IMF'den kritik rapor! Türkiye...

IMF'nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu Nisan 2017 güncellemesinde yer alan tabloya göre Türkiye'nin kalıcı hızlanma dönemi, "2002 yılı" oldu.

IMF'den kritik rapor! Türkiye...
IMF'den kritik rapor! Türkiye...
GİRİŞ 14.04.2017 12:14 GÜNCELLEME 14.04.2017 12:14

IMF, ülke ekonomilerinin "kalıcı hızlanma dönemlerini" belirledi. IMF'nin geçtiğimiz günlerde yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu Nisan 2017 güncellemesinde yer alan tabloya göre Türkiye'nin kalıcı hızlanma dönemi, "2002 yılı." IMF yükselen ekonomileri "Dikkat, dış ortam 2000'lerdekine göre daha az destekleyici" saptamasıyla uyardı.

Uluslararası Para Fonu (IMF)'nin yeni Dünya Ekonomik Görünüm raporunun temasını "Karmaşık Dış Ekonomik Bir Ortam İçinde Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte Olan Ekonomilerde Büyüme" oluşturdu.

44 YILIN TAKE-OFF'LARI

IMF ulusların son 44 yıldaki "take-off" noktalarını incelemiş oldu. Uçakların pistten havalandıkları anı tanımlayan ekonomik terim, ülke ekonomilerinin yükselişe başlamalarını ifade etmek için de kullanılıyor. Başbakan Süleyman Demirel'in 1976 yılında TRT'ye verdiği bir röportajda bu terimi kullanarak Türkiye'nin getirdikleri önlemleri uygulamaya başlaması halinde "take-off" noktasına geçeceğini dile getirip vatandaşlara moral verdiği hatırlanıyor. Raporda ülke ekonomilerinin "Kalıcı Hızlanma Dönemleri" yıllar itibarıyla sayılırken sonrası üç yılda herhangi bir krizle karşılaşmama koşulu dikkate alındı.

Ekonominin yükselişe geçtiği yıllar hesaplanırken 1970-2014 yılları arasında ülkelerin büyümelerinin hızlandığı toplam 127 zaman dilimi bulunduğu saptandı. Bunlardan 95'i ekonomilerin "kalıcı hızlanma", 32'si ise "kalıcı olmayan hızlanma" dönemleri oldu.

Belirlenen "kalıcı olmayan" 32 ekonomik hızlanma döneminden 12'si "izleyen gerileme dönemleri", 18'i "bankacılık krizleri", 2'si ise her iki nedenden dolayı gerçekleşti.

Rapora göre ekonomik hızlanma zaman dilimlerinin ortaya çıkışı genelde 2000'li yıllarda arttı. Diğer onyıllarda görece daha az görüldü. Yakın onyıllık dilimlerde "ekonomik hızlanma"nın karakteristiği "kalıcılık" oldu. "Hızlanmaya karşı yönlü etkiler", petrol ithal eden yükselen piyasalarla gelişmekte olan ekonomilerin yüksek fiyattan dolayı zarara uğradıkları 1970 ve 80'li yıllarda çok sayıdaydı. Bu ekonomiler özellikle Latin Amerika ve Karayipler'de bulunuyordu ve kişi başına milli gelir üzerinde kalıcı negatif etkiye neden olan şiddetli finansal krizler yaşadılar. "Hızlanmaya karşı yönlü etkiler" o dönemden bu yana azaldı.

Bölgeler kıyaslandığında ise ekonomik hızlanma dönemleri zaman içinde Asya'da görece istikrarlı oldu. Örneğin Kore'de 1980'lerde, Çin'de ise 2000'lerde başladı. Ekonomik hızlanma dönemleri sadece sözkonusu ülke grupları ya da dünyanın belli bölgelerine özgü olmadı. Örneğin Umman'da 1975, Slovenya'da 1995, Şili'de 2002'de meydana geldi.

Geriletici etkisi bulunan karşı yönlü ekonomik etkiler ise daha çok coğrafi olarak yoğunlaştı. Bunlar daha çok Orta Doğu, Kuzey Afrika, Afganistan ve Pakistan; Latin Amerika ve Karayipler ve Sahra altı Afrika'da yoğunlaştı. Asya ve Avrupa daha az ekonomiyi geriletici karşı yönlü zaman dilimine tanıklık etti.

IMF, "kalıcı" ekonomik hızlanma dönemini, üç yıl boyunca bir bankacılık krizi ya da izleyen bir geriletici etkili ekonomik etkiyle bağlantısı bulunmayan bir dönem olarak tanımladı.

YÜKSELEN PİYASALAR DİKKAT, DIŞARISI 2000'LERDEN DAHA AZ DESTEKLEYİCİ

WEO Nisan güncellemesinde şöyle denildi:

"-Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler küresel ekonomi için geçtiğimiz yıllarda giderek daha önemli hale dönüştü. Bu ekonomiler şu anda dünyada üretim ve tüketiminde artışın yüzde 75'ten fazlasını sağlıyor, rakam sadece 20 yıl öncesindeki payın iki misli. Bu dönüşüm için dış ortam önemliydi. Sözkonusu ekonomiler küresel ekonomiye entegre olmuş durumdayken, ticaret, dış talep ve özellikle dış finansal koşullar, bu ülkelerin orta vadeli büyümelerinde giderek artan biçimde etkileyici belirleyiciler haline geldi.

Küresel ekonomide meydana gelen potansiyel olarak kalıcı yapısal kaymalarla birlikte, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomiler, ileriye doğru; 2000 sonrası dönemde deneyimlediklerinden daha az destekleyici nitelikte bir dış ortamla karşı karşıya olabilirler. Bu ülkelerde, gelişmiş ekonomilerdekiyle karşı karşıya gelindiğinde hala önemli noktadaki gelir uçurumu, gelişmiş ülkelerin yakalanması için, orta vadede nispeten güçlü bir potansiyel büyümeyi sürdürme ihtimallerini destekleyerek, daha fazla yapılması gerekenler bulunduğunu ortaya koyuyor.

Ancak gelişmiş ülkelere yetişmeye yönelik sabit büyüme geçmişte otomatik biçimde olmamıştı. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomilerde büyüme hızlanma dönemleri ve bunu tersine çeviren dönemler sergilemişlerdir. Yine de söz konusu ekonomiler; kurumsal çerçevelerini güçlendirerek, ticari entegrasyonu koruyarak, döviz esnekliğine izin vererek , büyük kamu borcu yanında yüksek cari açık ve dış borçlanma kaynaklanan kırılganlıkları sınırlayarak dış koşulların daha zayıf büyüme itkisinden halen en iyi şekilde yararlanabilir."

KAYNAK: AA