Vatandaşlara çok kritik uyarı! Bunu görmeden sakın satın almayın

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, özellikle internet ve sosyal medyada vatandaşı mağdur eden aldatıcı otel ve tur reklamlarıyla ilgili vatandaşları uyararak, mağduriyetlerin oluşmaması için özel olarak hazırladıkları "Dijital Doğrulama Sistemi"nin detayları anlattı.

GİRİŞ 10.05.2019 10:05 GÜNCELLEME 10.05.2019 10:19
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, Haber7 Gündem Masası'nın konuğu oldu. Haber7.com Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli ve Ekonomi Sorumlusu Fuat Öner'in sorularını yanıtlayan Bağlıkaya, sektördeki sıkıntılara çözüm getirecek 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği kanunu ve Booking davasındaki son durum hakkında önemli bilgileri paylaştı. Bağlıkaya ayrıca internet ve sosyal medyadaki yanıltıcı otel ve tur reklamlarıyla ilgili olarak da vatandaşları uyararak, tatil satın alırken dikkat etmesi gereken hususları anlattı.

 

 

1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği kanun sektörün hangi sorunlarına ne gibi çözümler getirecek?

1618 sayılı kanun 1972 yılında yapılmış bir yasa, seyahat sektörünün pazarlamalarını düzenleyen bir yasa, seyahat acentelerini ilgilendiren bir yasa. 1972’den bu yana bir iki kere ufak revizeler oldu. Ancak tabi ki, seyahat şekilleri, seyahat eğilimleri, tercihleri ve hızı çok değişti. Dolayısıyla dijital, yeni bir Dünyamız var. Dijital pazarlama denilen yeni bir Dünyanın içine girdik. Satın almalar artık online yapılıyor ağırlıklı olarak. Dolayısıyla uluslar arası portallar var, Türkiye hiçbir şekilde yer almazken, herhangi bir ticari varlık gösteremezken, bulut üzerinden Türkiye’de milyarlarca dolar satış yapan sistemler gelişti. Bu pazarlama yasasının günümüz şart ve koşullarına uydurulması gerekiyordu. Altı yedi ay önce bununla ilgili bakanlığımızla bir çalışma başlattık, sonuna da geldik. İnşallah yakın bir zamanda meclisin yasa trafiğine girecek ve bakanlığımızın da katkılarıyla önemli bir yasa çıkmış olacak. Seyahat sektörünün pazarlama ayağını düzenleyecek.

 

 

YENİ YASA TÜKETİCİNİN HAK VE MENFAATLERİNİ KORUYACAK

Müşteri, tüketici odaklı bir yasa hazırlandı. Tüketicinin hak ve menfaatlerini koruyacak. Aynı zamanda sektördeki haksız rekabetle ilgili de önemli maddeler içeriyor. Dolayısıyla bir düzenleyici yasa niteliği taşıyor. Kaçak faaliyetlerle ilgili önemli bir takım yaptırımlar geliyor. Kaçak faaliyetlerle ilgili birkaç kelime söylemek gerekirse, son derece tatsız okul kazaları, bayramda turlarla ilgili kazalar yaşıyoruz. Bugüne kadar olanların tamamı hep kaçak faaliyet, kaçak tur kazaları, dolayısıyla hem ekonomimize zarar veriyor, ciddi bir vergi kaybına sebep oluyor. Aynı zamanda da can güvenliği açısından son derece tehlikeli bir durum arz etmeye başladı. Seyahat fazlalaştı, seyahat sayısı fazlalaştı. Artık yurt içinde çok ciddi bir seyahat sayısı var. Bununla doğru olarak gerçekten kontrol altına alınması gereken bir sürü olay yaşanıyor. Bunlarla ilgilide düzenlemeler gerekiyor. Bunun haricinde seyahat acenteleri birliği ile ilgili bir takım düzenlemeler var. Birliğin işleyişi, yapısıyla, etkileriyle, denetlemelerle ilgili. Dolayısıyla çağdaş bir yasa hazırlığı tamamlandı gibi. Son bakanımızın çalışmaları da devam ediyor. En kısa zamanda inşallah yeni yasamıza kavuşmuş olacağız.

Düzenleme bu döneme yetişecek mi?

Yetişmesi gerekiyor, bakanımızın sektöre bir sözü var haziran ayında çıkarılacağına dair, inşallah yetiştirecekler.

TATİL SATIN ALACAK VATANDAŞA UYARI:MUTLAKA KONTROL EDİN ÖYLE SATIN ALDIN

Tüketici bazında en çok şikayet aldığınız kurumlar nelerdir? Özellikle gündemde, sosyal medya ve internette yapılan yanıltıcı reklamlardan ötürü? Bu konu ile ilgili aldığınız önlemler neler ve ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?

Dijital doğrulama sistemi isminde yeni bir uygulama başlattık. Seyahat acenteleri birliğinin internet sitesinde, satılan ürünün gerçekten var olan yasal bir acente tarafından satılıp satılmadığı kontrol edilebiliyor. Dolayısıyla vatandaşımız herhangi bir alışveriş yapacaksa seyahat acentesinden, bir tur operatöründen, muhakkak internet sitesinde dijital doğrulama sistemi olan seyahat acentelerinden alışveriş yapmasını tavsiye ediyoruz.

Onun dışında olanların kontrolü mümkün değil. Ama bir internet sitesine girdiniz, bir seyahat acentesi sitesi, bu sitede eğer TÜRSAB logosu ve denetleme, dijital doğrulama sistem logosu varsa oraya tıkladığınızda zaten acentenin her şeyini görüyorsunuz. Bize direk bağlı onlar, böyle bir kontrol sistemini biz yasadan önce zaten, geçen bayramda yaşanan kötü olaylardan ötürü hemen devreye soktuk. Kopyalanamaz ve herhangi bir şekilde aldatılamaz bir sistem bu. Ülkemizde şuanda yasalar zaten tüketiciyi ciddi bir şekilde koruyor, biz buna ek olarak seyahat acentelerinin tüketiciye doğrudan basın yayın yoluyla satış yapanlara ek bir teminat getirerek aslında oradan seyahat acenteleri vasıtasıyla satılan ürünleri de bir anlamda teminat altına almış oluyoruz. Aynen yurtdışında olduğu gibi, Avrupa’nın hemen hemen bütün ülkelerinde bu böyledir. Yani basın, yayın, ilan yoluyla bir tur satıyorsanız o turun muhakkak güvencesini veriyor olmanız lazım. Biz de bu yeni yasayla inşallah bu güvenceyi veriyor olacağız. Seyahat acenteleri birliği, yasal seyahat acentelerinden alınan tüm seyahatlerin teminatı olacak.


2019'DA YENİ REKOR GELİYOR

Türkiye 2018 yılında 40 milyonu aşkın turist rekoru kırdı. Yaz aylarının gelmesiyle turizm sektörü en canlı dönemine girdi. 2019 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz, beklentileriniz neler?

Öncelikle 2018 ile başlayalım, 2018’i yabancı ziyaretçi açısından bir rekorla kapattı ülkemiz. Bu rekoru kırarken aslında 2016 yılında yaşanmış bir krizden dolayı alternatif pazarlara yönelip alternatif pazarlardan edindiği yabancı ziyaretçilerle bu rekoru kırdı. 2018 yılında kırılan rekorun yanında ne Almanya ne Fransa ne Belçika ne Hollanda, Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinin hiçbir tanesi yok. Artış yok onlarda, tam tersine hepsi 2015’in gerisinde. Bu rekorda bizim klasik pazarlarımızdan sadece Rusya vardı. Rusya ve Ukrayna dışındakilerin hiçbirisi bizim ana pazarımız olan yerler değil.

2019’un özelliği ne, neden 40 tan 50 ye çıkacak diyoruz, neden Dünya turizmi %6 oranında büyürken Türkiye’de %20 seviyesinde anormal bir artış bekleniyor, çünkü biz ana pazarlarımızın yani Orta Avrupa pazarlarının yavaş yavaş Türkiye’ye geldiğini görüyoruz fuarlarda. Herhangi bir aksilik yaşanmazsa, Almanya 2015 rakamlarına ulaşırsa, Hollanda, Fransa, Belçika, İngiltere gibi ki İngiltere’de büyük bir artış var, buranın pazarları normal rutin yerlerine geldiği zaman zaten biz %10’un üzerinde bir artış yakalamış olacağız. Şuan da var olan pazarlarımızda bir artış var. Yeni havalimanımızla birlikte İstanbul’a uçuş sıkıntısı olan havayollarının artık slot alma ve uçma imkanı var. Dolayısıyla bunların hepsi değerlendirildiğinde, %20’ye yakın bir artış yani 50 milyona yakın turisti, yabancı ziyaretçiyi bekliyoruz, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları haricinde bu rakam. Böyle bir beklentimiz var, şuan da zaten yurt dışındaki verilerde bir artış gözüküyor. İnşallah 2019’da önemli bir başarıya imza atmış olacağız.
 

YENİ HAVALİMANI ETKİSİNİ HEMEN GÖSTERDİ

Tabi ki, mesela geçen hafta bir Çin havayolu uçuşlara başladı büyük gövdeli uçaklarla haftada üç kere uçuyorlar. Bunun gibi bir sürü havayolu, yeni uçuşlarına hemen başlayacak. Belki de ilk üç ayı, ilk dört ayı kaçırdık ama Nisan’da, Mayıs’ta, Haziran’da, Temmuz’da bu senenin içerisinde bu girişler olacak. Antalya bölgesinde ciddi artışlar var, gelişlerde. Belki bir başka sektörde olmayacak kadar kesintiye uğruyor bizim sektörümüz çok hassas bir sektör. Birde bizim ürünümüz üretildiği yerde tüketiliyor, böyle bir mecburiyeti var. Yani ihracat yaparsınız, bir cam kavanoz üretirsiniz, onun nerede alınacağı belli değil ama Türkiye’de turizm yapıyorsanız ürünümüz burada ve burada da tüketiliyor. Dolayısıyla mekan çok önemli. Türkiye’nin içinden geçtiği dönemler ve sıkıntıların tamamı, sektöre olduğu gibi yansıyor. Dolayısıyla bunlara rağmen sektör gerçekten çok önemli başarılara imza atıyor.

2016 yılının kriz yılı olmasına rağmen 2018’de rekor kırılması, 2019’da tekrar rekor kırılması, 2019’da altıncı sıraya gelmeyi planlıyoruz. Yani bazı sektörlerimiz vardır ama alınacak bir çok yol vardır. Bizde de tabi ki çok yol var ama Dünyada bizim beşinci altıncı olduğumuz başka sektör var mı bilmiyorum. Ama turizmde gerçekten 2018’de rakamlar açıklandığında ilk altıya girmiş olacağız diye düşünüyorum. Yani düşünün 2016’da kriz, 2018’de rekor, 2019’da yeni bir rekor, Dünyada ilk beşe girmek, bunlar anlatırken çok kolay gibi geliyor ama gerçekten sektör son derece atik, dinamik, bir sürü sıkıntıyı yaşayarak ilerliyor. Tabi şunu da unutmamak lazım, Devletin katkıları, çok önemli katkılar, çok önemli teşvikler verildi. Bu dönemde bu sıkıntılı dönemi atlatırken hem Kredi Garanti Fonu çok önemli roller üstlendi, hem Eximbank çok önemli roller üstlendi. Devletin gelen charterlara yakıt desteği vardı, bunlar çok önemli destek oldu. Topyekün, sivil toplum, özel sektör, devlet işbirliği ile çok kısa sürede çok şükür krizi atlattık. 2019 dediğim gibi rekorlarla kapatacağımız yeni bir yıl olacak. Bundan sonra da bir aksilik beklenmediği sürece inşallah hep rekor kırarak gideceğiz, bu potansiyelimiz var, ürün eksiğimiz yok. Yani şöyle baktığımızda, bir ülkeye sadece tatile gidiliyor, bir ülkeye sadece dağcılık için gidiliyor, bir ülkeye sadece kültür turu için ama bizim ülkemizde hepsi var, hepsinin de en iyisi var. Yani hep şunu söylüyorum, Dünyada rekabete hazır olduğumuz en önemli sektör turizm. Bunun dışında hiçbir sektörde bu kadar hazır değiliz. Çünkü hemen neticesini alıyoruz. Bakın bir yılda iki yılda hemen ilk beş ilk altı, oralardayız, yani kesintisiz bir beş yıl, sekiz yıl, on yıl devam ettirebilsek belki de ilk üçe gireceğiz Dünyada.

İnsan eğitimi noktasında ne gibi çalışmalar yapılıyor? Tesisleşme noktasında ne gibi eksikliklerimiz var, önümüzdeki dönemde yapılabileceklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Eğitimle ilgili, yetişmiş kaliteli personelle ilgili sıkıntı var sektörde. Neden var, dediğim gibi sürekli sektör kesintiye uğruyor ve insanlar sektör değiştiriyor. Yani bir sektörde kendini güvende hissetmediği zaman vatandaşımız, doğal olarak kendini farklı bir sektöre atıyor. Birde turizmin önemli bir bölümü dönemsel, yedi sekiz aylık bir dönemi kapsıyor. Dolayısıyla nitelikli personel konusunda bir sıkıntısı var sektörün. Fakat Turizm Bakanlığı’mız ve Milli Eğitim Bakanlığı’mız yeni bir dönemin hazırlığını yapıyor. Bizimde kendimize ait bir turizm otelcilik meslek lisemiz var. Bizde elimizden geldiği kadar katkıda bulunuyoruz. Fakat turizm rakamları yukarıya çıktıkça, turizm ülkenin umudu olmaya devam ettikçe, turizm cari açığın önemli bir bölümünü kapatmaya devam ettikçe, Cumhurbaşkanı ve Bakanlarımızın konuşmalarında turizmi öne çıkarak sözler söyledikçe, tekrar ettikçe ben bu sektörün iş gücü olarak artacağını düşünüyorum.

TÜRKİYE REKABET EDİLEMEZ NOKTADA

Tesis kalitesi olarak baktığımızda Akdeniz çanağında en geniş tesisler Türkiye’de zaten. Bu pazarlama işinin en önemli avantajlarından biride tesis kalitesi ve hizmet kalitesi. Fiyat, hizmet, tesis kalitesi dengesinde rekabet edilmez bir noktada Türkiye gerçekten. Yani o fiyata o kalitede bir oteli ve o kalitede bir hizmeti almanız başka yerde mümkün olmadığı için zaten bu rakamlar hemen buralara geldi. Rakamlar yavaş yavaş doyum noktasına geldiğinde yani turizmdeki büyüme hızımız, yabancı ziyaretçi geliş sayısındaki artış hızımız, %6’lara %7’lere Dünya standartlarına geldiği noktadan itibaren fiyatlar yavaş yavaş yukarıya doğru gelecektir. Biraz sabır istiyor bu fiyat işi.

All inclusive (her şey dahil), sanki bizim turizmcilerimiz yapıyor, insanlarda oraya geliyor, öyle değil tam tersine, talep o yönde. Yani yatırımcılar taleplere göre ürün yapmak zorundalar ki ürünlerini satabilsinler. Şimdi Türkiye’de özellikle tatil yörelerinde yüksek yıldızlı otellerde bu tür bir talep var. Yani bizim 30 milyon 40 milyon 50 milyon gibi rakamları yakalamamızın sırlarından bir tanesi de, çok iyi bir all inclusive konseptine sahip olmamız ve bu işi çok iyi yapıyor olmamız. Çok iddialı konuşuyor gibi olabilirim ama Dünyanın her yerini geziyoruz, bizim otellerimizin kalitesinde, bizim otellerimizin servisinde, yemek kalitesinde, yemek çeşidinde, hizmetinde ve fiyatında başka bir yerde bir şey bulunduğunu ben hiç görmedim. Gerçekten Dünya’nın her yerini geziyoruz biz, işimiz icabı da geziyoruz ama yok. Dolayısıyla şimdi all inclusive’in sıkıntısı ne, bulunduğu bölgeye turistin çıkmaması ile ilgili bir sıkıntı var yani turistin yerel esnafa dokunamaması, yerel esnafla bir iletişime girmemesi konusunda bir sıkıntı var. Doğru ama bu konsept bize lazım mı, çok lazım. Yani bu bir defo gibi değil bizim avantajlı olduğumuz bir şey. Gerçekten çok iyi yapıyoruz, otellerimizdeki her şey dahil uygulamaları çok iyi.

ESNAFA DOKUNMA  KONUSUNDA SIKINTI VAR

Sadece esnafa dokunma konusunda bir sıkıntı var. Bununla ilgili dernekler, sivil toplum kuruluşlarının bir çalışması var ama bir takım yeni şeyler uygulanabilir, her şey dahile yedi gün sekiz gün gelen misafirlerimizin dışarıda yani tesis alanı dışında yemek yiyebileceği lokal yerlerle genişletilebilir. Yani her şey dahile çarşıdaki yedi sekiz restoranda dahil edilebilir. Otelin içinde tüm hizmetler verilmezde birkaç tane daha ayrı yere bölüştürülebilir. Bu tür çözümler bulunabilir ama belli bölgelerde, belli lokasyonlarda turistin biraz dışarı çıkmak istemesi de var. Yani şöyle söyleyeyim, turist şunu istiyor, paramı bileyim ne kadar ödeyeceğimi bileyim, herhangi bir sürprizle karşılaşmayayım, kalitesini bileyim, onun için ben aldığım otelin içinde kalayım, dışarıya çıktığım zaman acaba ne fiyat öderim, yediğim yemek kaliteli mi gibi endişeri var. Zaten bu sistem bunun için tutuluyor. Bunun için zaten daha çok ilgi görüyor. Ama bizim bunu, satın aldığı otelin kalitesine uygun bir şekilde genişletmemiz lazım, bununla ilgilide çalışmak lazım. Oradaki yerel esnafla da çalışmak lazım, yeni yeni şeyler çıkartılabilir. All inclusive Türkiye’nin icad ettiği bir konsept değil ama Türkiye’nin en iyi ve en yaygın uyguladığı bir konsept. Dolayısıyla biz bunu kendi şartlarımıza göre başka şekillerde çeşitlendirebiliriz, başka bir formata da getirebiliriz. Tek sıkıntı şuan da o gözüküyor. Onun haricinde bir sıkıntı da gözükmüyor her şey dahil ile ilgili.

ÜLKEMİZDE SIKINTI VARMIŞ GİBİ YANSITIYORLAR

Türkiye’nin çok büyük bir turizm potansiyeli var ama bunu tam olarak kullanamıyor. Sizce bunun nedeni ve Türkiye’yi üst liglere çıkaracak çözüm ve yapılması gerekenler nelerdir?

En büyük eksikliğimiz nedir diye bakıldığı zaman bizim ülkemizde hep olagelen, süregelen bir imaj sorunu var. Yani ne olduğumuzdan hep farklı gözüküyoruz yurt dışında. Bütün sıkıntımız da ne olduğumu tam olarak anlatamamak, ya da bir başka manipülasyonun, bir başka amacın parçası olmak, sıkıntımız bu. Hala bizim ülkelere çok önemli ölçüde turist gönderen ülkelerde seyahat uyarısı var. Şuan da rekor kırıyoruz ama şartları oturup konuşursak, örneğin Almanya’da seyahat uyarısı var...
En önemli ikinci pazarımız, beş milyona yakın turist bekliyoruz ama bu pazarda hala seyahat uyarımız var. Neden, sanki buralarda çok şey oluyor, Allah’a şükür bir şey olmuyor ülkemizde, başka ülkelere baktığımız zaman neler neler oluyor görüyoruz televizyonda. Ama bizim ülkemizle ilgili sanki hala buralarda sıkıntı varmış gibi yansıtılıyor.

BUNLAR KENDİ KENDİNE OLMUYOR

Bir kasıt söz konusu mu?

Biz burada kültür, tarih, deniz, kum, güneş, gastronomi, sağlık, spor vb. biz bu hizmetlerden bahsediyoruz bunların politikayla ne alakası var? Bunlar çok alakalı işler değil ama orada öyle bir imaj, öyle bir hava yaratılıyor ki bizim en büyük sorunumuz bu. Başka hiçbir sorunumuz yok bizim. Tanınırlık, bilinirlilik gibi sorunlarımız yok bizim. Dünya’da Türkiye’yi tanımayan herhangi bir gezgin yoktur. Değerlerimizi bilmeyen, ülkemizde neler olup bittiğini bilmeyen insan sayısı çok azdır. Kültür müşavirlerimiz, yıllardır bu fuarlara katılıyor. Muhakkak fuarlarda çok güzel ilişkiler içerisindeler. Dolayısıyla sıkıntımız, gerçekten oradaki algı. Şu bu algıyı yönetebildiğimiz kadar, çok fazla turist alacağız. Çünkü onun haricinde bir eksiğimiz yok. Sektörel eksikliklerimiz vardı, otel yıldızlamalarında bir takım sıkıntılarımız vardı, seyahat acentelerinde vb. bunlar hep geçici şeyler. Rakiplerimizle mukayese edildiğimizde biz yine avantajlı tarafız. Görünen o, çok çabuk kapatıyoruz. Şimdi neye dayanarak söylüyoruz bunları, yani 20 milyon turist gelen ülkenin seyahat acenteleri başkanı olarak konuşmuyoruz çok şükür. Yani 40 milyon turist gelmiş buraya, sanki hiçbir şey olmuyormuş da kendin alıyormuş gibi düşünmeyelim hiçbir zaman. Hala Dünya’da %80’in üzerinde seyahat eden, organize seyahat ediyor. Seyahat acentesi tur operatörü ile seyahat ediyor. Dolayısıyla bu insanlar kendi kendilerine kalkıp gelmiyorlar. Turizm tanıtma ofislerimiz, özel sektörümüzün çabaları, kamunun bir takım teşvikleri, bunların hepsi bir araya gelip bir sonuç çıkıyor ortaya. Bu sonucu değerlendirirken eksiğimiz var mı, vardır tabi ki eksiksiz olması mümkün değil, hatasız olması mümkün değil ama en büyük eksiğiniz ne derseniz bu.

Yerli turistlere yönelik ne gibi çalışmalarınız var?

Yerli turist ile yabancı turist olarak ayırmanın ötesinde başka bir şey söyleyeceğim. Bir malı ne kadar uzun süreyle alıp, ne kadar fazla alırsanız o kadar malın fiyatı ucuzlar. Yabancı tur operatörlerinin şöyle bir avantajı var, Türkiye’deki otellerle şu şekilde çalışıyorlar, Mayıs ayının birinden Ekim ayının sonuna kadar 150 odanı alıyorum, onların öyle bir dönemleri var. Biz yerli turistlerimize baktığımızda tatil için Temmuz ve Ağustos var. İki buçuk ay, müşteri götürdüğünüz otelden alınan fiyatla altı ay müşteri götürdüğünüz otelden alınan fiyat gerçekten aynı olmuyor. Otelciler açısından da bakın, süreklilik ve doluluk açısından, bir fiyat farkı doğrudur çıkıyor. Birde bunun üzerinde Dolar ve Euro’dan kaynaklanan bir fiyat farkı çıkıyor. Çünkü yurt dışına satıldığı zaman bu Euro ile satılıyor, Dolar ile satılıyor bir de yolcunun geldiği günkü kurdan fatura ediliyor. Yani alındığı günden değil, hizmetin verildiği günden fatura ediliyor. Dolayısıyla otellerin yabancı kontenjanlarını yüksek tutmaları doğaldır. Ama ülkemizde şuan ki yerli kapasiteyi kaldırabilecek kadar otel odası var. Bu konuda bir sıkıntı yok. Herhangi bir vatandaşımızın bir otelde yer bulamaması için erken rezervasyon yapmamış olması gerekiyor, bu da Dünya’nın her yerinde aynı. İstediğiniz otelde istediğiniz fiyatta kalmak istiyorsanız, erken rezervasyon yapacaksınız yani tatilinizi önceden planlayacaksınız. Dünya’nın her yerinde de bu iş böyle. Son zaman kaldığınız zaman hem yüksek fiyatlı alırsınız hem de istediğiniz otelde yer bulamazsınız.

BİLİNDİK TATİL YERLERİNİN DIŞINDA DA ÜLKEMİZDE ÇOK GÜZEL TATİL YERLERİ VAR

Bir başka konu daha var yerli müşteri için önerebileceğim, bilindik tatil yerlerinin dışında da ülkemizde çok güzel tatil yerleri var. Yani bütün odaklanma Bodrum, Marmaris, Antalya olarak gidiyor yani başka yerlerimizde var. Ege sahilinde yukarıya doğru bir sürü güzel kasabamız var, tatil yapılabilecek otellerimiz var. Akdeniz’de Antalya’dan sonrası da var. Bunun dışında sevindirici bir şey de var, kültür turları geçen senenin üç misli kapasite ile satılıyor. Yani vatandaşlarımız kültür turlarına çok fazla ilgi göstermeye başladı, bu çok güzel bir şey. Çünkü biz şuna inanıyoruz, önce kendi ülkemizi kendi vatandaşımızın çok iyi tanıyıp bilmesi gerekiyor. Bu geziler çok revaçta ve çok iyi satılıyor. Bu sektörden gelen bilgiler de bu yönde. Ciddi bir iş-turizm hareketi olacak ki, dış turizm hareketi olsun. Yani dış turizm hareketinin iyi olması için iç turizm hareketinizin iyi olması gerekiyor. Dış turizmi yüksek olan ülkelere bakın hep iç turizmleri de yüksektir. Hem sistemi ayakta tutar hem tesisleri zinde tutar, oradaki personelin sürekliliği artar, oteller açık kalır. Dolayısıyla ben iç turizmin Türkiye’de şuan da sıkıntılı bir dönemde olduğunu düşünmüyorum.

Yani isteyen istediği otelde yer buluyor. İstediği fiyata bulamıyor olabilir, ondada biraz erken rezervasyon yaparsa bulma şansı var. Ama vatandaşımız şöyle bir şey bekliyor tabi, yani ben 2018 yılında şu otele gitmiştim ama şimdi fiyat artmış, yani artmış tabi de doğal bunlar anlatabilmişimdir inşallah. Mesele burada makul bir artış mı var fahiş bir artış mı var, yani hani oralarda şikayetçi olabilir insanlar.

TÜRKİYE'DEN SAĞLIK TURİZMİ HAMLESİ

Sağlık turizminde 60 milyar dolarlık bir Pazar bulunuyor. Türkiye bundan sadece yüzde 3’lük bir pay alıyor. Türkiye’nin payını arttırmak için sizce neler yapılmalı?

Ülkemizde, kamuda bu işin farkında ve buradan daha fazla pay alabilmek için bir takım yeni oluşumlar yapılıyor. Biliyosunuz Uluslararası Sağlık Hizmetleri (USHAŞ) diye bir şirket kuruldu, sağlık turizmiyle ilgili devlet şirketi kuruldu. Bizim sağlıkta almamız gereken pay çok daha yukarıda. Yani neye bakarak söylüyoruz bunu, yine mukayese ederek söylüyoruz. En iyileriyle mukayese edelim, Amerika ile mukayese edelim, gerçekten ben bizdeki hastaneler gibi hastane görmedim. Bakım çok iyi doktorlar çok iyi, bizde de çok iyi. Buralarda biraz daha yakın bölgelere hizmet ediyoruz ama Avrupa’dan çok az geliyor. Mesela Suriye, Irak, Libya, Suudi Arabistan vb. bu bölgelerden alıyoruz hasta veya kozmetik anlamda saç ekimi ama biraz daha orada başka sistemlerin içine girmek gerekiyor anladığım kadarıyla. Avrupa’dan hasta alabilmek için, kuzey ülkelerinden hasta alabilmek için oraların sağlık kuruluşları tarafından akredite edilmek gerekiyor. Çünkü oradaki sosyal sigortaların orada ödenen paranın dörtte birine Türkiye’de yapma şansı var. Yani orada pahalı verilen servisle burada aslında hem ucuz hem kaliteli verilen servisi buluşturmak gerekiyor. Bununla ilgili zannediyorum bu oluşumlarda bu sebeple yapılıyor, hak ettiğimiz payı alıyor muyuz, almıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki yine aynı yere geleceğiz. Turizmin içinde de sağlık sektörüyle ilgili alan bizim en avantajlı olduğumuz yer. Yani hastanelerimiz beş yıldızlı otel kalitesinde, doktorlarımız gerçekten son derece bilgili ve becerikli, bakıyorsunuz hizmet deseniz eskisi gibi değil artık. Yani bundan 15 sene önceki gibi değil.

GÜVENİLİRLİK VE AKREDİTASYON PROBLEMİMİZ VAR

Sağlıkta güvenilirlik ve akreditasyon problemimiz var. Buradaki hizmetleri orada doğru kanallardan, doğru yerlerde akredite olarak kaydettirmek gerekiyor ki buraya hasta gönderebilsinler. Ben kendi başıma gelen bir şey söyleyeyim, yurt dışından turist getiriyordum, tur operatörlüğü yapıyordum, bulunduğumuz ülkede sağlıkla ilgili bir ilan çıkmak istedik ve bizi hemen durdurdular. Dediler ki: ‘bir dakika sen bizim vatandaşımızı nereye götürüyorsun?’ Orada çok önemli bir şey yani böyle bir şey yapamazsınız. Gideceksiniz oradaki sağlık kuruluşlarına ve önce onaylatacaksınız, evet oraya gelebilir sen oraya hastamı götürebilirsin şeklinde. Çünkü onlar şöyle bakıyor, o hastaya orada bir şey olduğu zaman hayatı boyunca ben bakacağım devlet olarak oralarda. Dolayısıyla orada alınması gereken çok yol var, Pazar payımız çok az haklısınız ama bununla ilgili kamunun odaklandığı ve projeksiyon altına aldığı bir konu bu. Bununla ilgili özel bir şirkette kuruldu. İnşallah çok yakında daha iyi sonuçlar alacağız. Bizde irtibat halindeyiz, yani seyahat acentesi neresinde olacak, hastaneler nerelerde olacak, aracı kurum neresinde olacak vb. bu işle ilgili arkadaşlarımız irtibat halindeler, hem de Afyon’da iki hafta önce bir çalıştay yaptık Seyahat Acenteleri Birliği olarak. USHAŞ’ın sayın genel müdürü de dahil oldu, bütün sektörden bu işin uzmanı hocalarımızda dahil oldu. Dolayısıyla işin üzerindeyiz, farkındayız oradaki durumun.


BURADA YOK DAHA İYİSİNİ İSTANBUL'DA BULURSUN DEDİLER

Yayla turizmi konusu var, tesisleşme ile ilgili bir sorun mu var?

Kültür turizminden sonra yeni yeni başlıyor, turizmin sürdürülebilirliği ile ilgili biraz daha bilinçlenmemiz gerekiyor, yatırımcı açısından da bilinçlenmemiz gerekiyor. Yerel yönetimler açısından da bilinçlenmemiz gerekiyor. Geçenlerde bir şehrimizi ziyaret ettim ve o şehrin çok önemli, çok bilindik bir şeyini sordum, burada yok dediler yani, İstanbul’da daha iyisini bulursun. Bakın çok tehlikeli bir şey bu. Yani şimdi yayla turizmine neden gidiyor insanlar, orada doğa ile birlikte olabilmek için, temiz hava almak için, doğayı yaşamak için gidiyor. Siz şimdi oraya otel, otel ,otel ve bir otel daha dikerseniz oranın anlamı kalmaz ve millet gitmez. Gidiş amacı doğa ziyaretçinin. Bu turizmin sürdürülebilir olması için bu imkanları bilmek gerekiyor, sahip olmak gerekiyor. Yani düşünün Gaziantep’e gittiniz Kebap yok, Kapadokya’ya gittiniz peri bacası yok, Pamukkale’ye gittiniz travertenler yok, olur mu böyle. Bunlara sahip çıkmazsanız oranın hiçbir anlamı kalmıyor ki. Öyleyse o değerlere sahip çıkmamız lazım ve yayla turizmindeki bu tehlikede yapılaşma. Buna çok dikkat etmemiz lazım, yayla konseptinde olması lazım, göze az batıyor olması lazım, belli bölgelere yoğunlaşıp belli alanları serbest olması lazım. Muhakkak yerel yönetimler ile ilgili bu tür çalışmalar yapılıyordur ama biz de bir meslek örgütü olarak buna bir kez daha dikkat çekmiş olalım.

YERLİ FİRMALAR VERGİ VERİRKEN BOOKİNG VERMİYOR!

Booking davasında son durum nedir? Şu anda sadece yurtdışı rezervasyonlar yapılabiliyor. Bu konu ile ilgili son bilgileri verir misiniz?

Booking’in, Türkiye’den yurtdışına rezervasyon yaptığınız zaman yapabiliyorsunuz, şuan açık ama Türk vatandaşlarına, Türkiye içindeki bir tesisi satarken ki kısmı kapalı. Bununda iki boyutu var. Bir haksız rekabet boyutu var. Bizim yerli yatırımcılarımızın da, booking.com gibi hizmet veren sistemleri mevcut, dünyada aynı üne sahip olmasalar da aynı hizmeti veriyorlar.  Şimdi bunlar kurumlar vergisi verip diğerinin vermiyor olmasının yarattığı bir haksız rekabet var,.

İkincisi, seyahat acentesi faaliyetinde belgesiz seyahat acentesi faaliyetinde bulunmak yasaya aykırı 1618’de. Evet alenen bir tatil satmıyorlar ama alıcıyla satıcıyı birleştiren bir ağ yaratmışlar. Bizim tanımımızda buda bir acente faaliyeti. İki konuyla ilgili sıkıntıları var, görüşme halindeyiz, ikna etmeye çalışıyoruz, bizde istemiyoruz yani Türkiye’de kapandı, engellendi vb. şeyler, işte hep imaj, imaj, imaj diyoruz bu gibi şeyler hep besliyor kötü imajı. Sürekli dedikodu üretilen bir kısım. Onun için bizde ikna etmeye çalışıyoruz.


TÜRKİYE'DE EMSAL BİR ŞEY YAPMAK İSTEMİYORLAR

Onlarında endişesi şu, Türkiye’de verdikleri vergiyle ilgilenmiyorlar aslında. İlgilendikleri şey çok net şu, Türkiye’de emsal yaratacak bir şey yapmak istemiyorlar. Başka ülkelere emsal yaratacak şey yapmak istemiyorlar. Yoksa Türkiye’de verecekleri vergiden kaçacak değiller ama buna sonuç itibari ile bir formül bulmaları gerektiğini biz söyledik. Bunun başka bir yolu yok. O kişilere özel bir imtiyaz sağlanması söz konusu değil, o zaman bütün şirketlere sağlanması lazım bunun. Üstelik bir sürü böyle şirket var, bir sürü dijital portal bu şekilde var, bazıları Türkiye’de ofis açtı ve vergilendirdi, bazıları vergilendirmedi. Bazıları Türkiye’deki ofislerini sadece irtibat amaçlı kullanıyorlar, yeni yasamız çıktığı zaman bunlara çok daha etkin bir şekilde müdahale etme şansımız olacak. Mesele şu, tabi ki hizmet alınması lazım ama Türkiye’deki her türlü kurala ve yasaya uyarak. Görüntü olarak hoş olmayabilir ama haklı değiller. Bunu gerçekten ben vatandaşlarımızın bilmesini istiyorum. Haklı olsalar bizde onların yanında dururuz ama haklı değiller. Yani Almanya’da öyle yapıyoruz, İngiltere’de yapıyoruz, onlar size bir imtiyaz tanımış olabilirler ama bizim ülkemizde bu çok net. Çünkü bir gelir elde ediyorsun ve bu gelirin vergisini vermiyorsun.

Bu tür şirketler otellerden %7 komisyon alarak yola başladılar ve şuan da %30-35 lere geldi. Çünkü inanılmaz pazarlama güçleri var, en ücra köşedeki otellere dahi bu pazarlama gücü ile müşteri getiriyorlar. Aslında bakıldığında hem pazarı domine ediyorlar hem de bu aracılık işinden çok ciddi bir şekilde para kazanıyorlar ve bu kazandıkları paranın da vergisini vermiyorlar.

Turist memnuniyeti konusunda neler yapılabilir? Örneğin bazı taksicilerin fazla ücret almaları vb.?

Mümkün olduğu kadar şunu söylüyoruz yani topyekün turizm bilincinde olması lazım bu halkın. Çünkü kimin turizm elçisi olacağını bilemezsin. Şimdi kapıdan çıkarsınız kapıda bir tane turist bir şey sorar size, bir anda sizle bir turistin iletişimi başlar. Ona nasıl davrandığınız, ne söylediğiniz, ne anlattığınız çok önemlidir. Kötü bir izlenimle ayrılabilir, bir şey sordun cevap bile vermediler de diyebilir, ne kadar ilgililerde diyebilir. Hiç kimse birbirinden farklı değil. Biz bu sektörün içindeyiz, biz daha fazla muhatap oluyoruz ama uçağın içindeki ekipten başlayın, havaalanı personeli, pasaport polisi, valizini taşıyan kişi, taksici, otel resepsiyonu, bunun sonu yok ki herkesin bu işte bir payı var. Bir tanesi kötü olduğu zaman bir tek onu hatırlıyorlar. Sabahleyin çıkıyor bir restorana gidiyor orada bir şey yaşıyor ve onu hatırlıyor.

BİR BAKMIŞSINIZ ALMANYA'DA BAKAN OLMUŞ...

Taksi olayları büyük şehirler ve metropollerde olan bir vaka, bize özgü bir şey değil. Gerçekten bunu samimi söylüyorum, taksici esnafı arkadaşlarımızın da tamamını suçlayıcı bir biçimde konuşmak doğru olmaz, Dünya’nın her yerinde taksi olayları vardır, Amerika’da ben kendim yaşadım. Bu olaylar olabiliyor, bizde bunun oranı da gelen şikayetlere dayanarak çok fazla değil. Var mı var ama şimdi yeni havalimanımızda yeni yeni tedbirler alınıyor, tarifeler konuluyor, ben bu sıkıntıları münferit olaylar olarak değerlendiriyorum. Onun dışında turistle iletişimde olan herkesin bu toplum bilinci içerisinde olması gerekiyor. Bizim bacasız sanayimiz, bizim petrolümüz, bizim ülkemiz için en önemli gelir kaynaklarından birisinin bireyi o turist ve tek başına da değil, bir şey söyleseniz o 10 kişiye anlatıyor, 30 kişiye daha sonra çok daha fazla kişiye yayılıyor. Olumlu bir şey söylediğinde de daha az kişiyi etkiliyor, böyle bir karakteri var bu işin. Hiç kimseyi şöyle turist böyle turist diye ayırmamak lazım. Turist bizim için gerçekten önemli, bugün sırt çantasıyla gelir ama yarın Almanya’da bakan olur, bilemezsiniz. Kimin ne olacağını bilemezsiniz, herkese her dönemde iyi davranmak zorundayız. İyi izlenimlerle ayrılmasını sağlamak zorundayız. Zaten ekstra bir şey yapalım demiyorum ben, biz olduğumuz gibi davrandığımız zaman zaten çözülüyor. Biz zaten sıcak ve yardımsever bir milletiz. Sadece aramızda çürük yumurtalar varsa onları eğitmemiz lazım, mesele budur. Ülkemize gelen herkes bizim için önemli.

 

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 2
  • Ankaradan Nur 4 yıl önce Şikayet Et
    Sosyal medyada insanları aldatan özellikle fetöcü ve Yahudi finanslı hesaplar var. Bununla ilgili bir kanun çıkmalı. Ağır ceza gelmeli yoksa karşı taraf yalanı ibadet haline getirmiş. Her türlü iftirayı atıyor sağolsun 300 ak partili vekil de bi basın açıklamasını bile çok görüyor
    Cevapla
  • Misafir 4 yıl önce Şikayet Et
    Tek çözüm yanıltıcı yalan reklamlara dolandırıcılığa çok ağır cezalar gelmeli gerisi hikaye.
    Cevapla