İşyeri sahipleri üçünü birden yapabilir mi?

İşyeri Sahipleri hem işyeri doktoru, hem iş güvenliği uzmanı hem de işyeri hemşiresi olabilir mi?

  • GİRİŞ16.04.2014 13:24
  • GÜNCELLEME16.04.2014 13:24

Çalışma Bakanlığınca hazırlanan Yönetmelik Taslağında yer alan yeni düzenlemeye göre işyeri sahipleri eğitim alarak, işyerlerinde hekim, uzman ve hemşirelerin yapmak zorunda oldukları hizmetleri yerine getirebilecekler.

Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenmek istenen “10'dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri, Bakanlıkça usul ve esasları belirlenecek eğitimleri aldığı takdirde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini kendileri yürütebilirler.” Hükmü ile yönetmelikte önemli bir değişiklik yapılıyor.

Uzmanlık gerektiren faaliyetlerin işyeri sahiplerince yapılabileceğine ilişkin önerinin Yönetmelikte yer almasıyla yeni bir tartışma daha ortaya çıktı.10'dan az çalışanı olan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini işverenin sadece insafına değil, becerisine de terk eden yeni yönetmelik taslağı uzmanlık kavramını tartışılır kılacak. Bakanlık ile İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü'nün bugüne kadar sürdürdüğü ve adeta direndiği  sağlığın ve güvenliğin uzmanlık gerektiren bir iş olduğu anlayışı bu taslakla  yerle bir olacak gibi.

İş sağlığı ve güvenliği alanında reform olarak çıkarılan Kanun ve Yönetmeliklerde yapılan düzenleme ve değişiklikler daha hazmedilmeden, Kanunun uygulanmasıyla ilgili ertelemeler tartışılırken, işyeri hekimi, uzman ve hemşirelerin çalışma sürelerinde yapılan değişikliklere işyerleri henüz adapte olmaya çalışırken son taslakla sistem bir kez daha ters yüz edilecek.

Yeni kanun hazırlanırken iş güvenliğini mühendis ve teknik elemanların yapacağı düzeyde teknik bir mesele olarak gören ve her türlü öneriyi reddeden, iş güvenliği ve çalışma hayatına yönelik en kapsamlı eğitimi alan Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunlarını dahi dışlayan Çalışma Bakanlığı ile İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ne olduysa birden bu kararından vazgeçerek,  hazırladığı yönetmelikle işyeri sahiplerinin üç uzmanın yapabileceği işleri işverenlerin tek başlarına yapabileceğine karar verdi. İdari iş müfettişlerinin dahi iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilemediği bir ortamda  10'dan az işçisi olan işverenlerin eğitim alarak, kanundan kaynaklanan sorumluluklardan kurtulabileceğine yönelik Yönetmelik hazırlandı.

Hekimlik, İş Güvenliği ve Hemşirelik Uzmanlık Gerektiren Bir İş Değil mi?

Bu soruya herhalde herkesin vereceği ortak cevap “evet” olacaktır. Öyle ise işyerinin çalışan sayısına göre bu uzmanlık işini uzman olmayanlara terk etmek hangi gerekçeyle izah edilebilir?

İşçi sayısı 10'dan az olan işyerlerinde risk daha az iddiası var ise bu gerçeği yansıtmıyor, çünkü kazaların önemli bir kısmı küçük işyerlerinde ortaya çıkıyor. Ülkemizde iş kazaları daha çok 1-3 sigortalı işçinin çalıştığı işyerlerinde yaşanıyor. Burada küçük işyerlerinin yükleneceği maliyet gündeme gelir, o zaman da bu işyerlerine devletin vereceği desteği hatırlatmak icap eder.

Bu değişiklik taslağı ilk etapta küçük işyeri sahiplerini memnun eder, ancak iş sağlığı ve güvenliğinin ortaya çıkaracağı risklerden bu işverenlerin sorumlu olacağı, sorumluluğu sadece işveren olmakla sınırlı kalmayacağı, ayrıca iş sağlığı ve güvenliğini üstlenmiş olmaktan dolayı da sorumluluk altına gireceği bir gerçektir.

İki Yanlıştan Bir Doğru Çıkmaz

Küçük işyerlerinde sağlık ve güvenlik tedbirlerini ehil olmayanlara terk etmek yanlıştır. Küçük işyerlerinin devlet tarafından desteklenmesi gereken sağlık ve güvenlik giderlerinden devletin kaçınması ikinci yanlıştır. Bu iki yanlıştan da bir doğru çıkmaz.

Bilindiği gibi iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak 10'dan az işçisi olan işyerlerine yönelik devlet desteğinin verilmesine ilişkin düzenleme kanunda mevcut. Bu düzenlemeyi daha işlevsel kılmak yerine hem bu maliyetten kurtulmak hem de yasak savar gibi işverenlere yeni sorumluluk yüklemek doğru bir yaklaşım değil.

İş sağlığı ve güvenliğinin daha iyi uygulanması için işveren ve işçilerimizin verdiği yüksek sigorta primleri  önleyici tedbirlere yönlendirilmeli, özellikle küçük işyerlerinin ve diğer işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliğine yönelik harcamalar desteklenmelidir. Maliyetleri azaltarak, sisteme geçiş teşvik edilmeli. Bu kaynak devletin kasasından çıksın talebini dile getirmiyorum. İşveren ve işçilerimizin alın terlerinden keserek ödedikleri sigorta primlerinin bir kısmının  bu tür önleyici faaliyetlere ayrılmasından bahsediyorum.

Yönetmelikler, Kanuna Aykırı Olamaz

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kabul edilirken dile getirilen “her işyerini kapsayacak, istisnalarla işyerlerinde sağlık ve güvenlik işverenlerin insafına terk edilmeyecek” görüşü maalesef bu kez kanunda değil de Yönetmelikte değişiklik yapılarak bozulmaya çalışılıyor. Masa başında hazırlanan ve uygulaması hakkında tarafların görüşlerine kulak tıkayanlar, şimdi hazırladıkları kanuna aykırı bir Yönetmelikle problemleri çözmeye çalışıyorlar. 

6331 sayılı kanunun 3. Maddesinde iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve işyeri hemşiresine yönelik tanımlar yapılmış ve nitelikleri belirlenmiştir. İşyerlerinde sağlık hizmetlerini iyileştirmek ve gerekli denetimleri yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekim ve hemşirelerinin özel eğitim alması ve belge sahibi olması gerekiyor.  Ayrıca Kanunun 8. Maddesinde yer alan 5. Fıkrasına göre “İş güvenliği uzmanlarının görev alabilmeleri için; çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranır.” Kanunda bu kadar açık bir düzenleme varken yönetmelikle işverenlerin uzman, hekim veya işyeri hemşiresi olarak kabul edilmeleri mümkün değildir. Bu fıkranın sonunda yer alan  “Bakanlık, iş güvenliği uzmanlarının ve işyeri hekimlerinin görevlendirilmesi konusunda sektörel alanda özel düzenleme yapabilir.” hükmü Bakanlığa sektörel düzeyde özel düzenleme yetkisi vermekte, ancak işyeri sayısına dayalı tüm sektörleri içine alacak şekilde  düzenleme yapma yetkisi vermemektedir.

Kanunun 6. Maddesinde yer alan işverenlere yönelik  “ belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak, bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir.” hükmü yer almaktadır. Bu kanunu düzenlemeye göre kanunun aradığı niteliklere sahip işverenler var ise ve gerekli belgeyi almış ise hiç kuşkusuz iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hizmetleri bizzat kendisi yerine getirebilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus var. Birincisi kanunun aradığı niteliklere sahip olmak, ikincisi ise bu alanda eğitim almış olmak. Bu iki şartı yerine getirmeyenlere kanunen yetki verilemez.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere hazırlanan yönetmelik hem kanuna hem de reform olarak açıklanan iş sağlığı ve güvenliği anlayışına aykırıdır. Dokuz kişinin çalıştığı işyerlerindeki işverenlere tanınan ayrıcalığı 10 kişinin çalıştığı işyerlerine tanımamak, az tehlikeli işyerleri için düzenlenen istisnayı diğer işyerlerine yansıtmamak, kanuna aykırı Yönetmelik çıkarmaya hazırlanmak, kısaca bugüne kadar dile getirilen ifadeleri boşa çıkaracak adımları atmak,  bize has bir özellik olsa gerek.

Bugüne kadar yapılanları değerlendirdiğimde şu soruyu sormadan duramıyorum, “Devlet, işveren, işçi ve toplum olarak iş sağlığı ve güvenliğini sağlamayı gerçekten istiyor muyuz ? İş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşanan ölümlerden gerçekten üzüntü duyuyor muyuz?  Sorumluluklarımızın gerçekten bilincinde miyiz?”


syorgun@kocaeli.edu.tr

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat