Ateş: Kalan 3 çeyrek bu kadar karlı olmayacak

Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, bankacılık sektörünün karlı bir ilk çeyrek geçirdiğini belirterek, ''Karlılık kalan üç çeyrekte bu kadar olmayacaktır diye düşünüyorum'' dedi.

Ateş: Kalan 3 çeyrek bu kadar karlı olmayacak
Ateş: Kalan 3 çeyrek bu kadar karlı olmayacak
GİRİŞ 02.04.2013 11:15 GÜNCELLEME 02.04.2013 11:15

Anadolu Ajansı'nın medya sponsoru olduğu Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde AA muhabirine açıklama yapan Ateş, bankacılık sektörünün ilk üç ayını değerlendirerek, bankacıların tedbirli insanlar olduğunu, her yıl başlangıcında o yılın zor geçeceğini düşünerek yıla başladıklarını anlattı.

2013 yılına da aynı düşünceyle başladıklarını, ilk çeyreğin bankacılık sektörü genelinde çok olumlu geçtiğini kaydeden Hakan Ateş, ''Tabii bunun nedenleri nedir diye bakıldığında; faiz eğrisi aşağı doğru seyrini sürdürdü. Türk bankacılığının bilanço yapısı gereği aktiflerin uzunluğu, pasiflerden daha uzun olduğu için faizlerin düşmesi bankacılığa kar ettiriyor'' dedi.

Verilen kredilerin en az bir yıl verildiğini ama mevduatın bir-iki ayda döndüğünü belirten Ateş, şunları aktardı:

''Düşen faizlere mevduat çabuk adapte olurken, krediler vade bitiminde adapte oluyor. Bu çerçevede karlı bir ilk çeyrek geçirdi diye düşünüyorum. Karlılık kalan üç çeyrekte bu kadar olmayacaktır. Çünkü faiz düşüşleri kredi faizlerine yansıyor ve hemen rasyonelize oluyor. Bunun da hemen tüketici kredileri, otomobil, ev ile başlayıp diğer proje kredilerine kadar geçen süreçte normalize olacaktır. Ama Türk bankacılığı yine de geçtiğimiz yıl ki karlılığını yakalayabilir diye düşünüyorum.''

Denizbank olarak daha iyisini yapmaya gayret ettiklerini ifade eden Ateş, bankacılığın önemli sermayeler bağlanan bir iş kolu olduğunu ve getirilerinin ekonomi olgunlaştıkça kar marjlarının daraldığını söyledi.

Söz konusu durumun da normal olduğunu dile getiren Ateş, bunun da ekonominin geliştiğinin ve olgunlaştığının bir işareti olduğuna dikkati çekti.

Ateş, ''Ama bu bağlanan sermaye ile elde edilen yüzde 14 civarında ortalama karlılık makuldür. Denizbank olarak yıl sonu itibariyle bu seviyelerde ya da biraz üzerinde bir getiri bekliyoruz'' dedi.

-''KDZK'nın büyümeyi çok fazla daraltıcı yönde olmamasını tercih ediyoruz''-

2014 yılı nisan ayında geçilecek kaldıraca dayalı zorunlu karşılık (KDZK) uygulamasına ilişkin de değerlendirmede bulunan Ateş, şunları aktardı:

''Sermaye yeterlilik rasyosu Türkiye'de yüzde 12. Bu da kaldıracı kendi başına sınırlayan bir olguydu. Ülkemizdeki bankacılığın kaldıracı, 7,5-8 katı. Oysaki Basel III'de acaba 30 katına hangi vadede inebiliriz diye düşünülüyor. BDDK olsun, Merkez Bankası olsun, ekonomi yönetimi koordinasyonunda çok önden alıyor tedbirleri... İlk önce sermaye yeterlilik rasyosu yüksekti. Şimdi likidite tarafı ile getirdiği yeni rasyolarla bankaları daha sıkılaştırıcı ve gerektiğinde daha da sıkabileceği yapısal bir değişikliğe gidiyor.''

Operasyonel riskin kendi sermaye yeterlilik hesaplamalarında yer aldığını belirten Ateş, dolayısıyla bunların da onlara ilave tedbirler olduğunu ifade etti.

Ateş, ''Para yaratma olayı ekonomiyi geliştiren bir olay ancak bunun üzerine çıktığı zaman bazen ekonomide köpük oluşturması, cari açığı tetiklemesi gibi makroekonomik dengelere zararı olabilir düşüncesiyle, 'madem ki dünya krizde biz de şu anda kendimizi gül bahçesinde hissetmeyelim, belirli kuralları koyalım' yaklaşımı bu... Bankacılık perspektifinden bu durumu fazla sıkı buluyoruz. Büyümeyi çok fazla daraltıcı yönde olmamasını tercih ediyoruz'' dedi.

Bunun da nedeninin çok açık olduğunu anlatan Ateş, ''Biz ne kadar büyüyebilirsek karlılığımız o nispette artıyor ve o karları tekrar öz varlığımıza döndürüp kaldıraç yapma katsayımızı artırıyoruz'' diye konuştu.

Netice itibariyle ülke ekonomisine katkıda bulunduklarını kaydeden Ateş, ''Ve bunu durdurduğunuz zaman söz gelimi yüzde 10'un altında kazansa, bu sermayeyi neredeyse mevduata yatırsanız aynı parayı kazanıyor. O zaman ben niye risk alayım diye düşünecek yatırımcı... Orada bir getiri götürü hesabı var. Çok fazla bizim getirilerimizin de aşağı düşmemesi ülke ekonomisinin hayrına diye düşünüyorum'' dedi.

-Enerji darboğazı-

Nükleer enerji ve cari açık konusunda da görüşlerini paylaşan Ateş, enerjideki darboğazı aşmak için her türlü maliyete katlanıp (nükleer santral) yatırım safhasını aşmak gerektiğini belirtti.

Ateş, ''Burada bankacılar olarak bize de görev düşüyor. Yurtsever olarak bunu bir vazife olarak görüyorum. Çünkü enerji darboğazı bizim II. Kurtuluş Savaşı'mız. Eğer enerjiyi aşabilirsek, servis, sanayi ve her sektörde Türkiye uçar gider'' dedi.

Güney Kıbrıs'taki Rus işadamlarına ait mevduatın Türkiye'ye getirilme durumu söz konusu olur mu?'' şeklindeki soruya Ateş, şu yanıtı verdi:

''Güney Kıbrıs'ta iki banka mevduat yarışına girip gayrisafi milli hasılalarının katbekat üzerinde mevduat topladı. AB müktesebatı aslında uyum yasaları yönünden çok sıkı ama her nedense Güney Kıbrıs'ta buna bu ciddiyetle bakmamışlar. Şimdi de varlık vergisi şeklinde buradaki sıkıntıyı gidermeye çalışıyorlar. Bundan tabii yatırımcı rahatsız. Yatırımcının oraya gitme nedeni zaten o rahatlık, vergilendirmenin çok düşük olması, stopajın düşük olması. AB ülkelerindeki vergiler bile bizden daha düşük. Dolayısıyla Güney Kıbrıs öyle bir imkan tanıyordu.''

Türkiye'ye sadece mevduat tutmak için para getirmeyeceklerini söyleyen Ateş, ''Getirse de Merkez Bankası ''0'' faiz veriyor. Biz sıcak parayı sevmiyoruz, istemiyoruz. Halbuki turizme, enerji ve diğer sektörlere yatırım olarak getirseler başımızın üstüne. Ruslar için Sberbank'ın DenizBank'ın hisselerini satın alması bir milattır. Sberbank, muhakkak surette Rus yatırımcıları da bu yönde özendirecektir. Buraya çok fazla yatırımın geleceğini bekliyorum'' dedi.

Ateş, henüz gayrimenkul edinme ve bazı yasal düzenlemelerin tam oturmadığını anımsatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

''Ruslar'dan Türkiye'ye gayrimenkul ve otel yatırımı 2 milyar dolar civarında... Bunu 10'a katlamak an meselesi. İki ülke birbirini iyi tamamlıyor. Enerjide biz eksiğiz Ruslar fazla, turizmde biz fazlayız iklim nedeniyle onlar eksik. Dolayısıyla iki halkın birbirine yaklaşması bölge barışı ve ekonomisinin kalkınması açısından son derece önemli bir gelişmedir.''

KAYNAK: AA