimi için ülke olarak bir üretim seferberliği başlatmalıyız. Unutulmamalı ki, madenciliği engellemeye çalışmak, bu ülkeye vefasızlık yapmak demek. Kendi kaynaklarımızı üretmeyip dışarıya bağımlı kalırsak ülkemize çok büyük zarar veririz. Bugün ülkemizin dış ticaret açığının yaklaşık 60 milyar dolarlık kısmı madencilik ürünlerinden kaynaklanıyor. Yani madencilikte atacağımız her doğru adım, dışa bağımlılığı azaltan, ülkemizin cari açığını doğrudan düşüren bir adım olacak” dedi.
“KAMU YARARI TANIMI GÜÇLENDİRİLMELİ”
2025 yılında sektörün hem ekonomik hem de yapısal dönüşüm açısından önemli ilerlemeler kaydettiğini dile getiren Yılmaz, “Bu çerçevede 2026 yılında en kritik başlık, yatırım ortamının öngörülebilirliğini artıran, izin süreçlerini hızlandıran ve kurumlar arası koordinasyonu güçlendiren bir mevzuat yapısının tamamlanması olacak. 2025 yılında orman izinlerinin dijitalleşmesi ve izin sürelerinin kısaltılması önemli bir iyileşme sağladı. Ancak, madenciliğin diğer arazi kullanım türleri karşısında hukuki statüsünün netleşmesi, ‘kamu yararı’ tanımının güçlendirilmesi ve ÇED-mera-orman süreçlerinin tam entegrasyonu sektörün 2026’daki temel beklentisi” diye konuştu.
“SORUMLULUĞA HAZIRIZ”
Nadir toprak elementlerinde teknolojiye sahip ülkelerle çeşitli işbirliklerine giderek ayrıştırmadan nihai ürün imalatına kadar bütün aşamaların Türkiye’de gerçekleştirilmesine yönelik adımların önemli olduğunu söyleyen Yılmaz, “Bilindiği gibi; elektrikli araçlar, batarya teknolojileri, savunma sanayii ve yarı iletken üretimi gibi sektörler madenlere bağımlı. Arama, üretim, işleme ve ileri teknoloji ürün üretimini içine alan ‘tam bir değer zinciri’ yaklaşımına ihtiyaç var. Bu konuda da 2026 yılında gerekli adımların atılmasını umuyoruz. Kritik minerallerde, özellikle de bor, bakır, altın ve nadir toprak elementlerinde yatırımların hızlanması, Türkiye’yi enerji dönüşümü ve yüksek teknoloji üretim zincirlerinde daha güçlü bir konuma taşıyabilir. 694 milyon tonluk rezervin ekonomiye kazandırılmasına yönelik gelişmeler bu düşüncemizi destekliyor. Türkiye, sahip olduğu potansiyeli doğru stratejiyle yönlendirdiği takdirde hem altın hem kritik minerallerde ithalatı azaltan, ihracatı büyüten ve yüksek katma değer üreten bir ülke hâline gelebilir. Biz de TMD olarak, bütün üyelerimizle birlikte bu dönüşümün her aşamasında sorumluluk almaya hazırız” ifadelerini kullandı.
300 MİLYAR DOLARLIK ALTININ ÜZERİNDE OTURUYORUZ
Altında yerli üretimin önemine dikkat çeken Yılmaz, “Türkiye her yıl altın ithalatına 20 milyar dolar para ödüyor. Bu yüzden altında önceliğimiz yerli üretimin artırılması olmalı. Türkiye’nin 6 bin 500 tonluk altın potansiyeline rağmen bugün ancak 30-32 ton üretilebiliyor. Yer altında duran 5 bin tonluk potansiyelin bugünkü piyasa değeri 300 milyar doların üzerinde. Bizim de bu doğrultuda orta vadeli hedefimiz, izin süreçlerindeki iyileşmenin de katkısıyla, altın üretimini kademeli olarak 100 ton bandına taşımak” dedi.

"KRİTİK MİNERALLER BAŞKANLIĞI" KURULSUN
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan, Türkiye’nin nadir toprak elementleri (NTE) ve kritik mineraller rezervinin geleceğin teknolojilerine yön verecek potansiyele sahip olduğunu belirterek, “Kritik Mineraller Teknoloji Enstitüsü” veya “Kritik Mineraller Başkanlığı” kurulmasını önerdi.
NTE ve kritik minerallerin jeopolitik öncelikleri de yeniden şekillendirdiğini vurgulayan Kırşan, “Yeni bir sanayi devriminin tam ortasındayız. Mineraller yeni petrol hâline bürünüyor. Bundan sonraki düzen mineral ekonomisine dayalı olacak. Çin kritik minerallerin küresel üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini kontrol ediyor. Maden potansiyeli açısından Türkiye ön plana çıkıyor. Kamu kuruluşları ve üniversiteler bünyesinde yapılan NTE ve kritik mineraller çalışmalarının koordineli şekilde yürütülmesi için bir ‘Ulusal Kritik Mineraller Strateji Belgesi’ hazırlanarak ‘Kritik Mineraller Teknoloji Enstitüsü’ veya ‘Kritik Mineraller Başkanlığı’nın kurulması isabetli olacaktır” dedi
-
Ufuk 10 dakika önce Şikayet EtKime peşkeş çekerler dersiniz.Beğen
-
durmuş 32 dakika önce Şikayet Etharfiyat işi kesin bizdeBeğen Toplam 1 beğeni
-
Hilmi 42 dakika önce Şikayet EtBir Amerikan şirketine peşkeş çekmek lazımBeğen Toplam 3 beğeni
-
Mıhçı 42 dakika önce Şikayet EtMilyar dolarlık madenleri milyon dolarlıj karla veren zihniyeti kıjıyorum. Vatandaşında ortak olacağı maden çıkarma firması devlet öncülüğünde kurulsun işlenilsin kâr payı vatandaşa verilsin.Beğen Toplam 4 beğeni
-
Ofli 49 dakika önce Şikayet EtOnlari da calmasinlarBeğen Toplam 3 beğeni