Süzer, gıda bankasıyla yiyecek dağıtacak

Sahibi olduğu Kentbank'ı mahkeme kararı ile geri alan İşadamı Mustafa Süzer, kurduğu gıda bankasıyla zenginlerden topladığı yiyecekleri yoksul ailelere taşıyacağını açıkladı.

Süzer, gıda bankasıyla yiyecek dağıtacak
Süzer, gıda bankasıyla yiyecek dağıtacak
GİRİŞ 13.12.2010 12:48 GÜNCELLEME 13.12.2010 12:48

Songül Hatusarı'nın röportajı'ndan bir kesit 

"Evladım, tabağında yemek bırakma, arkandan ağlar” diyen annelerimizin ne kadar haklı olduğunu büyüyünce daha iyi anladık. Arkamızdan ağlayanların sayısı artık koca bir kıta nüfusuna ulaştı. Araştırmalar, ABD’de çöpe atılan gıdalarla Afrika’nın doyabileceğini gösteriyor. Dünyanın bir yerlerinde yiyecek bulamayıp açlıktan ölenler var, diğer tarafta yeme bolluğu yüzünden anoreksiya gibi ölümcül hastalıklara yakalananlar...

Bu tezat, birçok insanın canını yakıyor. Onlardan biri de Süzer Grubu Onursal Başkanı Mustafa Süzer. Fakat o üzülmekle yetinmeyip, ‘Gıda Bankası’ kurdu. Gıda Bankacılığı Derneği’nde biriken yiyecekler, yoksul insanlara dağıtılıyor.

Mustafa Süzer, TMSF tarafından sahibi olduğu Kentbank’a el konulduğundan beri kırgın. Yıllarca hukuk savaşı verdi ve kazandı. Bu arada 2.5 yıl kanserle mücadele etti. Dokuz yıldır basına röportaj vermiyor. Bense Gıda Bankası işini öğrendiğimden beri peşindeyim. Cevap iki ay sonra geldi, “Peki, konuşalım” deyince, soluğu Ritz Carlton’daki ofisinde aldım.

Gıda Bankacılığı Derneği nedir tam olarak?

Derneği, israf edilme ihtimali yüksek ancak insan sağlığı açısından güvenilir gıdaları ihtiyaç sahibi yoksullara dağıtmak için kurduk. İlk gıda bankası derneği 1967’de Amerika’da kuruluyor.

Kaç tane gıda bankası var Türkiye’de?

Kanun, “Tüzüğünde gıda bankacılığı yapabileceği belirtilen vakıf veya dernekler gıda bankacılığı yapabilir” diyor. Bir eğitim vakfı da, çevre vakfı da isterse gıda bankacılığı yapabiliyor.

İhtiyaç sahiplerini nasıl belirlediniz?

Bağışları, ihtiyaç sahiplerini zaten tespit etmiş olan kuruluşlara yapıyoruz. Beyoğlu ve Silivri ilçelerinde her gün yüzlerce kişinin yardım aldığı gıda bankaları var. Onlara veriyoruz mesela. Yurtlara, okullara veriyoruz.

Yiyecekleri nerede topluyorsunuz?

Şirketlerimizden Turkent Gıda’nın, Ümraniye’deki deposunu kullanıyoruz.

Grubunuz dışından yardım yapanlar var mı? Ne tür yiyecekler veriyorlar?

İki ton bulgur da, 50 kalıp peynir de geliyor. Kentucky grubunun donmuş balığını, etini, tavuğunu, peynirini, yoğurdunu veriyoruz. Banvit, Beşler Gıda, Altınkaya Et Ürünleri, Baktat, Bahçıvan Peynirleri, Ay Işığı Gıda veriyor. Torunlar, Nestle ilgileniyor şimdi. Hastalığım sırasında ABD’de restoranlara gittiğimde, çok büyük miktarda yemeğin çöpe atıldığını gördüm. ABD’nin israf ettiği, çöpe attığı gıdalar Afrika’ya gitse aç kalmaz.

Bir vakfınız var mı peki?

Süzer Vakfı’nı da kurduk. Burs verip, okul yaptırıyoruz. Beş tane okul yaptırdık. Gaziantep’te Hasan Süzer Etnografya Müzesini kurduk. Şimdi, Süzer Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı Sami Çakır’ın ismine bir lise yaptırıyoruz.

El konulan Kentbank’la ilgili davaları kazandınız? Tazminat davası açtınız mı?

Yok açmadık, biz para peşinde değiliz. Sadece iade-i itibar istiyoruz.

***

Hastalığı ile ilgili soruları da yanıtlayan Süzer röportajın devamında şunları söyledi:  

KANSERİ ÖĞRENİNCE TEPKİSİZ KALDIM

Hastalığınızı nasıl öğrendiniz?
2003’te. Spor yapıyor, sağlıklı besleniyordum. Bir gün Alman Hastanesi’nin sahibi Azmi Ofluoğlu aradı; “Yeni bir tıbbi cihaz aldık, bir kontrol edelim” dedi. Ben de, “Ben çok iyiyim, git başkasında dene makineni!” dedim. Daha bir ay önce kan tahlili yaptırmıştım, sonuçlar da gayet iyiydi. 5.5 santimlik bir kütle çıktı, böbreğin yanında. Alınan parçada kanser tespit edildi. Amerika’da ameliyat oldum. 2.5 yıl dışarıda kaldım. Şu anda bir problem yok.

Öğrendiğinizde ne hissettiniz?
O kadar ani oldu ki, tepkisiz kaldım. “Savaşacağım, olmazsa da Allah’a ısmarladık deyip gideceğim” dedim kendi kendime. Olmasa gidecektik, ne yapacaktık? Hayat böyle, az da yaşamadık.

Hayata bakışınızı nasıl değiştirdi? Umre’ye, hacca gittiniz..
Hastalıktan önce gitmiştim. İlk umreyi 1981’de yaptım. Sonra iki kez daha gittim. 2008’de hacı oldum. Hastalıktan sonra işi azalttım. Kendime bakmaya başladım. Daha önce dört buçuk saat uyurdum. Şimdi yedi saat uyuyorum, düzenli spor yapıyorum. Sebze, meyve, et yiyorum. Şeker, tuz ve un düşman. Şekeri hemen hemen hiç kullanmıyorum.

Röportajın tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

(Milliyet)