Deutsche Bank, OECD ve Fitch'ten Türkiye açıklaması!

Deutsche Bank, OECD ve Fitch'ten peş peşe Türkiye açıklaması geldi. Açıklamalarda Türkiye ekonomisine ilişkin pozitif görüşler yer alırken asgari ücret ve enflasyon tahmini yer aldı.

GİRİŞ 04.12.2024 18:51 GÜNCELLEME 04.12.2024 18:51
Bu Habere 25 Yorum Yapılmış

Deutsche Bank, Türkiye ekonomisinin yumuşak iniş yolunda olduğunu ve bu yıl ekonomik büyümenin yüzde 2,9 seviyesinde gerçekleşmesinin ardından 2025'te yüzde 2,8 olacağını öngördüğünü bildirdi.

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasalara odaklanılan raporda, 2025'in zorlu ve muhtemelen çok daha belirsiz geçeceği öngörüldü.

Gelişmekte olan ülke varlıklarında beklenen getirilerin dağılımında, çoğunlukla ABD'deki politika değişikliğinden kaynaklı olumsuz etkiler beklendiği kaydedilen raporda, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin artan gümrük tarifelerinden para politikası gevşeme döngüsündeki olası aksaklıklara kadar birçok olumsuz değişime maruz kalabileceği belirtildi.

DEUTSCHE BANK: TÜRKİYE EKONOMİSİ YUMUŞAK İNİŞ YOLUNDA

Türkiye ekonomisi, "Türkiye: İstikrara Giden Kademeli Yol" başlığıyla değerlendirildi.

Raporda, Türk ekonomisinin yumuşak iniş yolunda olduğuna dikkat çekilerek, bu yıl ekonomik büyümenin yüzde 2,9 seviyesinde olacağı öngörüldü.

Bu durumun ekonomideki "kademeli soğumayı" teyit ettiği aktarılan raporda, sıkı parasal koşulların tüketim ve yatırım talebini kısıtlaması nedeniyle ekonominin 2025'in ikinci yarısına kadar potansiyelinin altında büyümesinin beklendiği ifade edildi.

Bu kapsamda gelecek yıl ekonomik büyümenin yüzde 2,8 olacağının öngörüldüğü raporda, iç talepteki toparlanmanın 2026'da güçlenen taleple birleşmesi, Türkiye ekonomisinin daha güçlü bir büyüme kaydederek uzun vadeli eğilimine yaklaşmasının beklendiği bildirildi.

Raporda, söz konusu büyüme tahminlerinin enflasyonun düşürülmesine öncelik veren ortodoks ekonomi politikalarının devam edeceğini varsayarak yapıldığı ancak politikalarda daha destekleyici bir duruşa geçişin daha güçlü bir büyümeyi sağlayabileceği kaydedildi.

DEZENFLASYON SÜRECEK

İç talepteki zayıflama, enflasyon beklentilerindeki iyileşme ve Türk lirasındaki reel değerlenmenin enflasyonu düşüş eğiliminde tutması nedeniyle dezenflasyonun gelecek yıl da devam etmesinin beklendiği raporda, şu değerlendirmeye yer verildi:

"Maliyet baskıları, enflasyon beklentileri ve iç talep, enflasyondaki düşüşün kademeli olarak devam edeceğine işaret ettiğinden, enflasyondaki düşüşün süreceğine dair yapıcı görüşümüzü koruyoruz. Asgari ücretin yıl başında yüzde 30 seviyesinde artırılacağı ve herhangi bir ara ayarlama yapılmayacağı varsayımıyla, 2024 yıl sonu enflasyonunun yüzde 45'e, 2025 yıl sonunda ise yüzde 25,4'e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte, beklenenden daha az mali politika desteği, varsayılandan daha büyük bir asgari ücret artışı ve iç talepte daha kademeli bir yavaşlama dahil olmak üzere tahminimize yönelik yukarı yönlü riskler devam ediyor ve bu da 2024'ten sonra daha kalıcı enflasyonist baskılara neden olabilir. Mevcut politika çerçevesinin sürdürülmesi halinde, enflasyonun 2026 yılı sonuna kadar yüzde 20'nin altındaki seviyelere gerileyebileceğine inanıyoruz."

Raporda ayrıca, baz senaryoda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) aralıkta 250 baz puan faiz indirimine gideceğinin beklendiği kaydedilerek, "Mevcut reel faiz tamponunun TCMB'nin politika faizini gelecek yıldan önce indirmeye başlaması için alan bıraktığına inanıyoruz. 2025'te, enflasyondaki düşüşün devam etmesi nedeniyle gevşeme döngüsünde kademeli ve temkinli bir yaklaşım bekliyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Bu kapsamda politika faizinin 2025'in ilk yarısında yüzde 37,5'e, yıl sonunda ise yüzde 30'e gerilemesinin beklendiği aktarılan raporda, "Temel senaryomuz bu olmasa da TCMB, gevşeme döngüsünü yumuşatmak için toplantı başına 250 baz puandan daha yavaş bir hızda faiz indirimi yapmayı da düşünebilir. TL mevduat hedefleri ve kredi tavanları gibi makro ihtiyati politikaların, gevşeme döngüsü sırasında finansal koşulları yönetmek için 2025 yılına kadar devam etmesini öngörüyoruz." tespiti yapıldı.

OECD'DEN TÜRKİYE TAHMİNİ

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), küresel ekonominin bu yıl yüzde 3,2 büyüyeceğini öngörürken, Türkiye'de ekonomik büyümenin yüzde 3,5 olmasını bekliyor.

OECD'nin Ekonomik Görünüm Raporu yayımlandı. Buna göre, enflasyonun ılımlı seyretmeye devam etmesi ve ticaretteki canlanmayla, küresel ekonomi birçok belirsizliğe rağmen dirençli olmayı sürdürüyor.

Tüketici güveni birçok ülkede henüz salgın öncesi seviyelere ulaşmamış olsa da enflasyondaki düşüş reel hane halkı gelir artışı ve harcamalarını destekliyor. İş gücü piyasası üzerindeki baskılar hafiflemeye devam ederken, işsizlik genel olarak düşük seyrediyor.

Reel faiz oranları kısıtlayıcı kalmaya devam ediyor ancak düşük nominal getiriler, faize duyarlı konut ve kredi piyasalarında bazı erken canlanma işaretleri yaratıyor. Hizmet sektörlerinde süren baskılara rağmen birçok gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa ekonomisinde manşet enflasyon hedef seviyeye döndü.

Bu kapsamda OECD, küresel ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 3,2, 2025 ve 2026'da yüzde 3,3 olacağını tahmin ediyor. Böylece, dünya ekonomisinin gelecek 2 yılda genel olarak stabil bir büyüme seviyesini koruması bekleniyor.

OECD, mayısta yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu'nda, küresel ekonomik büyümeyi bu yıl ve 2025 için sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 3,2 olarak öngörmüştü.

Kurum, eylülde yayımladığı geçici ekonomik görünüm raporunda da küresel ekonominin bu yıl yüzde 3,1 büyüyeceğini tahmin etmiş, 2025'e ilişkin öngörüsünü de yüzde 3,2 olarak belirlemişti.

Böylece OECD, her iki yıla ilişkin büyüme öngörüsünü önceki tahminlerine göre, yüzde 0,1 yukarı yönlü revize etti.

TİCARETTE KORUMACI POLİTİKALARA İLİŞKİN UYARI

Bu yıl ABD ekonomisinin yüzde 2,8 ve 2025'te yüzde 2,4, Çin ekonomisinin ise sırasıyla yüzde 4,9 ve yüzde 4,7 büyüyeceği tahmin ediliyor.

OECD, ticarette korumacı politikalarda artışa ilişkin uyarıda bulundu. Ticaret politikası belirsizliği son yıllarda artarken, büyük ekonomiler tarafından uygulanan bu ithalatı kısıtlayıcı önlemlerin sayısında süregelen bir artış gözleniyor.

Küresel ticaret kısıtlamalarının artması ithalat fiyatlarını yükseltirken, işletmeler için üretim maliyetlerini artırma ve tüketiciler için yaşam standartlarını düşürme riski oluşturuyor.

TÜRKİYE İÇİN BU YILA İLİŞKİN BÜYÜME TAHMİNİ HAFİF YÜKSELDİ

Gerekli makroekonomik istikrar politikalarının iç talebi yavaşlatması nedeniyle Türkiye ekonomisinin ise bu yıl yüzde 3,5 ve 2025'te yüzde 2,6 büyüyeceği öngörülüyor. Bu oran 2026 için ise yüzde 4 olarak tahmin edildi.

OECD, mayıstaki raporunda, Türkiye ekonomisinde büyümenin bu yıl yüzde 3,4 ve 2025'te yüzde 3,2 olacağını tahmin etmişti.

Kurum eylüldeki değerlendirmesinde ise Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,2 ve 2025'te yüzde 3,1 büyüyeceğini öngörmüştü.

EKONOMİK BÜYÜME ILIMLI SEYREDECEK, PARA VE MALİYE POLİTİKASI ROTASINDA KALMALI

Rapora göre, Türkiye'de sıkılaşan finansal koşullar ve devam eden mali konsolidasyon, hane halkı tüketimini sınırlandıracak. Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinin etkileri geçtikçe, yatırım ve kamu tüketimi de yavaşlayacak.

Ancak dış ortamdaki iyileşme ve uluslararası turizmde devam eden canlanmayla, Türkiye'nin ihracatının artması bekleniyor.

Türkiye'de cari işlemler dengesi ekonomik büyümenin itici güçlerinin yeniden dengelenmesi, turizmdeki olumlu görünüm ve Sakarya sahasındaki doğal gaz üretimiyle iyileşme gösterdi. Döviz rezervleri artarken, para ve maliye politikasının sıkı kalmaya devam edeceği öngörülüyor.

OECD'ye göre, para ve maliye otoritelerinin her ikisi de Türkiye ekonomisini sürdürülebilir bir patikaya oturtmak için politikaları sıkı tutma yönünde kararlılıklarını yineledi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politika faizini yüzde 50'de tutarken, fiyat istikrarı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacağını belirtti.

Bu kapsamda, Türkiye'de ekonomik büyüme ılımlı seyredecek. Enflasyonu kontrol altına almaya yönelik tedbirler etkisini gösterecek ancak enflasyon kademeli şekilde düşecek. OECD, Türkiye'de enflasyonun yıllık ortalamada 2025'te yüzde 30,7 olacağını, 2026'da ise bu oranın yüzde 17,2'ye gerileyeceğini öngördü.

Rapora göre, iyileşen uluslararası havadan tam olarak faydalanabilmek için yetkililerin, enflasyon hedeflere ulaşma yolunda sağlam bir şekilde ilerleyene kadar makroekonomik istikrar politikalarını sürdürmesi gerekiyor.

İstikrarlı ve öngörülebilir bir politika çerçevesi, istikrarlı bir makroekonomik ortamla birlikte uluslararası yatırımları önemli ölçüde çekebilir. Yapısal reformlar bu istikrar çabalarını daha da destekleyebilir ve uzun vadeli büyümeyi artırabilir.

FİTCH: TÜRKİYE'DE DIŞ KIRILGANLIKLAR AZALIYOR, PİYASA ALGISI İYİLEŞİYOR

Fitch Ratings, Türkiye'de 2025'te sıkı para politikası koşullarının sürdürülmesine bütçe açığında önemli bir azalma ve rasyonel gelir politikaları eşlik edeceğinden, politika tutarlılığının artmasının beklendiğini bildirdi. 

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Doğu Avrupa ekonomilerinin 2025 görünümüne ilişkin yayımladığı analizinde, söz konusu ülkelerde iyileşen ekonomik büyüme beklentilerinin, zayıf kamu maliyesi ve yüksek jeopolitik risklerle dengeleneceğini öngördü.

Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelerin de yer aldığı analizde, Türkiye'nin ekonomi politikalarındaki dengelenmenin dış kırılganlıklarda belirgin bir azalma ve piyasa algısında iyileşme sağladığı kaydedildi.

2025’TE MALİ SIKILAŞMA VE TUTARLILIK BEKLENİYOR

Yüksek ve nispeten yapışkan enflasyonun düşürülmesi için politikalarda kararlılığın sürmesi ve para politikasında kademeli bir gevşemeye gidilmesi gerektiği belirtilen analizde, "Türkiye'de geleneksel politikaların uygulanması, dış kırılganlıkları ve cari açığı azaltırken, uluslararası rezervlerde önemli bir iyileşme sağladı. Bununla birlikte, enflasyon hala yüksek ve yapışkan. Bu durum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın 2024-2026 enflasyon tahminine de önemli bir yukarı yönlü revizyonla yansıdı. 2025 için, sıkı para politikası koşullarının sürdürülmesine bütçe açığında önemli bir azalma ve rasyonel gelir politikaları eşlik edeceğinden, politika tutarlılığının artmasını bekliyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Analizde, Doğu Avrupa bölgesinde 2025'te izlenecek gelişmeler arasında Türkiye'nin yeniden dengelenme süreci ve politikalarının devamlılığı, enflasyonu düşürme, para politikasının güvenirliğinin yeniden inşasına devam etme ve dış finansmana erişimdeki iyileşmenin sürdürülmesi yer aldı.

KAYNAK: AA
Emrullah Koçin Haber7.com - Editör
Haber 7 - Emrullah Koçin

Editör Hakkında

2017'de İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Meslek hayatına ilk olarak Genç Dergi'de başladı. Daha sonra Sadece haber.com'da internet haberciliğine başladı. 2019 yılında Haber7.com ailesine dahil olan Koçin, ''Ekonomi ve Otomobil Editörü'' olarak meslek hayatına devam etmektedir.
YORUMLAR 25
  • FATİH HAKSEVER 12 dakika önce Şikayet Et
    maaşı yüz bin lira, ikiyüz bin lira, üç yüz bin lira, bir milyon lira olanlar hatta dolar Euro üzerinden maaş alanlar lütfen asgari ücret için konuşmasın... çok komik ve aşağılayıcı oluyor...
    Cevapla
  • Rıza 24 dakika önce Şikayet Et
    Asgari ücret enflasyona sebep oluyor gibi saçma sapan bir algı oluşturlmaya çalışılıyor.. Enflasyonun sebebi üretim eksikliğidir ihracat gelirlerinin ithalat giderlerinden fazla olmasıdır , cari açıktır.. durum böyle iken yüzde yüz enflasyonun olduğu bir yerde yüzde 40 enflasyon var demek enflasyon artmasın diye yetmezmiş gibi % 25 asgari ücrete zam yapmak en hafif tabir ile ayıptır..
    Cevapla
  • mandıra filozofu 54 dakika önce Şikayet Et
    dış güçler..
    Cevapla
  • İşte Öyle 58 dakika önce Şikayet Et
    Acaba bizim ziraat bankası almanların asgari ücreti konusunda hariçten gazel okuyor mu? Hayır yani bu asgari ücret bu gavurları neden bu kadar çok ilgilendiriyor? Yetmeyen yerini mi yetirecekler yoksa çok fazla oldu indirin lan mı diyecekler? Neden bu işgüzarlık acaba? Kıskançlık mı yoksa? Kıskanmaları !!! gerçek mi oldu acaba? Sahi neden?
    Cevapla
  • Türkiyecumhuriyeti 1 saat önce Şikayet Et
    Enflasyon, menflasyon hepsinin kalıdırılması, Asgari ücretin en düşük memur maaşına bağlanması, nitelikli işçilerin asla asgari ücretle çalıştırılamaması anayasa ile hüküm altına alınması gerekiyor. Böylece her yıl yapılan saçma ve gündem değiştirme amaçlı aynı zamanda fırsatçılara gün doğuran ve sonucu her zaman işverene yarayan bu toplantılara gerek kalmaz.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle