Maliye reformunun yetim birimleri! Söyleşi

Maliye'nin Tek Çatı'sında unutulan 2 birimden biri! 2-B'lerle birlikte ülkenin yüzde 55'i onlardan soruluyor. 'Kast' mağdurular ve padişaha bağlanıp veziri denetlemek istiyorlar!

Maliye reformunun yetim birimleri! Söyleşi
Maliye reformunun yetim birimleri! Söyleşi
GİRİŞ 16.08.2011 12:12 GÜNCELLEME 16.08.2011 12:12
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Hakan Göksel'in söyleşisi

Kamu malına kastetmiş zihniyetlerin 'Devletin malı deniz...' söylemini duymayanımız yok. Bir dönem Hazine arazilerini menfaatleri uğruna işgal edenlerin bu keyfiyetine son vermek Milli Emlak Denetmen ve Kontrölörleri'nin canla başla çalışıyor...

Yalnız bugünlerde biraz buruklar... Maliye'de Tek Çatı adı altında yapılan reformda unutulan 2 birimden biri onlar... Sayıları 303'ü taşrada 68'i merkezde olmak üzere 400 kişiyi geçmiyor.

Sorunları, 646 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile durumları düzeltilen Vergi Denetmenleri'nden farksız... Onlar da kast sistemi var. Hatta öyleki, Türkiye'de yargı ve Askeriye haricinde en çok kast sistemi sorunu Maliye'de varmış diye düşündürtüyor.

Meslek içerisinde hukuken yükselmeleri mümkün olsa da fiilen bu imkan yok... Tüm Türkiye'den sorumlu merkez teftiş elemanlarının sayısı komik denilebilecek şekilde 68'i geçmediği gibi üstelik buralara alım da yapılmıyor. 68 kişinin yarısından fazlası idari görevler nedeniyle gerçek işlerini yapamıyor.

Denetmenliği kazananlar ise kast sistemi ve rotasyon yüzünden diğer sınavlara girip bu görevden kaçarcasına ayrılıyor. Sayıları yetersiz ama ne kadar alım yapılırsa yapılsın yine de fazla artmıyor.

Rotasyon ve eğitim ve lojman gibi sosyal haklardan kısıtlı yararlanıyor ya da hiç yararlanamıyor... En büyük şikayetleri arasında bağımsız olamamak var... Bu durumu kendileri 'Vezire bağlı olup veziri denetleyemezsiniz, veziri denetlemek için padişaha bağlı olmak gerekir' diye özetliyor.

Defterdara bağlı olup onun işlerini denetleyememenin sıkıntıları domino taşları gibi birbirine eklenip uzuyor. Denetimin özü gereği bağımsız olmaları gerektiğini savunuyorlar..

kullan

Bu durum yalnızca onları ilgilendirmiyor, Türkiye'nin yüzde 55'i Hazine arazilerinden oluşuyor. 19.07.2011 itibariyle Hazine'nin özel mülkiyetindeki taşınmazların sayısı 3 milyon 633 bin 63 ve bunların yüzölçümleri toplamı 202 milyar 639 milyon 159 bin 102 metrekare ve deyim yerinde ise tüyü bitmemiş yetimin hakkı da onlardan soruluyor...

Hazine arazilerinin birilerine peşkeş çekilmesi, siyasi malzeme olarak kullanılması, işgal edilmesi, belediyelere tölerans sağlanması gibi rahatsızlıklara şahit olsalar da bir yerde elleri kolları bağlanıyor. Devletin taşınırları, taşınmazları, kamu binaları, sosyal tesisleri, okullar, sahiller, hastaneler, kamuya ait araçlar hatta deyim yerinde ise denizlerin yüzeyinden bile onlardan soruluyor...

Bugünlerde gündemlerinde 'işgallere göz yumulmasından kaynaklanan' orman vasfını kaybetmiş 2B arazileri var. Öyle çetrefilli bir konu ki bir tarafta milyon dolarlık villalar diğer tarafta 2 oda evler... Rayiç bedel ve emlak vergisine konu bedellerden biri ya da her ikisi tam soruna çözüm olmuyor. Bir de gecekondulaşma sıkıntısı var... Kısacası iki ucu çetrefilli konuda da çalışmaların temelini onlar yapıyor...

Haber 7 Ekonomi Editörü Hakan Göksel, Milli Emlak Denetmenleri Derneği Genel Sekreteri ve beraberindeki Milli Emlak Denetmenlerine konuk olup sorunlarını dinledi çözüm önerilerini konuştu.

İşte Türkiye'nin Milli Emlak gerçeği...

MİLLİ EMLAK DENETMENLERİ NE İŞ YAPAR? İKİNCİ SAYFADA...

 

Önce derneğinizi ve sizi kısa biçimde tanıyabilir miyiz? 

Derneğimizin tam adı milli emlak denetmenleri derneği kısa adı MEDDER 5 Ocak 2011 itibariyle kurulmuş o dönemden bu güne faaliyetlerini devam ettiren bir dernektir. Adım Hasan Yılmaz derneğin genel sekreteri olarak bu görevi yürütüyorum… Aynı zamanda milli emlak denetmeniyim… 

Ben işe en temelden başlamak istiyorum. Ne iş yapar Milli Emlak denetmenleri?

Maliye Bakanlığına bağlı Milli Emlak Genel Müdürlüğü adında bir genel müdürlüğümüz var. Bu genel müdürülüğün taşra teşkilatı denetim elemanlarını Milli Emlak Denetmenleri oluşturuyor. Merkezde Maliye Müfettişleri- gerçi artık öyle bir unvan kalmadı- Milli Emlak Kontrolörleri denetim faaliyetlerini yürütüyor. Ancak taşrada bu işi Milli Emlak Denetmenleri yapmaktadır.

Milli Emlak denetmenleri bu konudaki çalışma usul ve esasları hakkındaki yönetmeliğe göre defterdar adına illerde çalışırlar. Tüm milli emlak idaresinin iş ve işlemlerinin teftişi, hata ve eksikliklerinin giderilmesi, bu konuda idareye yön gösterilmesi faaliyetlerini defterdar adına illerde Milli Emlak Denetmenleri yürütür. Kısaca görevleri budur.

Bununda yanında hazırlanan yıllık teftiş programları, idarenin takıldığı konularda yol göstermesini istediği konularda yazdığımız raporlarımız, ayrıca 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Memurlarının Yargılanması Hakkındaki Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. Maddesi, 3628 sayılı mal bildirimde bulunulması rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele kanunu kapsamındaki tüm soruşturmaları illerde defterdar adına görev verilmesi durumunda milli emlak denetmenleri yerine getirir.

Defterdarlığın verdiği görevler haricinde gerek Maliye Bakanlığı'ndan gerekse valilikten incelenmesi istenen konular Milli Emlak Denetmenleri tarafından incelenmekte ve rapora bağlanmaktadır.

kullan

Milli emlak kavramını da açıklarsak daha anlaşılır olur. Milli Emlak Hazinenin özel mülkiyetindeki, tapuya kaydedilebilen taşınmazlar ve bunun yanında tapuya kaydedilmeyen devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların yönetimine, bu taşınmazlarla ilgili politikaların belirlenmesi, bu taşınmazların kanun ve anlaşmalar gereğince edinimi, idaresi, elden çıkarılması görevini üstlenir. Son çıkarılan 646 sayılı çıkan KHK’ de milli emlak’a imar planı yapma yetkisi verildi.

Bu yetkiyi biraz açabilir miyiz? İmar planı yapma yetkisinden kasıt nedir?

Türkiye’de başta belediyeler olmak üzere, Turizm Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, TOKİ gibi birimler imar planı yapabilmektedirler. Ama Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün böyle bir yetkisi yoktu. 646 sayılı KHK ile bu yetki de getirildi. Bununla Milli Emlakın görevi ve önemi daha da arttı.

Ne amaçlanıyor imar planı yetkisi ile getirisi ine olacak ?

Yeni KHK ile özel projelerde özellikle sanayi ile ilgili büyük projelerde imar planı yetkisi verilerek daha önce arsa sıkıntısı yaşanan alanlarda yeni arsa geliştirme süreci daha da kolaylaştırıldı.

Örneğin Milli Emlak'a ait bir arsa düşünün etrafındaki arsalar özel mülkiyet oluyor. Tek başına milli emlakın arsası yetemeyebiliyor. Büyük projelerde bu zorluğu ortadan kaldırmak için hem kamulaştırma yetkisi verildi hem de orada özel imar projesi ve planı yapma yetkisi verildi.

Örneğin yurt dışından gleen bir otomotiv şirketi arsa istediğinde o kadar büyük arsa bulma imkanı bulunmuyordu. Bu yetkiyle birlikte Milli Emlak hem kendi taşınmazları hem de başkalarına ait taşınmazlar üzerinde proje geliştirebilecek.

Önceden arazi Milli Emlak’ındı ama imara açma yetkisi belediyelerde idi. Şimdi hem mülkiyet hem de üzerinde imar planı yapılması yetkileri bir araya getirilmiş oldu. Devlete ait tüm taşınır ve taşınmazlara, binalara sosyal tesislere, kıyılara milli emlak bakar. Devlet tarafından çok büyük bir gücü temsil ederken Milli Emlak özel sektörle ilgisi olmadığı için konuları sıklıkla gündeme gelmiyor.

MİLLİ EMLAK DENETMENLERİ MALİYE'NİN YETİMLERİ Mİ? REFORMDA NEDEN UNUTULDULAR? ÜÇÜNCÜ SAYFADA...

Milli Emlak denetmenleri ve kontrolörlerinin merkez ve taşra diye ayrılmasının dışında ne farkları var?

Öncelikle mesleğe giriş sınavları ile meslekte yetiştirilme yönünden farklılık bulunmaktadır. Ayrıca Kontrolörlerin yetkisi Türkiye çapında iken Denetmenlerin denetim yetkisi il düzeyindedir. Görüldüğü üzere Kontrolörler ve Denetmenler konu ve içerik olarak milli emlak iş ve işlemlerini denetleme ve teftiş yetkisine sahip olmasına karşın coğrafi yetki yönünden farklılık bulunmaktadır.

Denetmenler ise bu görevi defterdarlar adına yaparlar. KPSS sınavına girersiniz, sonra yazılı sınav, ardından mülakat eğer bu aşamaları geçmişseniz. En az 5 yıl tecrübeli denetmenin yanında 2 yıl stajyer kontrolörlük ya da denetmen yardımcılığı yaparsınız. İki yıl sonunda mührü alıp tek başına denetim yapabilirsiniz.

Üçüncü yılın sonunda yeterlilik sınavına tabi tutarlar. Bu aşama geçildikten sonra Milli Emlak Kontrolörü ya da Milli Emlak Denetmeni olarak göreve başlarsınız. Aralarında bu anlamda büyük farklar yoktur..

Peki özlük anlamında ne gibi farklılıklar var?

En büyük farkı denetmen 3 yılın sonunda yeterliliği aldıktan sonra kurum dışından herhangi bir sınava girmez ise emekliliğine kadar aynı kadroda olur. Teşkilat içerisinde hiçbir şartla geçiş öngörülmemiştir… Bazı kast sistemi benzetmesi yapıyor ve bu benzetmeler haksız değil.

Ancak bir Milli Emlak Kontrolörü ise en alt kademeden en üst kademeye kadar genel müdürlük, müşteşar yardımcılığı gibi pozisyonlara kadar çıkabilir.

Maaş anlamında farklılıklar nedir? Lojman hakkı eğitim gibi imkanlardan eşit faydalanılabiliniyor mu?

Merkezi Teftiş elemanları olan Milli Emlak Kontrolörleri görev tahsisli lojmanlara sahiptirler. Yalnız Ankara İstanbul ve İzmir’de görev yapmakta olup lojman için hiçbir şekilde puanlamaya tabi tutulmamaktadırlar. Buralarda kendilerine tahsis edilen konutlarda mesleklerinin devamı süresince oturabilmektedirler.

kullanMilli emlak denetmenlerinde ise şanslı ise o denetmen gittiği ilde bir lojman bulabilir ve sıra tahsisli lojmanlarda oturabilir. Sıra tahsisli lojmanlarda oturma süresi 5 yıldır.

Bunun dışında bir de rotasyon sorunu var. Milli Emlak Denetmenleri, 6 bölgede 81 ilde çalışabiliyor. Emekliliği yaklaşan bir denetmen artık emekli olsun diye 6. Bölgeye gönderiliyor. Bakanlık bunu her defasında Demoklesin Kılıcı gibi elinde bulunduruyor.

Milli Emlak Denetmeni ilde defterdara bağlı çalışması sebebiyle de çoğu kez tarafsız, etkin, özgün denetim yapamıyor. 

 

Anladığım kadarıyla Vergi Denetmenlerinin 646 KHK öncesinde yaşadığı sorunları ile ilgili benzer sıkıntıları sizler de yaşıyorsunuz...

Vergi Denetmeni, Milli Emlak Denetmeni, Muhasebe Denetmeni… Bu 3 denetmen grubunun mesleğe giriş yetiştirilme yeterliliği alıp mesleğe devam etme konusunda hiçbir farkı yok, özlük hakları dahi aynı.

70’li yıllarda defterdarlık kontrol memurluğu diye bir kavram vardı. Burada vergi, muhasebe ve milli emlak ayrımı yoktu. Tamamına defterdarlık kontrol memuru deniyordu. Daha sonra Milli, Emlak Muhase, Vergi Kontrol Memuru olarak değişti.

Sonra kontrol memuru ünvanı denetmen ünvanı ile değiştirildi. Bu demetmenlerin hepsi defterdara bağlı çalışmaktaydılar.. 16.05.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 5345 Sayılı Kanunla Gelirler Genel Müdürlüğü kaldırıldı yerine Gelir İdaresi Başkanlığı kuruldu.

Bu değişiklikle Vergi Denetmenleri, bir gömlek üste geçti ve direk Gelir İdaresi Başkana bağlı olarak, Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı çalışmaya başladılar.

10.07.2011 yayımlanan 646 sayılı kanun hükmünde kararname ile bir basamak daha yükselen Vergi Denetmenleri'nin gelişmesine çok sevindik. Vergi Müfettişliği olarak Vergi Denetim Kurulu çatısı altında çalışmaya başladılar. Direk Maliye Bakanına bağlandılar. Milli Emlak Denetmenleri, defterdarlara bağlı çalışırken Vergi Denetmenleri direk bakanla çalışır hale geldiler.

Maliye’de yapılan reformda sizler unutuldunuz mu? Sizler gibi Muhasebat Denetmenleri de var. Bu reformun neden dışında tutuldunuz?

Bizim anlamlandıramadığımız ve 'neden böyle yapıldı?' sorusuna cevap bulamadığımız konulardan bir tanesi bu… Başbakanımız 5-6 yıl önce İstanbul ziyaretinde denetim birimleri tek çatı altında birleştirilecek sözünü vermişti. Ancak bu yapılandırma içerisinde IMF’in vergi denetim birimleri birleştirilsin önerisinin de etkili olduğunu düşünüyoruz.

Ancak burada bu düzenleme yapılırken Milli Emlak ve Muhasebe Denetmenleri gerçekten unutuldular. Vergi Denetmenleri, Vergi Müfettişleri ünvanı aldıklarında 3600 ek gösterge aldılar, 2200’den 3600’e çıktı. Bizim sıkıntımız Milli Emlak Denetmenleri olarak parasal konular değil. Kesinlikle bunun peşinde değiliz.

Bizim buradaki isteğimiz hak ettiğimiz gibi bakana bağlı bir şekilde tek çatı altında, Milli Emlak Müfettişi ya da Emlak Müfettişi adı altında adı ne olursa olsun Vergi Denetmenlerine tanınan bu hakların Milli Emlak ve Muhasebe Denetmenlerine de sağlanması.

BİRLEŞİMDEN NE BEKLİYORLAR? DEFTERDARA BAĞLI OLUP DEFTERDARIN İŞLERİNİ DENETLEYEBİLİYORLAR MI? DÖRDÜNCÜ SAYFADA

Vergi denetmenleri ile yaptığım röportajda iş yükünden bahsetmişlerdi. Sizde de aynı durum söz konusu mu? Benzer iş yoğunluğunda 'bunu hak ediyoruz' mu diyorsunuz?

Vergi Denetmenleri sektör teftişi yapıyorlar. Vatandaşı denetliyorlar. Bizde ise öyle bir durum söz konusu değil… Biz kamu mallarının denetimini, varlık denetimini yapıyoruz. Aslında bakarsanız çok çok önemli bir görev üstlenmiş durumdayız. Bugün Milli Emlak Genel Müdürlüğü Türkiye toprakları yüzölçümünün yüzde 55’ini yöneten bir birim.

Biz vergi denetmenleri gibi küçük mükellef büyük mükellef ayrımı yapmıyoruz. Hemen belirteyim bir kontrolör hangi işi yapıyor ise aynısını Milli Emlak Denetmenleri de yapmaktadır. İş yoğunluğu noktasında bir vergi denetmeni kadar çalışıyoruz.

Bir de şunu ekleyelim vergi denetmenlerinin sayısı 3500 civarındadır. Tabi bunlar her mükellefi denetledikleri için sayılarının fazla olması son derece normal hatta bize göre yetersiz bile… 'Milli Emlak'taki durum nedir?' derseniz; 2010 itibariyle Milli Emlak Denetmeni sayısı 303 bunlar denetmen ve denetmen yardımcıları olarak geçiyor.

Kontrolör sayısı ise 68. Milli Emlak Kontrolörleri İstanbul, Ankara ve İzmir Grup Başkanlıklarında tüm Türkiye’yi denetliyorlar. Denetlediklerini ifade ediyorlar. 68 kişinin Türkiye’yi denetlemesi imkansız demiyelim de çok çok zor. Bu kadrolardakilerden yaklaşık yarısından fazlası zaten idari kadrolarda görev alıyorlar. Önleri açık olduğunu için Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı gibi görevleri, 'Kurul'a yeniden dönme imkanları olsun diye vekaleten yürütüyorlar…

68 kişinin tüm Türkiye’yi denetlenmesini düşündüğünde, bizler 330 olan denetmen sayımızla kontrolörlerle birleşerek daha etkin denetim yapılması gerektiği görüşündeyiz. 'Peki bu sayı yeterli mi?' derseniz yine yetersiz. Çünkü özellikle büyükşehirlerde çok zor görevler yapılmaktadır.

Peki birleşmeden beklentiniz nedir? Değişim size ne getirecek?

Bizim beklentimiz Vergi Denetim Kurulunda olduğu gibi Milli Emlak Denetim Kurulunun oluşturularak tek çatı altında denetimin Bakana bağlı olarak birleştirilmesidir. Defterdara bağlı olarak çalışırken deftardarı denetlemek sıkıntılı oluyor. Defterdara bağlı çalışmamız nedeniyle defterdarın iş ve işlemlerini denetleyemiyorsunuz. Milli Emlak Denetmenleri Bürosu Başkanlığı yılbaşında çalışma programı hazırlar, defterdara sunar; defterdar uygun görürse denetim yapılabilir.

Şayet sıkıntılı olduğunu düşündüğü iş ve işlemler var ise bir kalemde üzerini çizip 'bunu kullandenetleyemezsiniz' diyebilmektedir. Özgün ve bağımsız denetim kesinlikle yapılamamaktadır.

Burayı özellikle vurgulamak istiyorum… Yani bir Defterdar size denetim konusunda engel olabiliyor?

Her nekadar denetmence tanzim edilen raporun içeriğine müdahale edilemiyor ise de gerek eski mevzuatta sicil ve disiplin amiri olması hasebiyle denetimin bağımsızlığı tartışmaya açılabilmektedir.

'Müdahale’den kastınız nedir?

Müdahale derken şöyle açıklık getirirsek. Bir defterdara bağlısınız ve o defterdarın işlerini denetliyorsunuz. Denetim özü itibariyle bağımsız olması gerekir. Bakana bağlı olmalı ki defterdarı denetleme imkanı olsun.

Defterdara bağlı olup defterdarı denetlemeniz mümkün değildir. Bağımsızlığa aykırıdır. Şimdi müdahale kavramı çok geniş ve her yere çekilebilecek bir kavram. Şöyle ifade edersek defterdara bağlı olup defterdarın altındaki birimleri denetlemek denetimin ruhuna aykırı. Bir birimi denetleyebilmek için daha üst birime bağlı olmak gerekir bu da bakandır.

Sayı olarak denetmenler ve kontrolörler toplam 400 kişi. Bu kadroların bu kadar az olmasının nedeni iş yükünün azlığından mı kaynaklanıyor yoksa başka nedenleri var mı?

Maalesef gelen arkadaşları bu birimde tutamıyoruz. Her sene yaklaşık 50 denetmen yardımcısı alınıyor bu sayının yarısı ya da daha fazlası diğer kurumlara geçiyor.

Neden?

Nedeni rotasyon. En büyük sıkıntılardan biri bu. Milli emlak denetmenleri 81 ilin tamamında görev yapabiliyor ve her ile tayinleri çıkabiliyor… Kontrolörler ancak 3 ilde görev yapıyor. Ankara, İstanbul ve İzmir…

Tayinleriniz neye göre çıkıyor?

Yönetmeliğe göre çıkıyor. İstanbul birinci bölge görev süresi 7 yıl, 2. Bölgede olan illerde 6 yıl… Süre doldukça görev yeri değişiyor.

Yani 7 yıldan başlıyor kademeli olarak azalıyor...

Sayımızın az olmasının nedenlerinden birisi de bu Milli emlak denetmenlerini kurumlarımızda tutamıyoruz. Gelen gidiyor ve bir sürü sirkülasyon var… Mesleğe giren arkadaşımız hemen rotasyonu düşündüğü için başka sınavlara girip farklı kurumlara geçiş yapıyor.

Örneğim 2009’da 50 denetmen yardımcısı aldık 20’si aynı yıl içerisinde gitti. 2010’da 100 kişi alındı 33’ü hemen gitti.

Mührü alana kadar 3 sene geçiyor. Bu süre içerisinde bu arkadaşlar rotasyondan dolayı kaçıyorlar… Dolayısıyla iş yükü azdır sayı ondan az demek sağlıklı bir yaklaşım olmaz.

Vergi Denetmenleri gibi değiliz. Onlarda her vatandaş bir mükellef. 72 milyon nüfusa kıyasladığınızda sayılarının fazla olması normal… Yalnız bizim sayımıza da bakıldığında sayımız gerçekten yetersiz.

Maliye Bakanlığına bağlı birimlerde resmi olmasa da ‘gelir ve gider’ ayrımı yapılır ve bu kategoride Milli Emlak gider tarafında konumlandırılır? Bu doğru bir yaklaşım mı?

Aslında milli emlak gider değildir… 'İsim koyalım' dediklerinde bir tarafta 'gelir' olduğu için diğerleri 'gider' sınıfına sokulmuştur. Vergi birimi gelir olarak adlandırılıyor, asıl Muhasebat birimi gider olarak geçiyor çünkü tüm hesaplar onlardan geçiyor.

Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nü gider olarak ayırmak son derece yanlış. Kamu mallarıyla ilgili tasarrufları gelirdir. Kamu mallarının korunması ve gözetilmesi de Milli Emlak’ın görevidir. Dolayısıyla bir gider birimi kesinlikle değildir.

HUKUKEN YÜKSELME HAKLARI VAR AMA FİİLEN YOK.. NEDENİ KAST SİSTEMİ... BEŞİNCİ SAYFADA...

Sizin birleşmeden beklentiniz nelerdir? Kontrolörler ile denetmenler arasındaki farklardan bahsettiniz, rotasyona da değindiniz. Bunlarla birlikte diğer talepleriniz nelerdir?

Önceden iletişim ve ulaşım imkânları bu kadar iyi değildi. Eğitim imkânları bu kadar fazla ve rahat değildi. A ilinde inceleme yaptırmak çok zordu. Ama artık günümüzde Kars’ta yapılacak bir denetleme için denetmen 1-2 saatte bir uçtan diğer uca uçabilir, işini tamamlar ve döner… Kısacası Milli Emlak denetmenlerinin başında 'Demokles'in Kılıcı' gibi sallanan rotasyonun kaldırılması gerekiyor.

Rotasyon konusunda keyfiyet de söz konusu mu?

Zaman zaman keyfiyete varan uygulamalar da yok değil. Son birkaç yıldır denetmenler 3 yıllık eğitimin sonunda yeterlilik sınavına tabi tutulmaktadırlar. Orada dereceye girenler (ilk 3’e ilk 5’e) seçilmiş iller arasında seçim yapabiliyorlar. Yalnız bu seçim şansı meslek hayatında yalnız bir kez var. Bu tarz iyi uygulamalar da var. Bunun yanında Personel Genel Müdürlüğü nerede boş bir kadro varsa atayabiliyor.

Konuşmamızın başında Kast Sistemi vurgusu yaptınız bunu da biraz açalım istiyorum…

Kurum içerisinde geçiş hukuken mümkün olsa da fiilen kapalı. Milli Emlak Kontrolörleri büyük şehirlerde defterdar, daire başkanı, Ankara’da genel müdür, genel müdür yardımcısı olabilmekteyken denetmenlerde bu mümkün olmuyor.

Az önceki ifadeyi biraz açmanızı istiyorum. Hukuken mümkün ama fiilen kapalı…

Örnekle anlatalım. Defterdarlığa girebilmek için 10 yıllık denetmen yardımcılığı yapmak gerekir. Sonrasında defterdar yardımcılığı sınavı açılıyor. Defterdar yardımcıları da defterdar olarak atanabiliyor. Defterdar yardımcılığı için öngörülen bir puanlama usulü var. Denetmenler o sınava girmeye hak kazanamazlar.. Hukuken yükselme var görünüyor ama fiilen kapalı, hiçbir zaman sizi oraya atamıyorlar. Ya merkezi denetim elemanı olmanız ya da müdür ve benzeri pozisyonda olup güçlü siyasi bağlarınızın olması lazım. Bu da fiilen kapalı olduğunu gösteriyor.

Örneğin Ankara İstanbul ve İzmir’de hiçbir denetim ve memur kökenli defterdar görev yapmamıştır. Bu makamlar sanki birilerine tahsisli gibidir… Büyük illerdeki defterdarlıklarda hep merkezi denetim elemanı kökenli personel görev yapmaktadır…

kullanYani kariyer ve liyakat ilkesi Maliye’de geçmiyor da denilebilir...

Denetmen olarak alanınızda tek olsanız bile İstanbul’da defterdar olamazsınız. Kast sistemi budur. Kendinizi çok iyi yetiştirseniz de çok başarılı olsanız da 15 yıllık tecrübeniz de olsa denetmenlikten kontrolörlüğe geçemezsiniz.

Ama kontrolör ya da denetmen alırken süreçlerin aynı olduğundan bahsetmiştiniz…

Sınavları farklı ama diğer süreçler tamamen aynı…

Peki mesleğe giriş sürecinde farklılık söz konusu değilse geçişin engellenme gerekçesi nedir? Sadece kast mı?

Orada kemikleşmiş bir yapı var. Vergi Denetmenlerinin reformu sürecinde sayın Başbakan da bunun farkında idi. Bu birleşme ile bu son erdirildi.

Kast sistemi, yargıda, askeriyede olabilir ama Maliye de bunun 3. ayağıdır. Örneğin bir hesap uzmanı yani vergi konusunda uzmanlaşmış bir kimse Milli Emlak’ta daire başkanı olarak atanabiliyor. Hem de hiç ihtisas sahibi olmadığı bir konuda… Ama denetmen olarak işi en iyi bilen olsanız bile oraya atanamıyorsunuz….

DURUMLARINI 'VEZİRE BAĞLI OLUP VEZİRİ DENETLEYEMEZSİNİZ' SÖZLERİ İLE ÖZETLİYORLAR... PEKİ İSTEKLERİ NE? ALTINCI SAYFADA...

EDİTÖR NOTU

Maliye Bakanlığı'nın 2010 verilerine göre 24 ilde yapılan çalışmalarda Milli Emlak Denetmenleri 1372 rapor hazırlarladı. Bu veriler 81 ile uyarladığında yılda yaklaşık 2500-2600 adet denetmenler rapor hazırlıyor.

Yine Maliye Bakanlığı verilerine göre Milli Emlak Kontrolörlerinin 2010 yılı içinde hazırladığı rapor sayısı 33-34 ile sınırlı kaldı. Veriler kişibaşına değil toplan rapor sayısını gösteriyor.

****

Kontrolörler ile Denetmenler arasında bir uyum sorunu var mı?

Milli Emlak Kontrolörleri ile Milli Emlak Denetmenleri her zaman uyum içerisinde çalışmışlardır… Birleşme yönünde bizleri ümitlendiren de budur. Çünkü farklılaşan konularımız ve farklılaşan iş ve işlemlerimiz yok. Biz de kontrolör de aynı işi yapıyoruz.

Onlar tüm Türkiye çapında denetim yapıyorlar bizler de...Onlar da biz de 81 ili denetliyoruz.. Burada çok uyumlu çalıştığımızı ve kimseyi rencide etmek gibi bir niyetimiz olmadığını özellikle belirtelim. Birleşmek isterken ayrışmaya yol açmak da istemiyoruz.

Bu sözlerden de anlaşıldığı kadarıyla sizin birleşmenin getireceklerinden ziyade deftardara değil de denetimin doğası gereği bağımsız bir kuruma bağlanma talebiniz var…

Kesinlikle haklısınız. Türkiye’de Hazine taşınmazlarının satımı, kiralanması, irtifağı, elden çıkarılması özellikle Türkiye ekonomisinde inşaat ve gayrimenkul sektörünün çok revaçta olduğu bu dönemlerde, özellikle bu gayrımenkullerin hazine taşınmazlarının 68 kişi ile değil de daha etkin bir şekilde daha fazla sayısı artırılacak denetim elemanları, bakana bağlı denetim elemanları tarafından denetlenmesi halkın da menfaatine olacak diye düşünüyoruz.

Bir de şöyle bir avantajımız var. Özellikle gayrımenkul alanında kapasiteyi hareketlendirme potansiyelimiz var. İşi idareye bıraktığınız zaman bazı şeyleri hareketlendiremeyebiliyorsunuz. Kamuda 'Başım ağrımasın' mantığı var…

Denetim o alanlara gittiği zaman kapasiteyi sorgulayarak hareketlendirme sağlayarak, atıl kapasiteyi ekonomiye kazandırabilir. Türkiye’de bu alandaki etkin bir denetim daha ciddi bir gelir artışı sağlayacaktır.

4706 sayılı kanun hazine taşınmazlarının ekonomiye kazandırılmasını yönünde hükümler içeriyor. Ama maalesef idareciler bazen çekimser kalabiliyor. Kendi illerindeki taşınmazların ekonomiye tam olarak kazandırılması konusunda faaliyet gösteremeyip eksik kalabiliyor.

Ama denetim işin içerisine girdiği zaman biz olağan teftişlerimizle taşınmazların envanterini çıkarıp ne kadarının kullanıldığı ne kadarının kullanılmadığının istatistiklerini çıkararak defterdarlığa sunuyoruz. Bu taşınmazlar satılabilir, taşınabilir ya da üzerinde uzun süre konaklama olabilir şeklinde raporlar sunuyoruz. Bu da devlet denetimi daha etkin kılıyor.

Bu birleşme sürecinin sizlere olan faydasına değindik… Amiyane tabirle vatana millete ne faydası var. Biz bu birlşemeden ne anlayacağız ve bu birleşmeye kamuoyu olarak neden taraf olacağız ?

Etkin bir dneetim için bu şart. Defterdara bağlı çalışmaktan bahsettik bizim en büyük sıkıntımız budur. Etkin, bağımsız, yerinde, tarafsız denetim yapılamamakta ve zaman zaman engellemelerle karşılaşılmaktadır.

Birleşme gerçekleşirse direk bakana bağlanılacağından tarafsız ve bağımsız denetim yapmak mümkün olabilecek. Dolayısıyla Hazine taşınmazlarının etkin denetimi, etkin yönetimini de beraberinde gelecektir.

Yerel yöneticiler çoğu kez elini taşın altına koymak istemiyor. Defterdar da o programı onaylamadığı için de mesela problemli olan ilçeyi denetleyemiyorsunuz. Dolayısıyla oradaki mevcut kamu malını, kamu varlığını harekete geçiremiyorsunuz.

Denetimlerimizde biz bunu harekete geçiriyoruz. 'Şu işler yapılsın, şu süre içerisinde cevap verilsin' diyebiliyoruz. Ya da 'işgale uğramış hazine taşınmazları boşaltılsın' diyoruz. Yalnız bu raporu sunduğumuz kişi defterdar oluyor. Defterdar da ildeki Milli Emlak konusunda en yetkili olan makamdır. Her şey onun iznine tabi oluyor.

Denetim elemanlarının birleştirilmesi ile üzerinde 70 milyonun hakkı olan hazine taşınmazları, daha etkin denetlenecek, daha etkin idare edilecek ve hazine taşınmazlarının işgal edilmesi gibi sorunlar ortadan kalkacaktır.

Vezire bağlı olup veziri denetleyemezsin, padişaha bağlı olman gerekir… istediğiniz raporu hazırlayın deftardara verin istemezse işleme koymaz.

Peki böyle durumlar yaşandığında sizin bir üst merciye gitme imkanınız yok mu?

Hayır böyle bir şey yok. Hazırladığınız raporda dahi idareyi arayıp 'benim raporumla ilgili ne işlem yaptınız?' diyemiyorsunuz. Bunu yalnız teftişlerde sorabiliyoruz o da onay verilirse...

Hazine arazilerinin birilerine peşkeş çekilmesi, siyasi malzeme olarak kullanılması, işgal edilmesi, belediyelere tölerans sağlanması gibi sorunlar yıllardır gündemde...

Merkezde ki teftiş elemanlarının sayısının azlığından belli oraya alım yapılmıyor… 68 kişi çalışıyor ve Türkiye’nin yüzde 55’i taşınmaz olarak bulunuyor. Devletin taşınırları da onlara bağlı bütün ilkokullardan tutun da sosyal tesislere kamu binaları, hastaneler, malzemeler araçlar vs her şey sadece 68 kişinin denetimi altında. Yarısının da idari görevde olduğu düşünülürse 30 kişinin denetlemesi düşünülemez… Bu bahsedilen sebeplerden dolayı denetlenemiyor. İşte 2B sorununun temelinde bu var. Gecekondulaşma sorununun altında bu var. Çünkü etkin ve bağımsız denetim yok. Bizim tek derdimiz etkin ve bağımsız denetim yapabilmek.

Mesleğe denetmen olarak girip denetmen emekli oluyorsunuz. Liyakatiniz olsa da yükselme imkanı yok. Milli Emlak konusunda mesleki uzmanlık anlamında diğer birimler arasında en uzman bizleriz. Müfettiş de kontrolör de bizler kadar konulara hakim değil. Ama yükselme imkanımız yok. Bu da Türkiye’nin gelişimine ket vuruyor.

Yüksek lisans yapan arkadaşlarımız var doktora yapan arkadaşlarımız var rotasyon nedeniyle tayini çıkıyor ve mağdur oluyorlar.

Kontrolörlerlede yurt dışında eğitim var. Onları engelliyorlar. Çoğu kez kadrolar yüksek lisans kadroları merkezi teftiş kurulu elemanları tarafından hiç haberiniz olmadan doldurularak yüksek lisans yapabiliyorlar.

Biz bu mesleği yapmak istiyoruz daha da uzmanlaşmak istiyoruz. Yalnız kast sistemi yüzünden önümüz kapalı. Görev ve sorumluluk veriliyor ama yetki verilmiyor.

ORMAN VASFINI KAYBETMİŞ 2-B ARAZİLERİNİN ÇALIŞMALARINI ONLAR YÜRÜTÜYOR. PEKİ 2-B'NİN ARTISI EKSİSİ NE? NE KADAR GELİR BEKLENİYOR? ADALETSİZLİK NASIL GİDERİLECEK? CEVABI YEDİNCİ SAYFADA...

2B arazilerine gelelim.. Orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı gerçekleştirilecek. Orman vasfını kaybetmiş araziler tanımlaması vatandaşın zihninde bu şekilde değil. Bir şekilde işgal edilmiş algısı yaratıyor. Orman vasfnı kaybetmiş değil de kaybettirilmiş gibi bir algı oluşuyor. Ya da orman arazisi ama kayıtlara orman vasfını kaybetmiş gibi geçirilmeye çalışılıyor… 'Orman vasfını kaybetmiş'ten ne anlamamız gerekiyor? 2B’nin getirisi ve götürüsü ne olacak? Hazine arazileri olması dolayısıyla devletin kaybı, vatandaşın sıkıntısı bir araya gelecek. Bu konulara dair öngörüleriniz neler?

2B testpitinin nasıl yapılacağı kanunda açık olarak belirtilmiştir. '31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını yitirmiş yerler orman sınırları dışına çıkartılır' deniyor kanunda…

Bilim ve fenden tam olarak kasıt nedir?

Fiilen orman olmaması

Peki bu kararları kimler veriyor?

Orman komisyonları vardır. Bu komisyon bünyesinde teknik elemanlar çalışır. Orman mühendisleri çalışır. Bunlar incelemeyi yaparlar, toprak yapısını, arazi yapısını incelerler ve karar verirler. Ancak belirttiğimiz gibi '2B nedir?' derseniz. 2B tamamen geçmişte işgallere göz yumulmasından kaynaklanan bir durumdur.

Yasada bilim ve fen bakımından deniyor ama gidip baktığınızda çok ciddi anlamda bir ağaç katliamını görebiliyorsunuz. Dolayısıyla bilim ve fen bakımından bazı yerler için orman vasfını yitirdiğinden söz etmek mümkün değil. Yeterli denetim ve kontrollerin olmaması nedeniyle vatandaşların oraları işgali söz konusudur.

Örneğin ormanlık bir alanın tepesi kesilmiş 2B olarak gösteriliyor ve vatandaş oraya villasını kondurabiliyor. Tabi hepsi için bunu söylemek doğru olmaz. Sultanbeyli gibi yoğun yerleşim alanı olmuş bölgeler var. Bunların da yeniden orman alanı olması mümkün değil…

Başbakanımız iktidara geldiği ilk günlerde 2B sorununu çözeceğiz demişti. Bugün Sultanbeyli, Üsküdar, Beykoz, Ümraniye, Gaziosmanpaşa, Sarıyer yoğun yerleşimin olduğu yerler artık şehirleşmiş ormanla ilgili kalmamış yerler ve buralar da 2B statüsünde!

Başbakanımızın kastı da bu problemli yerlerin bir sonuca kavuşturulması. Yoksa oradaki tüm binaları yıkıp oraya ağaç dikme gibi bir durum söz konusu değil. Bu arazideki sorunu oradaki işgalcilerine satarak ancak bu sorunun çözülebileceğini söylemişti.

Tabi bunu yaparken Anayasa’nın da değiştirilmesi gereken maddeleri var. Çünkü orada orman vasfını kaybetmiş yerlerin satışından değil de orman köylüsüne tahsisinden bahsediliyor. Dolayısıyla muhalefet partilerinin sıkıntısı ve itirazları da bu yönde. Anayasaya aykırı bir iş yapıldığını, orman köylülerine tahsis edilmesi gereken yerlerin işgalcilere peşkeş çekildiğini öne sürüyorlar. Fakat bunun tek çözümü; bir milli emlakçı, şehir planlamacı gözüyle baktığımızda oraların gerçekten orayı kullananlara satışıdır.

Orman köylüsünün de fazla kaldığı iddia edilemez. İstanbul'da ararsanız orman köylüsü bulamazsınız. Orman köylüsü tanımlanırken 1980’den önce 5 yıl orada oturma şartı aranıyor ki,orman köylüsü kalmadı. Dolayısıyla 2B arazilerinin çözümünde en iyi yol kullanıcılarına satıştır.

Satış konusunda ise tam bir netlik yok. Rayiç bedelden mi alım satım gerçekleşecek yoksa oradaki emlak vergisi metrekare birim değerinden mi alınıp satılacak. Bu konuda bir netlik yok. Zaten bu konulara biz de dahil olmak istemiyoruz.

Rayiç bedel de olsa emlak vergisine esas metrekare bedeli de olsa Devletin arazisinde zarar etmesi olacak. Arazi kaybı olacak. Arazi kaybı karşılığında elde edilecek gelir bu zararı karşılayabilecek mi?

Mümkün değil. Orman yok olmuş ve şehirleşmiş.Bunun karşılığını hiçbir parasal karşılıklı sağlayamazsınız. Ama şu şekilde bir artısı olabilir. Mesela İstanbul’da arazilerin bittiği söyleniyor. Müteahhitler sürekli 'İstanbul’da inşaat yapacak alan kalmadı' diye açıklama yapıyor.

Bu 2B’ler özel mülkiyete konu hale gelirse Sultanbeyli gibi bir bölgeye müteahhitlerin toplu konut projeleri veya TOKİ’nin yapacağı projelerle Türkiye ekonomisine katkı sağlanabilir.

Yoksa devletin elde edeceği ciddi bir gelir olduğunu sanmıyoruz. Ayrıca 2B üzerindeki konutlar, arsalar el değiştiremediği için; yani satılamadığı için devletin harç kaybı, emlak vergisi kaybı da var. Doğru dürüst ecrimisil geliri de elde edemiyorsunuz. Zaten yıllar itibariyle devletin ciddi bir kaybı var. Yani bunu daha da uzatmak daha fazla kan kaybı demek.

2B’lerin satışından elde edilecek paranın miktarı konusunda tahminler nedir? Rayiçte ya da emlak vergisine esas tutarda gelir beklentisi nedir?

Rayiç olursa 60 milyar TL gibi bir gelirin sağlanması düşünülüyor.2B arazileri gerçekten önemli bir gündem oluşturan konu ve bunun tüm çalışmalarını İstanbul’da Milli Emlak denetliyor. Diğer illerde de öyle. Sekiz ayrı ekip başlarında denetmen ve yardımcıları ile beraber tamamen koordinasyonu, tespitleri, rayiç bedellerinin belirlenmesi denetmenler tarafından yapıldı.

Son 1,5 yıldır denetmenler olarak iş gündemimiz 2B arazileri. İstanbul’da 2B statüsüne giren 65 bin taşınmaz var. Yaklaşık 83 bin adet 2B statüsündeki taşınmazın tespitleri dahil olmak üzere, rayiç bedellerinin ve emlak vergisi üzerinden vergi değerlendirmesi üzerinden raporlanması tamamen Milli Emlak Denetmenleri tarafından gerçekleştirildi.

İstanbul’da 15 ilçede yapılan 2B çalışmasında rayiç bedel üzerinden satılsa ne kadar gelir sağlanır sorusunun cevabını 9,7 milyar TL olarak ortaya koyduk. Bu çok az bir kısmı ve sadece İstanbul kapsıyor… Bunu emlak vergileri ile yaparsak bu gelir 8’de 1’e yani 1,4 milyara iniyor.

Rayiç bedel devletin çıkarına acaba vatandaş tarafında durum ne olur, beklentiniz nedir?

2B ile ilgili yapılan çalışmalarda, ödeme koşulları vatandaşın avantajına tanzim edildi. Ödeme gücünü kolaylaştırıcı şartlar da getiriliyor. Peşinat düşük oluyor. Beş yıl taksitlere yayabiliyorlar. Hatta bunların emlak vergilerine esas tutardan satılması da dillendiriliyor.

Yalnız bununla ilgili de şöyle bir sıkıntı var. Bazı bölgelerde emlak vergi değeri, rayicin de üzerinde belirlenmiş. Bazı yerlerde ise bunun tam tersi dolayısıyla bir takım sıkıntılar var ve bunlar hükümet tarafından çözülmeye çalışılıyor.

kullan2B kanunun seçimden önce çıkarılamamasının nedeni 2B’ler üzerinde Beykoz gibi Çekmeköy gibi lüks villaların olduğu yerler var. Sultanbeyli, Sultangazi, Silivri gibi yerlerde de köylünün başını soktuğu bir evler var. Hukuken bu ikisinin birbirinden ayıramadığımız için, ikisi de konut gözüktüğü için büyük sıkıntı var.

Bir tarafta milyon dolarlık villa, diğer tarafta 30-40 bin liralık bir konut. Bedava denilse olmuyor... Bu arazilerde fabrikalar var, petrol bayileri var. 2B’de fiyat belirlenememesinin sıkıntısı bu! Rayiçten verilse köylü mağdur olacak bedava verilirse villa sahibi iyiden iyiye ihya olacak.

Bir arazi, arsa mıdır, sanayi tesisi midir, villa mıdır; nasıl değerlendirileceği konusunda sıkıntılar var.

Çarpık kentleşme büyük sorun biliyorsunuz. 2B arazileri satıldığı zaman gecekondu bölgeleri artık tapulu olacak bunun önüne nasıl geçilecek?

Evet haklısınız İstanbul’un yüzde 80’i gecekondu gözüküyor. Fakat 2B çalışmaları kapsamında bunun önüne geçmek için Toplu Konut İdaresi'nden, büyükşehir belediye başkanlarına yetkili birimler bir araya geldiler ve bu konular konuşuldu. Sizin sorunuzu orada herkes sordu.

Tasarıda bu tür yerlerin TOKİ’ye devri söz konusu! TOKİ diyecek ki 'Sultanbeyli'nin 1500 hektar alanını bana verin ben burayı kentsel dönüşüme sokacağım' böyle diyebilme imkanı var ve buraları TOKİ yıkıp baştan yapacak. Dolayısıyla çarpık şehirleşmenin bire bir önüne geçilecek. Böyle iyi tarafı da var.

Yani o araziler satılınca vatandaş o gecekondularda artık tapulu oturacak diye bir şey yok. Modern şehircilik doğrultusunda oraların tekrar şehirleştirilmesi gündemde taslaklar çalışmalar bu şekilde yürüyor. TOKİ’ye devredilecek araziler ve bu şekilde ya da kentsel dönüşümün olduğu yerlerde belediyelere devredilecek, tabi bu arada vatandaşın hakkı da korunacak. Tabi bunların tamamı sadece tasarı boyutunda ve henüz kanunlaşmış bir şey yok....

Haber 7

hakan.goksel@haber7.com
http://twitter.com/hakan_goksel

Maliye reformunun yetim birimleri! Söyleşi
GALERİYE GİT
KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 1
  • osmanmert 12 yıl önce Şikayet Et
    maliye bakanına çağrı. piyasadan smmm olan kişilerden denetim kadrosuna transfer yapılabilir. alın size yetişmiş eleman
    Cevapla