Merkez'in rezervleri neden azaldı?

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ulusoy, son günlerde Merkez Bankası rezervleri üzerinden başlatılan tartışmalarla ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Merkez'in rezervleri neden azaldı?
Merkez'in rezervleri neden azaldı?
GİRİŞ 24.02.2021 13:09 GÜNCELLEME 24.02.2021 17:22

İşte Ulusoy'un o yazısı;

Son günlerde; ekonomik olmanın ötesine taşınan, siyasete malzeme olarak kullanılmaya çalışılan Merkez Bankası rezervlerindeki kayıplar tartışılmaktadır.

Tartışmaların odağında ekonomi politikasındaki yanlışları dile getirmekten (sorumlu muhalefet) daha çok siyasi rant devşirmek düşüncesi olduğu görülmektedir.

İşin aslı, Merkez Bankası’nın konumu gereği sahip olduğu özerk yapı, Hazine ve Maliye Bakanı’nın Merkez Bankası’ndaki kayıplardan (rezerv azalışı) sorumlu tutulmasını ilk bakışta tutarsız kılıyor.

**

Merkez Bankası periyodik olarak bilançolarını, rezervlerindeki değişimleri, brüt ve net rezervleri açıklamaktadır. Kayıp ya da kazançlar açık şekilde izlenebilir.

Merkez Bankası 2006 yılından sonra enflasyonu hedeflemesi esaslı bir politika izliyor. Dolayısıyla döviz kuru hedefi yok. Fakat döviz kurlarındaki oynaklığın doğrudan enflasyonla ve diğer makro göstergelerle etkileşimi istikrarlı bir kur politikası izlenmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle kur istikrarı sağlamak için faizlerle ve döviz alım satımı ile piyasaya müdahale ediyor.

İşin aslı; dış ticaret fazlası-cari fazla vermeyen ülkenin rezervi olmaz. Rezerv birikimi ya da yetersizliği doğrudan sermaye hareketleriyle ilgili.

Merkez bankası döviz hareketlerinin ve finansal işlemlerin sağlıklı yapılabilmesi, işlemlerde asgari güven tesis edilmesi için belirli düzeyde rezerv tutuyor. Sermaye giriş çıkışlarına göre de rezervlerde artış ya da azalış söz konusu oluyor.

**

Bakan Albayrak’ın göreve başladığı 10 Temmuz 2018 ile 10 Kasım 2020 tarihleri arasındaki Merkez Bankası brüt rezervlerine bakıldığında; yaklaşık 20 milyar dolar civarında bir azalma görülecektir (101 milyar dolardan 82 milyar dolara gerilemiş). Bu gerilemede temel faktör cari açığın finansmanında (net yabancı sermaye girişleri olmadığından) Merkez Bankası rezervlerinin kullanılmasıdır. Yine, kurları tutabilmek için kamu bankaları kanalıyla piyasaya döviz verilmesi dolaylı olarak rezervleri azaltmıştır.

Burada ekonomi politikası tercihleri (enflasyon yerine büyüme ve istihdam önceliği) tartışılabilir. Döviz talebini önlemek için piyasaya döviz satışı yanlış değerlendirilebilir. Ama bir bakanın uyguladığı politikalar neticesinde ortaya çıkan olumsuz gelişmelerin faturasının (özerk bir yönetime sahip TCMB’nın rezerv kaybını) bir bakana çıkartılması en hafif deyimle insafsızlıktır (o dönemdeki konjonktürü, yaşanan ekonomik türbülansı, uluslararası finansın ekonomiyi boğma girişimlerini – Financial Times gibi alakasız bir kurumun Nisan 2019 tarihinde TCMB’nın rezervleri gösterildiğinden daha az çıkışını yaparak algı oluşturmasını- iyi hatırlayalım)

**

Brüt rezervlerin bir kısmının altın ve yabancı para varlıklarından, bir kısmının banka mevduat karşılıklarından ve swap anlaşmalarından geldiği açık olarak bilinmektedir. Hatta bazı hesaplamalarla net rezervlerin negatif olduğu noktasında açıklamaları var. Bakış açısına göre bunun taşıdığı riskten bahsedilebilir.

Sonuçta brüt rezervler Merkez Bankası istediği anda kullanabileceği rezervlerdir. Merkez Bankası kâr amaçlı ticari bir kuruluş değildir.

Merkez Bankası ekonomik istikrara, ekonomik büyümeye, genel makroekonomik hedeflere ulaşılmasına ve ekonomik faaliyetlerin –özellikle uluslararası faaliyetler- yardımcı olmak için para politikası araçları ile piyasaları gözeten, gereğinde müdahale yapan bir kurumdur.

**

Eski ekonomi yönetiminin uyguladığı politikalar (konjonktür farkını da dikkate almalıyız) ekonominin kırılganlığını ve bunun yansıması olarak dış piyasalarda CDS -risk primini (dolayısıyla borçlanma maliyetleri) artırmıştır. Yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı politikalara olan güvenle CDS primlerinde 500 puanların üzerinden 300 puanlara gerilemeye neden olmuştur.

Bu iyileşmeyle beraber yabancı sermaye girişleri (portföy yatırımı) artmış ve döviz kurları gevşemiştir.

Söylemek istediğimiz; siyasetin, özellikle de muhalefet yöneticilerinin daha objektif, eleştirilen konularla ilgili teknik ve detaylı bilgilendirme yaparak eleştiri getirmeleri; hem sorumlu muhalefet hem de eksikliklerin-hataların düzeltilmesi anlamında gereken-doğru davranış olacağıdır.

Burada bir başka önemli konu da bu spekülatif sürece Merkez Bankası’nın periyodik duyurular dışında cevap vermeyi düşünmemesidir. Muhalefetin söylediği gibi 128 milyar dolar rezerv kaybı gerçekten var mıdır? Varsa bu kayıp hangi amaçla, hangi zaman periyodunda, hangi işlemler sonucu ortaya çıkmıştır? Bu açıklamayı şeffaflık ve bilgi edinme adına hem Merkez Bankası yönetimden hem de muhalefetten (iddia ettikleri 128 milyar dolara nasıl ulaşılmış) beklemekteyiz.