Anayasa Mahkemesi'nden Çetin Doğan kararı

Anayasa Mahkemesi, kapatılan Taraf gazetesinde 2010'da çıkan "Balyoz darbe planı" ile ilgili haberler üzerine açtığı tazminat davası reddedilen emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın bireysel başvurusunda ihlal kararı verdi.

Anayasa Mahkemesi'nden Çetin Doğan kararı
Anayasa Mahkemesi'nden Çetin Doğan kararı
GİRİŞ 03.04.2019 12:52 GÜNCELLEME 03.04.2019 12:52

Anayasa Mahkemesinin kararı, bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı.

Karara göre, kapatılan Taraf gazetesinde, emekli Orgeneral Çetin  Doğan'ın adı ve fotoğrafları da kullanılarak 2010'da çeşitli haberler yayımlandı. FETÖ'cü Mehmet Baransuimzasıyla çıkan haberlerde, Türk Silahlı  Kuvvetlerinin (TSK) bazı mensuplarınca daha önce kamuoyuna yansıyan darbe  planlarından farklı olarak, bu kez icra sürecinin bütün aşamaları planlanmış  "Balyoz" isimli darbe planının yapıldığı, gazetenin bu plana ilişkin 5 bin  sayfayı aşan belgeye ulaştığı, bunların arasında ıslak imzalı yazışmalar,  sunumlar ve orijinal antetli askeri CD'ler olduğu yer aldı.

Darbe ortamının oluşturulması için hazırlanan "Çarşaf" ve "Sakal"  kodlu eylem planlarına göre, görevlendirilen TSK mensupları tarafından  İstanbul'da Fatih ve Beyazıt camilerinde cuma namazı vaktinde bombalama  faaliyetinde bulunulacağı, yine aynı amaçla hazırlanan "Oraj" harekat planıyla  Türk savaş uçağının düşürülmesinin planlandığı, bu kapsamda "Suga" adlı harekat  planının da hazırlandığı, darbeye direneceği öngörülen 200 bin kişinin  tutuklanmasının tasarlandığı, darbe sonrası kurulacak hükümetin de belirlendiği  ifade edildi.

Gazetenin farklı tarihlerdeki nüshalarında, "Birinci Ordu Komutanı  Çetin Doğan cuntasının 2003 yılındaki darbe planlarını Taraf ele geçirdi. Çetin  Doğan cuntası darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi Şükrü Saraçoğlu ve Burhan  Felek statları ile Ümraniye Netaş tesislerine doldurmayı planlamış." gibi  ifadeler de yer aldı.

Doğan, "gerçek dışı suçlamalar içeren yayınlar ile başta kendisi olmak  üzere birçok emekli ve muvazzaf askerin toplum önünde küçük düşmelerinin  amaçlandığı, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu" iddiasıyla gazete ile  gazetenin genel yayın yönetmeni ve yönetmen yardımcısı ile eser sahipleri  aleyhine tazminat davası açtı.

DAVA REDDEDİLDİ

Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2012'de davanın reddine karar  verdi. Temyiz üzerine bu karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince onandı.

Karar düzeltme talebinin de Daire tarafından reddedilmesi üzerine  Doğan, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek Mahkeme, Doğan'ın, şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine,  ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmetti. Anayasa  Mahkemesi, Çetin Doğan'a 8 bin lira manevi tazminat ödenmesini de kararlaştırdı.

"GAZETE KESİN DİL KULLANDI"  

Haberlerde TSK içindeki bir grup tarafından hazırlandığı iddia edilen  darbe planının lideri ve baş sorumlusu olarak Doğan'ın gösterildiğinin  belirtildiği kararda, darbe planını hazırlayan gruptan "Çetin Doğan cuntası"  olarak bahsedildiği, darbe planı altında Doğan'ın imzasının bulunduğunun iddia  edildiği anlatıldı.

Kararda, şikayet edilen haberlerin tamamında haber kaynağının  doğruluğuna ilişkin gazetenin hiçbir şüphesi bulunmadığı algısı yaratılmasını  sağlayacak derecede kesin dil kullandığının görüldüğü vurgulandı.

  Haberleri yapan gazetecinin, kaynak olan belgelerin kendisine o  dönemde orduda görevli subay tarafından verildiğini belirttiği bildirilen  kararda, Doğan'ın, haberlere dayanak teşkil ettiği iddia edilen belgelerin  hiçbirinde imzasının bulunmadığını ileri sürdüğü hatırlatıldı. Kararda,  başvurucunun haberlerin kaynağı olduğu iddia edilen dijital belgelerin  sahteliğine ilişkin birçok delil de sunduğu vurgulandı.

"BAŞVURUCUNUN İMZASININ OLDUĞU BİR BELGE BULUNMADIĞI"  

Haberlerin kaynağı olduğu iddia edilen belgelerin tamamının dijital  deliller olduğu belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:

 "Söz konusu belgeler arasında haberi yapan gazeteci tarafından iddia  edildiği üzere başvurucunun imzasının olduğu bir belge bulunmadığı gibi ıslak ya  da elektronik imzalı hiçbir belgenin de var olmadığı görülmektedir. Yine  başvurucunun iddia ettiği gibi haberlerin dayanağı olarak gösterilen dijital  belgelerin birçok zaman-mekan çelişkisi içermesi de dikkate alınarak bir kısmının  sahte olduğu kesin olarak belirlenmiş, bir kısmının sahteliği konusunda ise şüphe  oluştuğu belirtilmiştir.

İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesince söz konusu belgelere  incelenerek, 31 Mart 2015'te yapılan bu değerlendirmeler, başvuru konusu tazminat  davasına bakan derece mahkemelerince de davanın incelendiği tarihlerde  yapılabilecek değerlendirmelerdir. Nitekim İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi anılan  değerlendirmelerde bulunurken, haberin yayımlandığı dönemden sonra meydana gelen  gelişmeleri dikkate almamış, yalnızca haberlerin kaynağı söz konusu belgeleri  inceleyerek bir sonuca ulaşmıştır. Dolayısıyla İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin  haberlerin kaynağı olan belgelerle ilgili ulaştığı bu sonuçlara, başvuru konusu  davaya bakan derece mahkemelerinin de ilgili dönemde yalnızca söz konusu  belgeleri inceleyerek ulaşmasının mümkün olduğu açıktır."

"ŞEREF VE İTİBAR HAKKI BAĞLAMINDAKİ POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLER YERİNE GETİRİLMEDİ"  

Kararda, başvuru konusu davaya bakan mahkemenin, haberlerin kaynağı  olan belgelerin niteliği ve delil değerine ilişkin olarak başvurucu tarafından  öne sürülen hiçbir itirazı karşılamadığına, başvurucunun iddialarıyla ilgili  hiçbir değerlendirmede bulunmadığına işaret edildi.

İlk derece mahkemesinin, yalnızca haberler üzerine bir ceza  soruşturması başlatılmasını da göz önüne alarak haberlerin görünür gerçeğe uygun  olduğunu ifade ettiği anlatılan kararda, haberlerin yayımlanmaya başladığı  dönemde Mehmet Baransu'nun birtakım belgeler ele geçirmesi ve bunları haber  yapması dışında görünür gerçeklik bulunmadığı belirtildi.

Başvurucu hakkındaki ceza soruşturmasının haberlerin yayımlanmasından  sonra başlatıldığına vurgu yapılan kararda, "İlk derece mahkemesinin başvuru  konusu haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğuna ilişkin gerekçesi, başvurucunun  şeref ve itibar hakkı yönünden ilgili ve yeterli bir gerekçe olarak  nitelendirilemez. Bu nedenle somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibar  hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği  değerlendirilmiştir." ifadesine yer verildi.