Babacan: Türkiye daha iyisini hak ediyor

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan çok önemli açıklamalarda bulundu.

Babacan: Türkiye daha iyisini hak ediyor
Babacan: Türkiye daha iyisini hak ediyor
GİRİŞ 17.09.2014 10:59 GÜNCELLEME 17.09.2014 10:59


Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TRT'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Babacan'ın açıklamalarının satır başları şöyle:

(Kredi derecelendirme kuruluşları) Türkiye'nin bu son 12 yılda elde ettiği ekonomik başarılar gerçekten bütün dünya tarafından tescil edilmiş durumda. Çok şükür o hakkımız teslim ediliyor. Ancak bunun kredi derecelendirmesi gibi somut göstergelerine geldiğimizde bu değerlendirmelerin biraz geriden geldiğini görüyoruz. Türkiye ilerliyor, kalkınıyor, kredibilitesi sürekli artıyor ama kredi derecesi biraz geriden geliyor açıkçası. Bu sadece bizim tespitimiz değil, Türkiye'ye yatırım yapan, iyi tanıyan uluslararası iş çevrelerinin de ortak kanaati. Bugün 100 yatırımcıya sorun bunlardan 80 tanesi size (Türkiye bu kredi notunun çok daha üzerinde bir notu hak ediyor) der. Avro kullanan ülkelerin yüzde 90-100 oranında kamu borçluluğu bulunuyor. Türkiye geçen yıl bu 28 ülkenin hepsinden daha hızlı bir büyüme ortaya koydu. Büyüme hızımız AB üyesi 28 ülkenin üzerinde. Küçük ekipler halinde çalışan bu şirketlerin geniş ekiplerle Türkiye'yi derinlemesine incelemesini tavsiye ediyoruz.

(İthalatı önleyici önlemler) Bu (1970'lere dönelim, Özal öncesi döneme dönelim, gümrük duvarlarımızı yükseltelim, kendi yağımızda kavrulalım) gibi bir anlayış kesinlikle Türkiye'yi çok geri götürür. O zaman kuş serisi araçlar vardı eskiden. O kapalı dönemin ekonomisi beraberinde onları getirir. Kötü ürünleri, hizmeti çok pahalıya almaya başlarız. Açık bir ekonomi olmaya devam etmek zorundayız.

(G20 dönem başkanlığı) Türkiye 1 Aralık'tan itibaren G20 dönem başkanlığını üstlenecek, G20'de de kalıcı olarak büyüme politikasına ülkenin sokulması için mutlaka yapısal dönüşümün sağlanması gerekiyor.

(İnşaat)  İnşaat sektörü ülke için önemli bir sektördür. Hatta toplam milli gelir içerisindeki payı artırılması gereken bir sektördür. Bu gerek kamu altyapı yatırımları, gerekse özel sektörün fabrika, konut ve ticari gayrimenkul projeleri için. Sanayide rekabetin işlemediği durumlarda Rekabet Kurumu devreye girerek cezalar kesiyor. Ağırlıklı olarak problem büyük çaplı ve münferit projelerde gerçekleşiyor. Bir gecede bir kalem oynatarak belediye meclis kararıyla şunla bunla bir anda arsanın, projenin değeri birdenbire farklılaştırılabiliyorsa onun öncesi ile sonrasında buradan kimler kazandı, kimler kaybetti bunun tam hesabı kitabı yapılamıyorsa bu kazanılan yeterince vergilendirilemiyorsa bu büyük bir problem. Sadece sanayiyi daha cazip hale getirmek değil gayrimenkuldeki bu ölçüsüz işlemleri de önleyici adımlar atmak lazım. Biz bunları söyledikçe de bazı tepkiler oluştu, bundan sonra da tepkiler olacaktır. Şimdiye kadar o tür işler yapanlar rahatsız olabilirler. 'Bundan sonra önü mü kapanacak, izin vermeyecekler mi?' diye. Ama bu hiç önemli değil. Yapılan açıklamalara baktığımızda 'bizden sonra kim ne dedi' diye, tam hedefi on ikiden vurduğumuzu da gösteriyor. Burada korkmadan uygulamaya bakmak lazım. Hem adaleti sağlamak lazım hem de 77 milyonun fırsat eşitliği içinde, alnının teri, bileğinin gücüyle para kazandığı bir ekonomik yapıyı oluşturmamız lazım.

(DEİK)  DEİK meselesi biraz koordinasyon eksikliğinden ya da DEİK'deki bazı gelişmelerden hükümetin daha sonra haberdar olmasından kaynaklanan bir uygulama problemi de oluşturmuştu zaman içerisinde. Bir ülkenin hükümet başkanı DEİK tarafından davet edilebiliyor fakat bizim başbakanımızın  haberi yok, bakanlıklarının haberi yok. Diyorlar ki (sizin ülkenize ziyarete geleceğiz), muhatapları habersiz. Biraz daha derli toplu bir süreç başlar. O sivil inisiyatifin, gönüllülüğün de ayrı bir yeri olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla DEİK'in hükümetimizin bünyesi içine alınması sivil inisiyatifin önüne bir engel değil. Birileri çıkıp da (Biz başka ülkelerle ticari ilişkileri geliştirebilmek için şöyle bir gönüllü yapılanmaya gidiyoruz ya da kendi bünyemizde şöyle çalışmalar da yapmak istiyoruz) derse bunun önü açık. Bugün herhangi bir gönüllü kuruluşumuzdan bir tanesi gidip örneğin Fransa'daki karşıtıyla ile bir anlaşma yapsa etkinlikler yapsa bunun önü açık, engel yok. Yaptığımız ön kapatan, benzer girişimleri engelleyen bir yapı değil, sadece o gördüğümüz aksaklıkların biraz daha toplu ve koordinasyon içerisinde gitmesini sağlayacak bir adım. Böyle okumakta fayda var.

(Çözüm süreci) Çözüm sürecine Türkiye genelinde yoğun bir destek var. Halkın büyük bir çoğunluğu süreci destekliyor ama özellikle Kürt kökenli vatandaşların sürece verdiği destek Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Demek ki hükümetimizin çalışmaları isabetli. Bu iş nihayete ulaşıncaya kadar, bundan sonraki dönemde de çalışacak. 

(Bedelli askerlik)  Bedelli askerlik meselesinde bir numaralı konu Genelkurmay Başkanlığımızın insan kaynağı planlaması. Genelkurmay Başkanlığı, ne zaman bu konunun uygun olacağını düşünür ve böyle bir öneriyle gelirse, o gün Başbakanımız ilgili bakanlarla, gerekirse Cumhurbaşkanımızla istişare eder ve nihayetinde bir karar verilir. Bedelli askerliği "Bu olacak, kesinleşti" diye okumamak lazım. Beklentiyi de yükseltmemek lazım. Çünkü beklenti yükselirse insan kaynağı sıkıntısı başgösterebiliyor.

(Memur zammı) Bu seneki ayarlama sadece hakim ve savcılarla ilgili. Bunun haricinde kamunun geneline mal olmuş bir çalışma yok. Şu anda gündemimizde olan tek bir çalışma alanı üniversitelerdeki akademik personel. Bir teknik çalışma taslak olarak oluştu fakat siyasi bir karar haline gelmedi. Fakat bunu da yaptıktan sonra artık orada duruyoruz, başka bir çalışma yok.

(Merkez Bankası)  2001'den bu yana parti programına ve 5 hükümetin programlarına bakıldığında resmi politikanın Merkez Bankasının bağımsızlığı olduğu görülür. Avrupa Merkez Bankası'nın görev tanımında benzer ifadeler göreceksiniz. Gelişmiş ülkelerde, hükümetlerin Merkez Bankaları politikaları konusunda açıktan ifade kullanmaması gibi bir kültür var. Tabii ki oturup konuşuyorlar. Bu işin tabiatında vardır. Konuştukça, demeçler işin yürümesini de zorlaştırabiliyor. Dolayısıyla biz siyasi parti ve hükümet olarak her şeyi tartışırız. Merkez Bankası da bizim kurumumuz. Şu anda Merkez Bankası Para Politikası Kurulunda 7 arkadaş var. Hepsi bizim hükümetlerimiz döneminde görevlendirdiğimiz kişiler. Dolayısıyla bu arkadaşlarımız en üst düzeyde de temaslar olur ama orada bir Para Politikası Kurulu var, herkesi dinliyor ve kendi analizlerini yapıyor, bir karar veriyor."