TCMB Finansal İstikrar Raporu açıklandı (2)

TCMB Finansal İstikrar Raporu'ndan: "(Fed faiz artırımı) Enflasyonun düşük seyretmesi ve istihdam piyasasında kalıcı iyileşmenin sağlanamamasından dolayı faiz artırımının beklenenden daha geç ve yavaş gerçekleşmesi söz konusu olabilecektir"

TCMB Finansal İstikrar Raporu açıklandı (2)
TCMB Finansal İstikrar Raporu açıklandı (2)
GİRİŞ 27.11.2014 11:35 GÜNCELLEME 27.11.2014 11:35

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımına ilişkin "Enflasyonun düşük seyretmesi ve istihdam piyasasında kalıcı iyileşmenin sağlanamamasından dolayı faiz artırımının beklenenden daha geç ve yavaş gerçekleşmesi söz konusu olabilecektir" denildi.

TCMB tarafından yılda iki kez hazırlanan ''Finansal İstikrar Raporu'nun'' ikincisinin "Finansal İstikrarı Etkileyen Uluslararası ve Ulusal Gelişmeler" başlıklı kısmında, küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın halen yavaş seyrettiği ve ülkelerin büyüme eğilimlerindeki farklılaşmanın dikkati çektiği belirtilerek ,"İktisadi faaliyetteki zayıf görünüm ve petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak enflasyon oranları düşük seyretmektedir. Gelişmiş ülke para politikaları halen büyümeyi desteklemekle birlikte ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) para politikaları birbirinden ayrışmaktadır. Ancak, toparlanmaya destek olmak üzere yürütülen gevşek para politikaları gelişmiş ülkeler için bazı finansal riskler de doğurmaktadır" ifadeleri kullanıldı.

Gelişmiş ülkelerde bankacılık sektörünün ekonomik toparlanmaya yeterli desteği vermediği ve risklerin özellikle banka dışı finansal kesimde yoğunlaştığına dikkatin çekildiği raporda, şunlar kaydedildi:

"Fed'in olası faiz artırımına ilişkin beklentiler ve jeopolitik risklerle, küresel risk iştahı ve gelişmekte olan ülkelere sermaye akımları dalgalı seyretmektedir. Güncel öncü göstergeler, 2014 yılı ikinci çeyreğinde yavaşlayan Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte daha iyi bir performans sergileyeceğine işaret etmektedir. Ancak, finansal piyasalarda devam eden oynaklık ve dış talepteki kırılganlıklar toparlanma süreci için aşağı yönlü riskler olarak önemini korumaktadır. Küresel belirsizliklerin devam ettiği bu dönemde alınan makro ihtiyati tedbirlerin ve sıkı para politikası duruşunun, ekonomik ve finansal istikrarı tehdit edebilecek kırılganlıkları sınırlamakta etkili olduğu görülmektedir.

ABD ekonomisi toparlanırken, Avro Bölgesi ve Japonya’da ekonomik büyüme oldukça kırılgan ve zayıf bir görünüm arz etmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde ise büyüme hızı ivme kaybetmektedir. Son dönemde emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü hareketin, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerin büyüme dinamiklerini olumsuz etkileyebileceği değerlendirilmektedir.

ABD ve Avro Bölgesi imalat sanayi PMI endeksleri, önümüzdeki dönemde Avro Bölgesinde toparlanmanın güç kaybedebileceğine, ABD'nin gelişmiş ülkelerin büyümesinde itici faktör olacağına işaret
etmektedir. İmalat sanayi PMI endeksleri, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızındaki yavaşlamanın yılın üçüncü çeyreğinde de devam edeceğini göstermektedir. ABD işgücü piyasasındaki olumlu görünüm devam ederken, Avro Bölgesinde işsizlik oranı yüksek seyretmektedir. Ancak, ABD’de işgücüne katılım oranındaki aşağı yönlü eğilim işsizlik oranının düşmesinde halen önemli rol oynamaktadır. Ayrıca yarı zamanlı istihdamın kriz öncesi seviyelerin üzerinde seyretmeye devam etmesi, ABD’de istihdam piyasasının henüz tam olarak sağlıklı bir görünüme kavuşmadığını göstermektedir."

"(Fed) Faiz artırımı beklenenden daha geç ve yavaş gerçekleşebilir"

Gelişmiş ülkelerde yüksek çıktı açığının devam ettiği ve iktisadi faaliyetteki zayıflıkla beraber petrol fiyatlarının düşüş eğiliminde olduğu aktarılan raporda, özellikle ABD'de ücretlerin enflasyon açısından yukarı yönlü bir baskı oluşturmadığı değerlendirildi.

Bu gelişmelere bağlı olarak gelişmiş ekonomilerde enflasyonun hedeflerin altında seyretmeye devam ettiği belirtilen raporda, "Avro Bölgesinde deflasyon tehdidi sürmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise enflasyon yatay bir seyir izlemektedir. Gelişmiş ülke para politikaları büyümeyi desteklemeye devam etmekte, ancak büyüme görünümlerindeki farklılaşmaya bağlı merkez bankalarının politikaları birbirinden ayrışmaktadır...Önümüzdeki süreçte Fed’in faiz artırımlarına başlaması beklenmektedir. Ancak, enflasyonun düşük seyretmesi ve istihdam piyasasında kalıcı iyileşmenin sağlanamamasından dolayı faiz artırımının beklenenden daha geç ve yavaş gerçekleşmesi söz konusu olabilecektir. Avro Bölgesinde enflasyon görünümünün iyileşmemesi ECB’nin daha fazla adım atmasını gerektirebilecektir" denildi.

Raporda, ECB'ye benzer bir şekilde Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) da 2013 yılı nisan ayında başlattığı parasal genişleme programı çerçevesinde uyguladığı varlık alımlarının tutarlarının 2014 yılı ekim ayı içerisinde artırıldığı anımsatıldı.

Destekleyici para politikaları nedeniyle oluşan düşük faiz ortamının gelişmiş ülkeler için bazı finansal risklere de yol açmakta olduğu dile getirilen raporda, şunlar ifade edildi:

"Anılan politikaların etkisiyle tahvil getirileri ve risk primleri düşerken borsa endeksleri ve fiyat kazanç oranları yükselmektedir. Konut fiyatlarındaki güçlü artış eğilimi de sürmektedir. Finansal piyasalarda oynaklık düşük seviyelere gerilemiş olup, işlem hacimleri ve piyasa derinliği azalmıştır. Gelişmiş ülkelerde finansal piyasalardaki risklerin özelikle banka dışı kesimde yoğunlaştığı görülmektedir. Bankacılık sektörünün kaldıracı düşerken, gölge bankacılık faaliyetleri yürüten serbest fonlar ve borsa yatırım fonları gibi kuruluşların yüksek kaldıraca sahip olması ve vade uyumsuzluğuna maruz kalması, yeniden fiyatlamalardan en yoğun etkilenebilecek sektörün banka dışı finansal sektör olacağına işaret etmektedir. Banka dışı finansal sektörün son dönemde reel kesimin fonlanmasında önemli bir rol üstlenmesi, sektörde oluşabilecek problemlerin reel kesim üzerindeki olumsuz etkilerinin daha belirgin olabileceğine işaret etmektedir. Önümüzdeki dönemde, küresel büyüme dinamiklerindeki kırılganlığın sürmesi durumunda düşük faiz ortamından kaynaklanabilecek risklerle mücadelede para politikasından ziyade makro ihtiyati politikaların ön plana çıkması beklenmektedir.

Gelişmiş ülkelerde, özellikle Avro Bölgesinde, genişletici para politikası uygulamalarına rağmen bankacılık sektörünün ekonomik toparlanmaya hedeflenen düzeyde destek vermediği görülmektedir. ABD’de bankacılık sektörü kredileri artarken, Avro Bölgesinde krediler azalmaya devam etmektedir. Avro Bölgesinde bankalar bilançolarını küçültmekte ve risk almaktan kaçınmaktadır. Bu gelişmede hem talep hem de arz yönlü faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Yüksek borçluluk seviyesi kredi talebini sınırlarken, kriz sonrası sorunlu kredi ve bilanço kısıtları ile karşılaşan bankacılık sektörünün kredi arzı daralmıştır. Bankaların, sermayelerini güçlendirme ve bilançolarını daha sağlıklı bir yapıya kavuşturma çabaları sürmektedir. ECB’nin bankacılıktan sorumlu tek denetim otoritesi olmadan önce gerçekleştirmiş olduğu kapsamlı değerlendirme çalışmasının, Avro Bölgesindeki bankalara güveni tekrar sağlayacağı ve bankacılık sektörünün ekonomik toparlanmaya daha fazla destek olmasına imkan tanıyacağı değerlendirilmektedir."

Küresel para politikalarının normalleşme sürecine dair belirsizlikler ve jeopolitik riskler nedeniyle gelişmekte olan ülkelere yönelen sermaye akımlarının dalgalı bir seyir izlediği ifade edilen raporda, bu duruma bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerde kur, faiz, borsa ve risk primi göstergelerinin de dalgalandığı belirtildi.

Gelecek yıl Fed'in olası faiz artırımının sermaye hareketleri üzerinde aşağı yönlü riskleri artırdığı, ECB ve BoJ’un parasal genişleme politikalarının bu riskleri kısmen telafi edebileceği kaydedilen raporda, "Bununla birlikte, uluslararası yatırımcıların risk iştahındaki olası bir azalmayla birlikte önümüzdeki dönemde sermaye hareketlerinin ülkelere özgü unsurlara olan duyarlılığının artması beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin finansal şoklara karşı dayanıklılık seviyesi küresel sermaye akımlarının yöneleceği ülkeler için belirleyici olacaktır. Bu açıdan, gelişmekte olan ülkelerin büyüme görünümleri, enflasyon oranları ve dış kırılganlıklarının küresel sermaye akımlarında etkili olabileceği değerlendirilmektedir. Gelişmiş ülkelerin para politikası tercihleri önümüzdeki dönemde ülkemizi etkilemeye devam edecektir. Küresel büyüme hızındaki yavaşlamanın gelişmiş ülke para politikalarındaki normalleşmeyi geciktirmesi halinde aşırı borçlanmanın tetiklenmesi riski söz konusu olabilecektir. Bu durumda, finansal sistemin dayanıklılığını arttırma ve basiretli borçlanmayı teşvik amaçlı tedbirler önem arz edecektir" denildi.

"Enflasyonda belirgin bir iyileşme gerçekleşene kadar sıkı para politikası duruşu devam edecek"

Raporda, öncü göstergelerin yılın ikinci yarısında ekonomik görünümde sınırlı da olsa bir iyileşmeye işaret etmekle birlikte; küresel para politikalarına ilişkin belirsizlikler, jeopolitik gelişmeler ve dış talepteki zayıf seyrin toparlanma süreci üzerinde riskler oluşturduğu ifade edildi.

Ekonomideki yavaşlamanın işsizlik oranlarının belirgin biçimde artmasına neden olduğu belirtilen rapora, şunlar kaydedildi:

"Toplam ve tarım dışı işsizlik oranları son Finansal İstikrar Raporu’nun yayınlandığı mayıs 2014 ayı itibarıyla yüzde 9,6 ve 11,6 düzeylerindeyken, ağustos 2014 itibarıyla yüzde 10,4 ve 12,4 seviyelerine ulaştı. Diğer taraftan, işgücüne katılım oranı son yıllardaki görece yüksek seviyesini korumaktadır.Cari işlemler açığındaki iyileşmenin devam etmesi beklenmektedir. Bu durumun gerçekleşmesinde, uygulanan sıkı para politikası ve alınan makro ihtiyati tedbirlere bağlı olarak kredi büyümesinin makul seviyelerde gerçekleşmesi etkili olmuştur. Bununla birlikte, küresel talepteki azalma ve jeopolitik gelişmeler nedeniyle ihracatta uzun süredir devam eden artışın zayıflaması ve yurt içi talepteki canlanma işaretleri de dikkate alındığında, ithalatta görülen ılımlı artışa bağlı olarak net ihracatın büyümeye katkısının yılın ikinci yarısında göreli olarak zayıflaması beklenmektedir. Küresel düzeyde artan oynaklığın etkisiyle yılın ikinci yarısında ülkemize yönelen sermaye akımları zayıf ve dalgalı bir görünüm sergilemiştir.

Yılın ikinci çeyreğinde gerek küresel gerekse ülkemize özgü risk algılamalarındaki iyileşme neticesinde ülke risk primimiz hızla düşmüştür. Ancak üçüncü çeyrekten itibaren, küresel para politikalarındaki belirsizlikler, bölgemizde yoğunlaşan jeopolitik riskler ve küresel toparlanmanın kırılganlığına dair endişelerle, Türkiye’nin ülke risk primi de akran gelişmekte olan ülke risk primlerine koşut olarak sert dalgalanmalar göstermiştir. Diğer taraftan, son dönemde Fed’den iktisadi büyümeyi destekleyici yönde gelen açıklamalar neticesinde artan küresel risk iştahıyla beraber CDS primlerinde bir miktar düşüş gözlenmiştir. 2014 yılının ikinci yarısında gelişmekte olan ülke risk primlerindeki dalgalı seyrin etkisiyle para birimlerinin ima edilen kur oynaklıklarında artışlar gözlenmiştir. Türk Lirası'nın ima edilen kur oynaklığı da cari açık veren diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinden kayda değer bir ayrışma sergilememiştir."

Raporda, bir önceki Finansal İstikrar Raporu’ndan bu yana Türk Lirası'nın oldukça istikrarlı bir seyir izlendiği ifade edildi.

Enerji ve gıda fiyatlarının küresel seviyede düşmesine rağmen Türkiye’deki gıda fiyatlarının olumsuz hava koşullarına bağlı olarak artması ve Türk Lirası'ndaki değer kayıplarının enflasyonu olumsuz yönde etkilediği belirtilen raporda, "Bu unsurlara ilave olarak, elektrik fiyatına yüzde 9,3 ve doğalgaz fiyatına yüzde 7,93 oranında yapılan artışlar ile yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 8,9 seviyesine yükselmiştir. Alınan ve alınabilecek önlemler sonucunda enflasyonun 2015 yılında kademeli bir düşüş sergilemesi amaçlanmaktadır" denildi.

Kamu borç stoku göstergelerinin 2014 yılının ilk yarısında olumlu seyrini korurken, finansal piyasalardaki dalgalanmalara rağmen borçlanma yapısında önemli bir değişim gözlenmediği kaydedilen raporda, "Temkinli para politikası duruşunu sürdüren TCMB, iç ve dış belirsizliklerin azalması ile birlikte ikinci ve üçüncü çeyrekte politika faizlerinde ölçülü indirimlere gitmiştir. Bu süreçte TCMB getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle sıkı para politikası duruşunu sürdürmüştür. TCMB eylül, ekim aylarında artan oynaklığa faiz koridorunun tanıdığı esneklik çerçevesinde likidite politikasını sıkılaştırmak suretiyle hızlı bir biçimde karşılık vermiştir. Önümüzdeki dönemde de, enflasyonda belirgin bir iyileşme gerçekleşene kadar TCMB sıkı para politikası duruşunu devam ettirecektir" ifadelerine yar verildi.

(Sürecek)

KAYNAK: AA