12 Eylül 24 Ocak kararları için yapıldı iddiası

24 Ocak 1980 kararları IMF reçeteleriyle hazırlandı. Yabancı sermayeye kapılar açılırken, ihracata dayalı büyüme başladı. Kamuda istihdam azaltıldı, faizi piyasa belirler hale geldi. Bazı ekonomistler 12 Eylül darbesinin 24 Ocak kararlarını rahat uygulamak için yapıldığını öne sürdü

12 Eylül 24 Ocak kararları için yapıldı iddiası
12 Eylül 24 Ocak kararları için yapıldı iddiası
GİRİŞ 13.05.2013 07:55 GÜNCELLEME 13.05.2013 08:01
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Mithat Yurdakul'un haberi

Türkiye, dış politikanın etkisi, tüketim daralması ve ithalat baskısının ekonomiye damga vurduğu 1970'lerin ardından 24 Ocak kararlarına ve 12 Eylül 1980 askeri darbesine doğru yol almaya başladı. Süleyman Demirel hükümeti, kontrol dışına çıkan enflasyonu kontrol altına almak, dış açığı kapatmak ve ekonomiyi yeniden işler hale getirmek için 24 Ocak kararlarını yürürlüğe koydu.

Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal'ın imza attığı 24 Ocak Kararları ile Türk Lirası'nda yüzde 48.6'lık devalüasyon yapıldı. Doğrudan IMF reçetelerinden yararlanılarak kaleme alınan 24 Ocak kararları öyle kritik düzenlemeler içeriyordu ki, o dönem bazı ekonomistler 12 Eylül darbesinin 24 Ocak Kararları'ı uygulamak için yapıldığını öne sürdü.

IMF destekli 24 Ocak programı ile yabancı sermayeye kapılar açılırken, ihracata dayalı büyüme modeli için de başlangıç yapıldı. Serbest piyasa kurallarının tam olarak işletilmesi amacıyla devletin fiyat mekanizmasına müdahale etmemesi öngörüldü. Kamu iktisadi teşebbüslerinin üretimden çekilmesi ve geniş bir özelleşme öngörüldü. Kamuda istihdam azaltılması politikası işsizliği artırırken faizler de pratikte piyasa tarafından belirlenir hale geldi.

IMF darbe raporlarına geçti

24 Ocak kararları, yıllar sonra, TBMM'de Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 12 Eylül Alt Komisyonu'nun raporuna şöyle yansıdı:

"Darbe süreciyle yakından ilişkili olan dikkat çekici üç önemli husus var. Bunlardan birincisi, 24 Ocak kararlarının Turgut Özal ve ona yakın küçük bir ekip tarafından IMF yetkililerin danışmanlığı altında hazırlanmış olmasıdır. Hatta IMF yetkililerinin yapılacak devalüasyonda doların 50 lira olması önerisine karşı Özal 70 lira olmasını önererek bu yetkilileri şaşırtmıştır.

İkinci olarak, iktidarda bulunan Demirel azınlık hükümetinin ve özellikle Turgut Özal'ın bütün çabalarına karşın gerek IMF, Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların, gerekse ABDve Almanya gibi ülkelerin, çok şiddetli bir döviz ihtiyacı içinde olmasına rağmen 24 Ocak kararları öncesinde mali yardım konusunda isteksiz olmalarıdır.
Üçüncü olarak, yine ilginç bir şekilde Turgut Özal hazırladığı ekonomik programı 8 Ocak 1980'deGenelkurmay'a gidip komuta heyetine ayrıntılı bir şekilde sunmuş ve onların takdirini kazanmıştır.

24 Ocak kararlarının alınışından yaklaşık dokuz ay sonra Türk Silahlı Kuvvetleri ülkedeki ekonomik ve sosyal ortamdaki bu kargaşaya son vermek gerekçesiyle 12 Eylül 1980 tarihinde ülke yönetimine el koymuştur."

24 Ocak 1980 kararları takip eden günlerde Milliyet gazetesinde geniş yer buldu.

1 doların 70 lira olması manşetteki yerini alırken en çok zamlara vurgu yapıldı. Kararların ardından kredi bulma çalışması başladı.

Kamu küçüldü, çiftçi destekleri minimize edildi

24 Ocak kararlarını takip eden yıllarda IMF de ağırlığını ekonomide kamu ağırlığının azaltılması için kullandı. 1980-1983 yılları arasında, IMF ile imzalanan stand by kapsamında hayata geçirilen bazı politikalar; kamu harcamalarının azaltılması ve bütçe açığının küçültülmesi, tarım, hayvancılıkve diğer sübvansiyonların asgariye indirilmesi, esnek kur, günlük döviz kuru uygulamasına  geçilmesi, İhracata dayalı sanayileşme stratejisi kapsamında ihracata vergi, kredi ve döviz desteği verilmesi oldu.

Çiller döneminde 5 Nisan kararları

1984'i takip eden 10 yıl boyunca IMF ile herhangi bir stand by düzenlemesine gidilmedi. Stand-byanlaşmasıyla kamuda yükümlülük altına girmek istemeyen hükümekler piyasadan borçlanmaya tercih etti. Yıl 1994 olduğunda ise IMF, krizdeki Türkiye'nin ekonomik tarihine yeni bir stand-by ile girdi. Krizin etkilerini yumuşatmak için yürürlüğe konan bu program paralelinde ünlü "5 Nisan" kararları alındı.

Tansu Çiller'in imza attığı 5 Nisan kararları kapsamında TL yüzde 39 devalüasyona uğradı. Sıcak para girişini hızlandırmak için Hazine bonosu, tahvil ve repo gelirlerinden alınan yüzde 5'lik vergi oranı kaldırıldı.
Serbest bırakılan döviz kurları bankaların inisiyatifine terkedilirken, 24 Ocak'ta KİT'lere tanınanzam yapma yetkisi geniş bir şekilde kullanıldı. Özellikle TEKEL ürünlerine büyük oranlarda zam yapıldı ve ek vergiler getirildi. Akaryakıt vergileri yüzde 10'dan yüzde 25'e çıktı.

Koalisyon ve yakın izleme anlaşması

1998 yılında, ANASOL-D hükümeti döneminde IMF ile imzalanan "yakın izleme" anlaşması, Fon ile Türkiye ilişkilerinde önemli radikal değişiklikler öngördü. Yakın izleme anlaşması ile hiper enflasyonun 1999 sonunda yüzde 20'ye inmesi öngörüldü. Petrol Ofisi, THY, ERDEMİR, TELEKOM ve TEDAŞ'ın özelleştirilmesi gündeme geldi. Bankacılıkta bağımsız denetime geçilmesi ve BDDK'nın kurulması ise bu dönemin yapısal reformları arasında yer aldı. Tarım destekleri 5 Nisan'dan sonra bir kez daha tırpanlandı.

IMF, ilk kez imzalanan yakın izleme anlaşmasını yeni şartlarla uzattı. Sosyal güvenliğin zorunlu açıklarının bir an önce kapatılmasını isteyen IMF, tarım desteklerindeki kısıntıları da yetersiz buldu. Emeklilik yaşının düşürülmesini isteleyen IMF, memur zammına da veto koydu.

IMF: Krizden kolay sıyrılacaksınız

1998'de büyük kriz yaklaşırken IMF yetkilileriyle bir araya gelen dönemin Merkez BankasıBaşkanı Gazi Erçel, "Uluslararası şartlar değişiyor. Dolayısıyla bizim yapacağımız tek şey var. Evimizin önünün süpürelim. Önce kendi makroekonomik programlarımda güçlü olayım. Yani bütçemi bu şartlara göre daha sıkı hazırlayayım. Onun ötesinde yapısal önlemleri de ortaya koyayım. Buna para ve kur politikalarını da beraber oturtayım ve kendimi dünyada ilerde oluşabilecek negatif ortamlara hazırlayayım.

Bu şartlar altında çalışmış bir finans sistemi ve reel ekonomi var. Bu da bize her bakımdan güç veriyor. Makroekonomik politikaları sıkılaştırıp, bir yandan da yapısal tedbirleri ortaya koyduğumuzda inanıyorum ki, önümüzdeki dönem yaşanabilecek sıkıntılı günlerden çıkabileceğiz" dedi.

IMF'nin yanıtı ise "Yaptığınız son derece doğru. Bütçeniz çok önemli. Bütçenizi ortaya çıkarın. Ondan sonra siz, kriz ortamında bu işten en kolay sıyrılacak ülkelerin arasında yer alırsınız" oldu.

Kriz öncesi program çare olmadı

2000 yılına yüksek enflasyon sorununa çare bulamayarak gire Türkiye, 1999'da aldığı stand-by kredisi ile birlikte IMF destekli yeni bir programı da hayat geçirdi.

Enflasyon için yüzde 20-25 hedefi açıklanırken, tarımda desteklerin azaltılması, sosyal güvenliksisteminin açıklarının kapatılması, özelleştirme, bankacılık sisteminin güçlendirilmesi yeniden masadaydı.

Özellikle özelleştirme, bütçe yapmanın en önemli enstrümanlarından biri haline geldi. Niyet mektubunda, özelleştirmeden 7.6 milyar dolar geleceği belirtildi. Alınan önlemlerle finansal yabancı sermaye girişi hızlanırken, enflasyonda iniş beklendiği kadar hızlı olmadı. İthalatın hızla artmasıyla dış açık büyüdü.

 

YORUMLAR 1
  • hasan yılmaz 10 yıl önce Şikayet Et
    o haberlere eskiden inanıyorduk. artık o haberlere kimse inanmaz.
    Cevapla