ASRİAD’dan “Ekonomide Toplumsal Duyarlılık” Talebi

ASRİAD Genel Başkanı Adnan Danışman, ekonomide kapsamlı bir toplantı yapılacağı bilgisi üzerine ekonomide oluşan toplumsal duyarlılıkla ilgili beklentilerini paylaştı. Yapılacak olan ekonomi toplantısında ASRİAD olarak önerdikleri hususlara da hassasiyet gösterilmesi ve kalıcı çözümler için gayret gösterilmesinin son derece önemli olduğu ifade edildi.

ASRİAD’dan “Ekonomide Toplumsal Duyarlılık” Talebi
ASRİAD’dan “Ekonomide Toplumsal Duyarlılık” Talebi
GİRİŞ 17.08.2020 15:26 GÜNCELLEME 17.08.2020 15:26

Adnan Danışman’ın yaptığı açıklama şu şekilde:

Ekonomide, 2018’in Ağustos ayında döviz türbülansı ile başlayan hassasiyet farklı boyutları da içine alarak devam etmektedir. Dövizin tetiklemesiyle başlayıp faizlere sıçrayan ve bağlantılı olarak enflasyonu etkileyen durum giderek ekonominin her tarafını kuşatacak hale dönüşmüştür.

İşlerin tam kontrol altına alınma sürecinin başladığı 2020’nin ilk aylarında bu sefer korona pandemisi ile yüz yüze geldik. Böylece kırılgan yapımız çok daha zor bir durumla karşı karşıya kaldı. Korona sürecinin yönetimi için bir kısım tedbirler devreye alınmış olsa da zaten sıkıntıda olan ekonomik tablolar biraz daha bozulmaya devam etmiştir. Son zamanlarda gelen bazı iyi rakamlar ekonominin düzelme işareti olarak algılanmasına yeterli olacak düzeyde değildir.  

Ekonomi yönetiminin bu günlerde kapsamlı bir toplantı yaparak ülke ekonomisini masaya yatıracağı haberleri üzerine toplumsal hassasiyeti vurgulamak ve yaşanan zorluklara dikkat çekmek açısından meseleyi maddeler halinde paylaşmayı gerekli gördük:

Ekonominin çok önemli bir boyutunun psikolojik olduğu bilinen bir gerçektir. Zira ekonomi ile ilgili kararların arka planında fizibilite yanında ciddi bir hissiyat yatar.  Konumuz itibariyle bakıldığında ciddi anlamda bir güven zafiyeti oluştuğu görülmektedir.
Belirli bir dönemdir, ülkemizden sermaye çıkışları yaşanmakta ve piyasaları bu açılardan zayıflatmaktadır.

Döviz yönüyle bıçak sırtı bir süreç devam etmekte ve her an bir döviz krizi yaşanacak intibaı ile hane halkları da şirketler de gerekli gereksiz dövize yatırıma yönelmektedirler. Bu da doğal olarak hem yerli paramızı zayıflatmakta hem de DTH’ları tüm kabul edilebilir rasyoların ötesine taşımaktadır.

Bu güvensizlik göstergesi ve kırılgan ekonomi havası, yatırımların durmasını sağlarken, zincirleme olarak tüm süreçleri de olumsuz etkilemeye devam etmektedir.
Ekonomik kurumların bağımsızlıklarıyla ilgili oluşan olumsuz imaj, risk iştahını menfi etkilemekte ve doğrudan yatırım yapma arzusuna engeller oluşturmaktadır.  

Mevzuatın konjonktürel bağlamlarla ve çok sık değişimleri, tedirginliği artırmaktadır.
Son zamanlarda kamudaki veri sistemleri ve bilgilendirmeler açısından şüpheler artmaktadır. Özellikle bazı alanlarda açıklanan rakamlarla piyasalarda karşılaşılan gerçeklerin örtüşmediği düşüncesi yaygınlaşmaktadır.

Yargıda sübjektivitenin yaygınlaştığı düşüncesi, güven zedeleyici etkisini yükseltmektedir.

Para politikalarının ülkemizin bugünkü gerçekliği ile örtüşmediği ve döviz sıkıntısının yaşandığı bir süreçte döviz fiyatlarını yükseltici tutumlar içine girildiği bu tutumlarında süreci iyice zorlaştırdığı düşünülmektedir.

Teşvik politikalarının çok fazla popüler beklentiye teşne olduğu ve piyasalarda istenmeyen pahalılıklara sebep olduğu ve gerçekte kalıcı bir büyüme için gereken ağırlığı oluşturmadığı görülmektedir. Bu konuda daha uzun erimli yaklaşımların ve özellikle imalat sanayi destekleyecek teşvik anlayışının devreye girmesinin daha isabetli olacağı değerlendirilmektedir.        
       
Sektörler arası denge açısından reel sektörün özellikle finans sektörüne ezdirilmeyecek politikalarla desteklenmesinin bir zorunluluk olduğu düşünülmektedir.
Para-döviz-sermaye gibi konular üzerinde mevzuat geliştirilirken döviz ihtiyacının karşılanması bağlamında alınan tedbirlerin sermayeyi ziyadesiyle ürkütücü ve ülkeden çıkışını hızlandırıcı yaklaşımlardan süratle kaçınılmasının elzem olduğu öngörülmektedir. 

Ülkemizin doğal potansiyel olarak yarınlarına güven anlamında son derece yüksek bir hassasiyet varken ekonomi yönetiminin de buna uygun bir yaklaşım içinde olmasının yarınlar için çok daha zengin bir ülke olmamızın yolunu açacağı gerçeği gözden ırak tutulmamalıdır.

Ekonominin temeli sayılabilecek bu ve bunun gibi konuların toplum zihninde belirli bir yer edinmesinin ardından sektörel anlamda tercihler ve yönlendirmelere sıra getirilebilir. Bu konularla ilgili olarak ASRİAD bünyesinde çalışmalara devam edilmektedir.

Bu toplantının ülkemiz ekonomisi ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını dilerim.”