Prof. Karasu: Tazminat davalarında doğrudan temyiz yoluna başvurma imkanı getirilmeli
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rauf Karasu, tazminat davalarının yargılama sürelerinin kısalması konusunda önemli değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’de insan hakları anlamında yaşanan en önemli sorunlardan biri de davaların çok uzun sürmesidir. Mahkemelerin çözmekle yükümlü oldukları dava sayısının çok fazla olması ve dava konusu uyuşmazlıkların özel uzmanlık gerektirmesi nedeniyle bilirkişilerin görevlendirilme zorunluluğu, yargılama sürecini çok uzatmaktadır. Bu durum vatandaşların dava açmaları halinde haklarını çok geç elde etmesine neden olmaktadır. Uzun süren yargılama nedeniyle hak sahiplerinin haklarına çok geç kavuşması, onların dava açma azmini de kırmakta ve hak sahipleri dava açmaktan vazgeçmektedir. Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir.
Bilindiği üzere ilk derece mahkemeleri ile Yargıtay arasında görev yapan Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM) diğer adıyla İstinaf Mahkemeleri kuruldukları günden bu yana tartışılmaktadır. Bu mahkemeler Yargıtay’ın iş yükünü azaltmak ve hak sahiplerinin hakkına daha kısa süre içinde kavuşması için kuruldu. İstinaf Mahkemeleri istinafta kesinleşen davalar açısından bu amaca hizmet etmekle birlikte, istinaf mahkemelerinden sonra temyiz yoluyla Yargıtay’a giden davalarda yargılama sürelerinin çok daha fazla uzamasına neden olmaktadır. Değeri genelde yüksek olan tazminat davalarının hem ilk derece mahkeme aşaması hem de istinaf aşaması çok uzun sürmektedir. Zira bu davalar bilirkişi incelemesi gerektirmekte ve çoğu zaman da bir raporla uyuşmazlık çözülememekte, ikinci heyet raporu ve ek raporlar alınmak zorunda kalınmaktadır. Özellikle haksız fiil sonucu mağdur olan kişilerin bedensel zararlarının tazminine ilişkin davaların bir an önce sonuçlanması çok önemlidir. Haksız fiil sonucu sakat kalarak çalışma gücünü kaybeden, ekonomik geleceği sarsılan, ölüm nedeniyle desteğini kaybeden kişilerin uzun süren davaların sonucunu beklemeye tahammülleri yoktur. Nitekim TBK m. 76, bedensel zarar görenlerin en kısa süre içinde tazminat alacağına kavuşması ihtiyacını dikkate alarak hâkime, bazı şartların varlığı halinde istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebileceğini öngörmüştür. Söz konusu hükme göre, “zarar göre iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir. Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir”.
Üç dereceli yargılama sisteminin iyi işlemesi ve davaların makul süre içinde sonuçlanması için özellikle büyük şehirlerdeki İstinaf Mahkemelerinin daire ve üye sayıları artırılmalıdır. Bu illerde çok uzun süren istinaf aşamasının dört aya düşürülmesi hedeflenmelidir. Özellikle İstinaf Mahkemelerinde bedensel zararların tazmini davalarına bakan dairelerin üye sayısı artırılmalıdır. Bu önerimiz kabul görmez ise başka bir çözüm olarak bedensel zararların tazmini davalarında istinafa götürülmeden, atlamalı temyiz gibi doğrudan Yargıtay’a götürme imkanı getirilebilir. Yapılacak bir düzenleme ile belli bir değerin altındaki tazminat davalarına eskisi gibi yine istinaf yoluna başvurma zorunluluğu getirilmeli ve bu davalar istinaf mahkemesinde kesinleşmelidir. Ancak değeri itibariyle istinaf mahkemesinde zaten kesinleşmeyen, dolayısıyla istinaftan sonra temyize tabi olan tazminat davaları için istinaf yoluna başvurmadan doğrudan Yargıtay’a götürme imkanı getirilmelidir. Yapılacak bu değişikliklerle birlikte Yargıtay’ın ilgili dairelerinin üye sayıları da artırılırsa davaların çok daha kısa sürelerde sonuçlanması sağlanacaktır.